Biberyan'da baba - oğul çatışmaları
Zaven Biberyan’ın kaleme aldığı “Meteliksiz Ȃşıklar" Aras Yayınları'ndan çıktı. Biberyan baba- oğul çatışmalarını ele alıyor.
Zaven Biberyan’ın “Meteliksiz Ȃşıklar” adlı metni geçtiğimiz günlerde Aras Yayıncılık tarafından, Natali Bağdat çevirisi ile basıldı. Biberyan okurunun alışık olduğu diyaloglarla örülü akıcı üslup, bu metinde de öne çıkan özelliklerden. “Meteliksiz Ȃşıklar” kitabında Biberyan, İstanbul’da yaşayan, 6-7 Eylül olaylarını yaşamış Ermeni bir aileyi anlatısına taşıyor. Yazar bu aile üzerinden toplumsal gözetim, genel ahlâk, baba oğul çatışması, dönemin Ermenileri arasındaki sınıfsal çelişkiler gibi konuları romanın alt metnine işlemiş. Yazar bizi o günlerin İstanbul’unda, Adalar’da dolaştırırken gündelik yaşam içerisinde İstanbul’da o günlerde yaşayan Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin hislerini, yabancılık duygusunu da anlatısına taşımış.
NORMA VE SUR
Kitap genel olarak başkarakterler diyebileceğimiz Norma ve Sur’un aşkı üzerinden ilerliyor. Ȃşık iki genç, parasızlık, toplumsal normlar ve geleceğin belirsizliği arasında savruluyorlar. Özellikle Norma’nın yaşının Sur’dan büyük olması nedeniyle aile çevresinin ahlâksal kuralları ve genel normlar arasındaki sıkışmışlık hissi, anlatının atmosferiyle birleşerek, okuru onların dertleriyle dertlenmeye götürüyor. Bu sıkışma Sur’un aile çevresine ve kendisine yabancılaşmasıyla sonuçlanıyor. Ancak ne yaparsa yapsın aşkından vaz geçemiyor. Norma’yı kendi gözüyle değerlendirdiğinde derin bir hayranlık duyarken, üzerindeki baskının da etkisiyle toplumsal normlarla değerlendirdiğinde ondan nefret edebiliyor. Bu çelişki onu günden güne yaşamdan bezdiriyor.
Sur kendi yaşamının kahramanı olmak, kimseye hesap vermemek isterken bazen hıçkırıkla boğuluyor bazen de hırçınlaşıp ailesiyle büyük kavgalara girişiyor. Biberyan, genç bir âşığın sıkışmışlığını ve bunu bir varlık sorunu hâline getirişini anlatırken, bize toplumsal normların, gözetimin bir insanı nasıl bir çaresizliğe itebileceğini de gösteriyor. İnsanın bir birey olarak varlık gösterebilmesinin önündeki kurumsal, ekonomik ve toplumsal engellerle buluşturuyor okuru. Böylece metin klasik bir aşk anlatısının ötesine geçerek aslında sadece o günlerde değil, günümüzde de genç bir insanın nasıl çelişkilerle cebelleştiğini üslubunca anlatıp, derinleştiriyor.
BABA - OĞUL ÇATIŞMASI
Zaven Biberyan’ın “Meteliksiz Ȃşıklar”ında öne çıkan bir diğer konu da edebiyatta sıklıkla karşılaştığımız baba-oğul çatışması. Sur’un babası Kevork ile yaşadığı çatışma bana Oğuz Atay’ın ve Kafka’nın babalarına yazdıkları mektupları hatırlattı. Atay’ın babasına yazdığı mektupta; “Birlikte yaşadığımız günlerde, bütün beğenilerim sana duyduğum tepkilerden oluştu” derken dillendirdiği duygu durumu Sur’da da karşımıza çıkıyor. Sur tüm yaşamını neredeyse babasına muhalefet etmek üzerine kuruyor. Aralarındaki çekişmenin altında yatan sebep bana göre; kültürel erkekliğin getirdiği yük ile çok yakından ilişkili.
Kevork bir baba olarak otoritesini sonuna kadar kabul ettirmek istiyor, çocuklarının, karısının devamlı karşısında el pençe divan durmasını, karınlarını doyurduğu için ona hayran olmalarını, kısacası kendisine itaat etmelerini istiyor. Ancak bu durum pek karşılığını bulmuyor özellikle Sur o ne derse tersini yaparak, o neyi severse, sevdiği şeyi eleştirerek veya alay ederek durumu bir güç çekişmesine çeviriyor, kısacası Atay’ın dediği gibi “tüm beğenileri” veya beğenmedikleri babasına göre şekilleniyor. Aralarındaki güç çekişmesinin en temel sebebi ise ekonomik olarak babanın üstünlüğü olarak karşımıza çıkıyor.
Sur, varlıklı babasının devamlı olarak hesap yapmasından, kendisine para vermemesinden duyduğu kızgınlığı, onun otoritesini sarsarak, ona başkaldırarak, alt etmeye ve onun gücünü sarsmaya çalışıyor. Ancak her ne kadar onu alt etmeye çalışsa da meteliksiz oluşu, acıktığında evden yemek ihtiyacını karşılamak zorunda kalışı, gece gelip yine nefret ettiği babasının çatısının altında uyumak dışında alternatifi olmayışı, Sur’un kendi içinde yenilmesine ve güç kaybetmesine sebep oluyor.
Tüm bunlar sonucunda da Kafka’nın “Babama Mektup” adlı metninde de karşımıza çıkan sitemli tavır ve suçlayıcı üslup Sur’da da ortaya çıkıyor. O, varoluşsal tüm kaygılarının nedenini babasına bağlamaya başlıyor, ona karşı derin bir nefret hissediyor, tüm çabalarına karşın ailesi, toplumsal baskılar, parasızlık ve baba otoritesi nedeniyle “hiç”liğini kabul etmek zorunda kalıyor.
6-7 EYLÜL OLAYLARI VE DÖNEMİN RUH HALİ
Biberyan “Meteliksiz Ȃşıklar” kitabında direkt olarak işlemese de 6-7 Eylül olaylarını da anlatısına taşımış. Sur’un babasının dükkânı metinden anladığım kadarıyla yağmalanan mekânlar arasındaymış. Bu olayın özellikle baba Kevork üzerinde derin izler bıraktığı anlaşılıyor. O, o günlerde, çocuklarıyla hep birlikte dükkânı temizlediklerini hatırlayıp, şimdi kendi beslediği evlatlarının ona karşı nasıl böyle hırçın olduklarına anlam veremiyor.
Kevork, her ne kadar ekonomik olarak gücü elinde tutmuş olmasından kaynaklı ailesinin ve çevresinin kendisine itaat etmesini istiyorsa da kendi çelişkileri de yansıyor anlatıya. Evde Ermenice konuşulmasını, Ermeni cemaatinin haberlerini veren yayınların okunmasını istese de dışarıda Türkçe konuşulması gerektiğini âdeta baskılayarak söylüyor çocuklarına. Biberyan, böylece dönemin Ermenilerinin o dönemde yaşadığı tedirginliği de bize hissettirmiş oluyor.
'ELDEN BIRAKILMAYAN KİTAP'
Zaven Biberyan’ın “Meteliksiz Ȃşıklar”ı, Biberyan için söylenmiş diye düşündüğüm “elden bırakılamayan kitap” tanımlamasını bu metninde de hissettiriyor. Anlatı akıp giderken, yazar asıl anlatmak istediklerini okurun çok gözüne sokmadan incelikle hikâyeleştiriyor. Bir aşkın sızısını, toplumun getirdiği yükle aile kurumunun birey üzerindeki etkisiyle, ekonomik olarak yetersizliğin getirdiği sınıfsal çelişkiyle ve yabancı olma duygusunun gündelik yaşama yansımasıyla harmanlıyor. Biberyan takipçileri bu nedenlerle yazarın bu kitabını da severek okuyacaklardır diye düşünüyorum.
Yazıda Sözü Edilen Metinler
Atay, O., (2016), “Korkuyu Beklerken ‘Babama Mektup’” s. 171-184, İstanbul: İletişim.
Kafka, F., (2016), “Babama Mektup”, İstanbul: Cem Yayınevi.