Anuş mersiyesine hariçten gazel
Hıristiyanlardan oluşan 12. Lejyonla zafer kazanıp Melita’ya Fulminatrix diyen Marcus Aurelius'a bile aldırma. Hayat Kısa Mutlu Olmayı İhmal Etme, onu oku ona aldır. Ay Marcus da ne güzel yazmış ya, de. Hatta o kadar sevdiysen bir de orijinal metnin çevirisini oku. Okursan büyürsün: "Düşünceler".
DUVAR - Malatya'yı bilir misiniz, Malatya'nın insanını? Ben bilmem. Merak ettim de ondan sordum. Bir müddettir etmekteyim. Anuş'u görmek istediğimden beri. Milid demişler adına, Hititler. Plinius, Melita/Melitene adıyla kenti aslında Kraliçe Semiramis kurdu, boş verin Hititleri, diyor. Kesin haklı! Neticede 37 ciltlik Historia Naturalis onun eseri. Bu şehri bir kral kurmuş olamaz, kursaydı abuk subuk bir adı olurdu kralın, melikin yani. Melike Semiramis'i yaşat Malatya, canımı sıkma.
Hıristiyanlardan oluşan 12. Lejyonla zafer kazanıp Melita’ya Fulminatrix diyen Marcus Aurelius'a bile aldırma. Hayat Kısa Mutlu Olmayı İhmal Etme, onu oku ona aldır. Ay Marcus da ne güzel yazmış ya, de. Hatta o kadar sevdiysen bir de orijinal metnin çevirisini oku. Okursan büyürsün: "Düşünceler". Ardından da Tereddütlü Düşünceler’e bak: “Ortalıkta bir sürü kişi olduğunda, aynı zamanda düşüneni olmayan bir sürü de düşünce vardır ve düşüneni-olmayan-bu düşünceler etrafta bir yerlerde salınmaktadırlar, iddiam o ki onları düşünecek birini aramaktadırlar.”
Marcus Aurelius bile olsan düşüncelerinde bir tereddüt vardır, oku da geçsin –yeni tereddütlere kadar. Tamam mı?
Bak bu kitabı ilk çeviren Semiha Cemal'di, onun verdiği ilk adla sevmiştim: Kendime- Marcus Aurelius Antonius’ün Düşünceleri. Şöyle de bir ibare vardır başında: Gustav Loisel’den tercüme olunmuştur. Mütercim: Semiha Cemal, İstanbul Kız Muallim Mektebi Ruhiyat Muallimi, 1932. Aman Allah’ım nasıl da dağıldım. Ben bu kitabın ancak fotokopi baskısını bulabilmiştim. Sonra bir gün onun aşk yazıları derlemesi de çıktı karşıma, çok sevindim: Gül Demeti. Güneş, Hayat, Mihrab v.s. gibi dergilerde neşrolunan yazılardır, Felsefe Öğretmeni Semiha Cemal, ikinci basılış, Bilgi Basım, İstanbul 1954, ilk basılışı Marifet Basımevi, 1937. Sâmiha Ayverdi’nin kuzini.
Geceleri gidermiş. Anlatılamayanı anlamak istermiş. Nasıl da yakmışlar oraları! "Aq çocukları!" Tiz bir feryat gibiymiş geceyi bölen çığlıkları. Evleri Başharik'te. İlk büyük yangın orada çıkmış, adından belli, yayılmış. Evleri var bizim eve benzemez. Kerpiç kerpiç üstüne. Harikzedeler. Bir yangınla yok olanlar. Haydaa, şimdi de İrfan Orga geldi aklıma. Sabiha Gökçen’in sevgilisi. İstanbul yangınlarından birinde bütün varını yoğunu kaybeden ailelerden birinin çocuğu. Eskişehir’de birlikte askerî pilotluk eğitimi alırken aşık olmuşlar. Gitmiş yukarının kulağına. Derhal emir. “Kes aşkı!” Sonrası iki ayrı trajedi -isteyen dram desin.
Surp Yerrortutyun'a gidermiş geceleri. Bir gören olsa, “Bu gene Taş Horan’a gidiyor” dermiş. Bir dua bir dua daha, bir kahır bin kahır üstüne. O gün yine düşmüş yadına. Hrant. O gün. Gitmiş İsa’nın beyza elini tutmaya; Muhammed’den şefkat dilemeye, Musa’nın asasına dayanmaya. Derdinin dermanı âsân ola dermiş büyükannesi. Varmış Surp/Aziz/Şeyh Yerrortutyun’a. Çıkmış gece kedileriyle huzura. Zahrad’ın, Zareh Yıldızcıyan’ın kedileri: Zahrad, Kediler, çev. Ohannes Şaşkal, Aras, 2017.
Kimse bilmez ki ne olduğunu sonra.
RAKEL DİNK'E GÜL DEMETİ
“Bugün penceremin önüne iki güvercin gelmişti. Onlarla sana selam gönderdim, dedim ki: gidin, onun etrafına dolaşın. Eğer yol bulursanız, yanına gidin, ayaklarının ucunda dolaşın, benden ona aşk selâmını götürün.”
Semiha Cemal, 23.
Şairlik Dediğin
Yazmaya koyulduğumda
önce “ışık” sözcüğü düşer aklıma
sonra “kedi” –
düşünürüm
nasıl bir ilişki var ikisi arasında? –
ve yazarım
kedi ışığı yedi –
oda kaldı karanlıkta –
[...]
Şöyle yazarım ya da
kediyi yedi ışık –
kalmadı odanın içinde kedi –
[...]
Zahrad