Descartes'ın yöntemine bir bakış
Descartes’ın, kendime edindiğim ve takip ettiğim yöntemim dediği şey, her şeyden şüphe etmektir. Yöntemini, edindiği her bilgide ve deneyimde kullandığı için kendi devrinden kalan düşüncelere oldukça mesafeli yaklaşıp onları aklın süzgecinden geçirmek ve matematiğin kesinliğine sahip olup olmadıklarını ölçüp tartmak ister...
M. Taha Tunç
Toprak sahibi soylu bir ailenin çocuğu olarak doğan Renatus Descartes, 31 Mart 1956’da Fransa’nın La Haye kentinde doğmuştur. Eserlerinin bazılarını Latince bazılarını ise Fransızca olarak yazmıştır. Öne çıkan eserlerinden olan "Yöntem Üzerine Konuşma" ise Fransızca kaleme alınmış, hemen ardından Latince’ye de çevrilmiştir.
Descartes bu kitabında kendi yönteminden ve entelektüel yaşamöyküsünden bahseder. Bunun yanında bilimlere bir eleştiri getirerek Aristotelesçi gelenekten kopma gayreti gösterir. Bu çabasının nihai meyvesi ise tartışmaya açık olsa gerek.
DESCARTES VE ZİHİNLERİN EŞİTLİĞİ
Kitabın ilk cümlesi oldukça ilham vericidir, hatta önemli bir pedagojik ilke olarak okunabilir: “İnsanlar arasında sağduyu kadar eşit dağıtılmış bir şey yok.” Buradaki sağduyuyu akıl olarak algılamamız gerekir. (Bunu tartışan Savaş Kılıç, “Le bon sens est la chose au monde la mieux partagée” cümlesinin “Dünyada en iyi paylaştırılmış şey akıldır” olarak karşılanabileceğini savunur.)
Bu ilke bana bir başka Fransız filozofun kitabını hatırlatıyor: Jacques Ranciere’in Cahil Hoca’sını. Buyuran bir irade ve itaat eden bir zekânın pedagojideki varlığından bahseden Ranciere, bize, Descartes’ın dediğini daha da derinleştirip sunar. Bu ilke, insanın her şeye kâdir olduğunu ve bir hocaya gerek duymadığını savunur.
Descartes da bunun bir örneği olarak gösterilebilir; kitapta bahsettiği gibi üniversitede çevresini takip etmeyi bırakıp kendi araştırmalarına ve merak ettiklerine kendini verir. Kendi kendine hocalık etmeyi deneyimler. Bütün bunları öncelikle kendine bir yöntem edinerek yapar.
YOLDA OLMAK, ŞÜPHE ETMEK
Descartes’ın, kendime edindiğim ve takip ettiğim yöntemim dediği şey, her şeyden şüphe etmektir. Yöntemini, edindiği her bilgide ve deneyimde kullandığı için kendi devrinden kalan düşüncelere oldukça mesafeli yaklaşıp onları aklın süzgecinden geçirmek ve matematiğin kesinliğine sahip olup olmadıklarını ölçüp tartmak ister. Buna rağmen, sık sık matematikten daha kesin bir bilgi olmadığını vurgulasa da kesinliğe en yakın olanı arama gayretini sürdürür.
Kitapta “… eski çağların adamlarıyla teşrikimesaide bulunmak, yabacı diyarlara seyahat etmekle aynı şeydir” (s.34) diyen filozof, yaşamının bir bölümünde başka yerler görüp fikirlerine katkıda bulunmak için kralın ordusuna katılır. Bu yolculuk ona bakış açılarının farklı olduğu durumları görmesine sebep olmuş ve kitabında şöyle yazmıştır:
Ama bence bunların bana en büyük faydası, bizim âdetlerimize göre çok tuhaf ve gülünç gelen birçok şeyin, ne olursa olsun başka halklarca ortak olarak benimsenmiş olduğunu gözlemlemem ve bunun sonucunda sadece örneklerle, alışkanlıklarla bana belletilen şeylere körü körüne inanmamayı öğrenmem oldu. (s.39)
YÖNTEMİN KURALLARI VE AKILCI GELENEK: DESCARTES'TAN BACHELARD'A
Descartes’ın yönteminin kurallarını özetlemek gerekirse bunlar şu şekilde sıralanabilir: a. açık seçik doğru olmayan bilgiyi kabul etmemek, b. incelenen konuyu bölümlere ayırmak (böylece incelemeyi kolaylaştırmak), c. düşünceleri belli bir düzende (kolaydan zora doğru) ilerletmek, d. her adımı tek tek sıralamak ve bunları sıkıca gözden geçirmek (s.51). Descartes’ın deneylere olan güvensizliği de yöntemin kurallarında göze çarpan kesinlik kaygısından gelmektedir. Duyuların güvensiz ve yanıltıcı olabileceğini, bu yüzden de akla başvurulması gerektiğini dile getirir.
Deneyin yeterli olmayacağını, onu akılla kontrol etmek gerektiği düşüncesi, özellikle rasyonalizme atfedilen bir ilkedir. Kendi bilim felsefesini rasyonalizmüstücülük olarak adlandıran Gaston Bachelard, ilke olarak Descartes’ın şüphesinden pek de uzak sayılmaz. Bilimsel Zihnin Oluşumu adlı eserinde, bilimsel araştırmada araştırmacının kendisinin ve incelediği nesnenin tözlerden arınması gerektiğini vurgulaması, Bachelard’ın deneye olan güvensizliğinden ileri gelir.
Bilim-öncesi dönemin başarısızlığının temeli deney üzerine düşünülmemiş ve tözlerden arındırılmamış olmasıdır. Rasyonalist Bağlanma adlı eserinde ise modern bilime yön veren Einstein’ın görelik kuramını bu bakımdan ileri sürerek Einstein’ın deney ve matematiği birleştirdiğini, bunun da rasyonalist bir yöntem olduğunu ileri sürer. Buradan baktığımızda Descartes’çı geleneğin modern bilimde de sürdüğü savunulabilir.
DESCARTES'IN YANILGISI
Descartes’ın akla ve şüpheye başvurmadığı tek bilgi Tanrı’nın bilgisidir. Ondan asla şüphe etmeyen Descartes, bu anlamda hakikatin insandan üstün bir varlıkta olması gerektiğine vurgu yapar ve bunun Tanrı’ya atfeder. İnsan doğasının tamamen kusursuz olmayışı fikrinden yola çıkarak şunları söyler:
… bu fikri kendimden edinmiş olamazdım. Demek ki geriye tek bir ihtimal kalıyordu, o da bu fikrin bana doğası benimkinde daha kusursuz, hatta haklarında bir Fikir sahibi olabildiğim tüm kusursuzlukları kendinde barındıran bir varlık tarafından verilmiş olmasıydı; yani tek kelimeyle ifade edecek olursa Tanrı olduğuydu. (s.73)
Bu alıntıya ek olarak, Descartes Dünya adlı bir kitap yazdığını ama kendi fikirlerinin çağdaşı Galileo’ya yakın olduğunu (Kopernikçi olduğunu) vurguladıktan sonra, onunla aynı kaderi paylaşmak istemediğinden bu kitabı yayımlatmadığını söyler. Hem Tanrı’dan şüphe duymaması hem de döneminin baskısından dolayı Descartes’ın kitabını yayımlatmaktan vazgeçmesi (özellikle ilki) akıllara, Descartes’ın yanılgı içerisinde olduğunu getirir.
Ancak kâh Tanrı sorunsalında kâh astronomi görüşünü (çağının dünya merkezli görüşünün tersine güneşi merkeze alan bir astronomi bilimi) açıklamada başının belaya sokmak istememesinde yanılgı sadece ona ait değildir, hatta çağının yanılgısıdır bu. John Desmond Bernal’ın Tarihte Bilim - I adlı eserinde belirttiği üzere, astronomi görüşünü yayımlamamasının sebebi çağının buna hazır olamamasıdır. Descartes belki de bu tavrıyla sadece kendi şahsi yaşamını değil fikirlerini de garantiye aldı. Hatta belki de bu sayede, devamında yazdığı kitaplardan haberdar olabiliyoruz. Şimdi, düşünmek bize kalmış: baskılara boyun eğmek mi, yoksa yorulmak bilmeden çalışmaya devam etmek mi.
Kaynakça
Bachelard, G. (2013). Bilimsel Zihnin Oluşumu (1. Baskı). Alp Tümertekin (Çev.). İstanbul: İthaki.
___________. (2015). Rasyonalist Bağlanma (1. Baskı). Alp Tümertekin (Çev.). İstanbul: İthaki.
Bernal, J. D. (2009). Tarihte Bilim: I. Cilt (2. Baskı). Tonguç Ok (Çev.). İstanbul: Evrensel.
Descartes, R. (2015). Yöntem Üzerine Konuşma (1. Baskı). Çiğdem Dürüşken (Çev.). İstanbul: Alfa.
Kılıç, S. (2013). Aklıselim'den uzak bir karşılık: Sağduyu. Duvar, 10, 32-5. Son erişim: 10.05.2017.
Ranciere, J. (2014). Cahil Hoca (2. Baskı). Savaş Kılıç (Çev.). İstanbul: Metis.