Gaston Bachelard: Çatışmada son çare!
Gaston Bachelard'ın Rasyonalist Bağlanma adlı kitabı İthaki Yayınları'ndan çıktı. Bachelard, bu kitapta çatışmalardan doğan felsefesini anlatıyor.
Muhammed Taha Tunç
1884 yılında Fransa’da doğan Gaston Bachelard, Paris’te posta teşkilatında çalışmış, sonrasında matematik alanında yüksek öğrenim görmüştür. Yaşamını fizik ve kimya hocası olarak devam ettiren Bachelard, doktora çalışmasıyla Gegner ödülüne layık görülmüştür. Akademide felsefe alanında uzmanlaşmış ve bilim tarihi alanında çalışmalarıyla tanınmıştır.
Bachelard Rasyonalist Bağlanma’daki yazıları onun çeşitli yerlerde yaptığı konuşma metinlerinden ve bir söyleşisinden oluşur. Önsözünü Georges Canguilhem’in yazmış olduğu bu kitap, Bachelard’ın bilim felsefesi ve bilim tarihi alanındaki fikirleri üzerine eğilmek için giriş niteliğinde bir eser. Burada rasyonalizmüstücülük, rasyonalist bağlanma, rasyalist tonus gibi kavramları öne çıkar ve akıl, bilim, bilim felsefesi ve tarihi alanında fikirleri dönemin ampirist eğilimleri arasında görünürlük kazanır. Rasyonalist Bağlanma’yı Bachelard’ın çeşitli kitaplarında sergilediği tavırların özeti olarak okumanın mümkün olacağını düşünüyorum. Daha önce Bilimsel Zihnin Oluşumu, Yeni Bilimsel Tin ve Sürenin Diyalektiği eserlerindeki bilim anlayışını, Mumun Alevi, Ateşin Psikanalizi ve Düşlemenin Poetikası’nda onda oluşan felsefi ve edebi imgeleri bu kitapta yeniden görmek mümkün.
Bachelard’ın rasyonalist felsefesini incelerken matematiğe ve bilimin deney ve akıl işbirliğiyle yürümesine tanık oluruz. Kendisinin iddia ettiği gibi, felsefesi Albert Einstein’ın görelik teorisini temel alır. Görelik teorisi ise ampirist değildir, akılcıdır. Tanıtlamalar ve aksiyomlar içerir. Sadece deneye dayanmaz, bu yüzden de soyuttur ve matematikseldir. Gaston Bachelard’ın bu fikirlerinin arkasında bilim tarihine ilişkin görüşleri yatar: Modern bilimi bilim-öncesi dönemden Bilimsel Zihnin Oluşumu’nda ayıran filozof, modern bilimin akılcı ve uzmanlaşmış tavrına ayrı bir önem atfeder ve kopuştan söz eder.
BACHELAR'IN FELSEFESİ ZITLIKLARDAN DOĞAR
Bachelard’ın felsefesi zıtlıkların çarpıştırılmasından doğan bir sentez gibidir. Bilim felsefesinde deney ve akıl çarpışır, edebi görüşlerinde ise su ve ateş. Bilim yaparken akılüstücüdür, edebiyat yaparken gerçeküstücü. Eserleri de bu ayrıma uyar. Ama bu ikisi asla birbirine karışmaz, birbirine müdahale etmez. Bachelard’ın bilim felsefesi bu dediğimiz üzerine oturur: arınma, nesnelleşme ve soyutlama.
Filozofun Bilimsel Zihnin Oluşumu’nda ileri sürdüğü engeller (tözcü engel, sindirim mitosu vs) bilim insanlarının nesnelleşmesi konusunda tehlike oluşturur. Ancak bunlardan arınmak oldukça zordur, çünkü pedagoji bunu dayatmıştır. Bu yüzden bildiklerimizi unutmamız gerektiğini dile getirir Bachelard. Öğrendiğimiz her şeyi tanıtlamayla ve soyutlayarak öğrenmemiz gerektiğini savunur. Bir arınma yöntemi olarak ise psikanalizi önerir. Bu kavramı kullanması tepkilere yol açsa da Bachelard’ın asıl amacının bilim ile imgeyi ayırmak olduğunu, böylece bilimde bilim icra edenin gerçeklikten kopuk teorik düşlerinden uzak kalmasını sağlamak olduğunu söyleyebilriz.
Aklın psikolojisini yapmak, Rasyonalist Bağlanma’da olduğu gibi Bachelard’ı psikolojiyi eleştirmeye iter. Filozofun eleştirisi, psikolojide, bilim insanlarının nesnelleşmesine katkı sağlayacak bir arınma yönteminin veya bilgisinin olmayışına yöneliktir. Bu açıdan Bachelard’ın Carl Gustav Jung’un psikanalizine başvurusunu, bir “son çare” olarak görmek mümkündür.
BACHELARD BİLİM FELSEFESİNİ DERİNLEMESİNE İNCELER
Rasyonalist Bağlanma’da önem arz eden bir diğer mesele bilim tarihinin ele alınışıdır. Bilim tarihinin dehaların ve başarıların tarih olmaktan çıkarmaya çalışan Bachelard, bilimdeki başarısızlıkların ve düşülen yanlışların önemine değinir. Bunlar bilimin önünde engel gibi görünse de bilime katkı sağlamış “gelişmelerdir”. Bilim-öncesi dönemdeki akıldışılık, akla katkı sağlamıştır. Eserlerinde epey fikirlerinden yararlandığı fizikçi van Swinden, ondan iki yüz yıl önce şöyle diyordu: “Aynı hatalar farklı dönemlerde karşımıza çıkıyor sanki, ama ep yeni ve zamanın felsefesine uyarlanmış biçimde.”
Bilim tarihini bir ilerleme tarihi olarak okumanın mümkün olduğunu iddia eden Bachelard, epistemolojik engellerin kültür hayatının bir parçası olduğunu ve bilimin de toplumdan ve kültürden ayrı düşünülemeyeceğini söyler. Bu engeller alışkanlıklardan kaynaklanır ve oldukça derinlere kök salmıştır. Bilim yapmak içinse bu alışkanlıklardan vazgeçmek gerekir, ama önsözde Georges Canguilhem’in hatırlattığı gibi, bunu yapmak, rasyonalist olmak oldukça zordur. Sıkı bir rasyonalizm, ampirizmin tembeliğinden ve teorisizmin hülyalı aleminden geri çekilmeyi gerektirir.
Gaston Bachelard’ı okuduktan sonra günümüzü derinden etkilemiş Fransız filozof ve sosyologların ondan ne kadar etkilendiğinin de farkına varırız. Örneğin sosyolog Pierre Bourdieu’nün kâh habitus teorisi kâh düşünümsellik kavramı ve kendi yöntemi bize Bachelard’ı anımsatır. Bourdieu de nesnel bilimin peşinden koşmuş ve sosyolojinin sosyolojisini yapmaya çabalamıştır. Özellikle Düşünümsel Bir Antropoloji İçin Cevaplar’daki söyleşi ve konuşma metinlerinde Bachelard etkisini görmek mümkündür.
Özetle, Bachelard’ın bilim için felsefe yapan akılcılığı kendi çağında var olandan ayrı düşünülebilir. Bachelard eleştirel ve kendi üzerine düşünen bir bilim pratiği geliştirme peşindedir ve bunu yaparken de diyalektiğe başvurur. Bununla sınırlı kalmaz, bilim yapanın ve bilginin psikolojisini yapmayı savunur. Gerçekten akılcı bir bilim ancak böyle mümkün hale gelir.