Unutulmaya yüz tutmuş bir gelenek: Dek ya da Dak
Halkbilimci Mümtaz Fırat'ın geleneksel dövme üzerine yaptığı araştırması YKY'den yayımlandı. Kitapla beraber Mezopotamya halklarının yolculuğuna çıkıyoruz.
Nergis Fırtına [email protected]
DUVAR - Halkbilimci Mümtaz Fırat’ın ince eleyip sık dokuyarak yazdığı “Kaybolan İzler – Güneydoğu’da Geleneksel Dövme ya da Dek ve Dak”, dövme sanatının etimolojisini ve zaman içerisinde halkların ve etnik oluşumların etkisiyle nasıl evrildiğini gözler önüne seriyor.
Günümüzde bilinen modern dövme anlayışından çok farklı olarak, geleneksel dövme anlayışı “kadim doğu”nun inançlarına, törelerine göre yıllar içinde evrim geçirmiş ve medeniyetler arası etkileşimle beraber daha da yeni anlamlar kazanmıştır. Halkbilimci Mümtaz Fırat’ın Oğuz Tansel Ödüllü bu araştırması ile, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin de içinde bulunduğu, medeniyetlerin doğduğu yer olan ‘Mezopotamya’nın etnik tarihine doğru yola çıkıyoruz.
DÖVME NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Dövmenin kökeni hakkında net bir bilgi olmasa da, göçebe kabilelerin gittikleri yerlerdeki halklarla etkileşime girerek dövmeyi yaydıkları kanısına varıyor Mümtaz Fırat. Polinezya yerlilerinden olan Maorilerin “tatau” (yazmak) kelimesinden türettiğini ve zamanla “tattoo”ya dönüştüğünü de araştırmasında söylüyor.
Geleneksel dövmenin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne gelmesi hakkında yapılan yorumların biri de, Kuzey Afrika’nın en eski halklarından biri olarak kabul edilen Berberilerin inançları doğrultusunda vücutlarına bazı sembolleri dövdürttüğü bilgisine erişiyoruz.
Mümtaz Fırat’ın kitapta anlattığı ile doğru orantılı olarak, günümüzde Güneydoğu Bölgesi’nde geleneksel dövme olarak yapılan sembollerin Berberi alfabesine tıpatıp benzemesi de dikkat çekiyor.
Yapılan araştırmada, dövme yaptıran kişilerin dövmeyi Arapların getirdiğini söylemesi kültürel etkileşimi gözler önüne seriyor. Demem o ki, geleneksel dövme anlayışı Berberilerden Araplara, oradan da Mezopotamya Halkları’ya geçmiş olması kuvvetle muhtemel.
ÇOCUK ÖLÜMLERİNİ ENGELLEYEN 'DEK YA DA 'DAK': 'İSMEL BİKAR'
Gaziantep, Kilis, Mardin ve Urfa’da yapılan araştırmalar sonucunda, Güneydoğu Anadolu’da yaşayanların en çok çocuk ölümlerini engellediği inancıyla dövme olarak ‘İsmel Bikar’ı yaptırdığını gözlemlemiş Mümtaz Fırat. Üç nokta şeklinde yapılan bu dövme, kadın – erkek fark etmeksizin, genellikle avuç içlerinde ve yüzde bulunduğunu söylüyor.
Yazar, eğer şanslıysak, bugün bile insanların yüzlerinde ve avuçlarında görebilmenin mümkün olduğunu da ekliyor.
Yazar, ‘İsmel Bikar’ın dışında, göksel simgelerin (ay, güneş, yıldız) çok kullanılmasının sebebi olarak, Mezopotamya’nın pagan geleneklerine bağlıyor. Semavi dinler olarak adlandırdığımız tek tanrılı dinler olan Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlıktan önceki Mezopotamya dinlerinde, tanrıların “gök” ile olan bağlantısını, kişilerin vücutlarında sembolik olarak görmeyi de mümkün kılıyor. Örnek vermek gerekirse; güneş bereketi ve erkekliği sembolize ederken, ay kadınlığı ve doğurganlığı sembolize ediyor.
DÖVMESİ OLMAYAN KADIN ERKEK GİBİDİR
Geleneksel dövme, eski gelenekler ve inançlardan izler taşısa da, modern dönemde asıl anlamını biraz yitirmiş gözüküyor. Yapılan araştırma sonucunda, dövme yaptıran kadınların çoğu, dövmeyi süslenmek için yaptırdıklarını söylüyor. Hatta ve hatta dövme yaptırmayan kadınların, erkekler tarafından yine erkeğe benzetildiğini de iddia ediyor. Dövmenin sadece Kürt kadınlarının değil, Arapların ve Süryani kadınların arasında da yaygın olduğunu ifade ediyorlar.
Mümtaz Fırat’ın iki yıl kadar uzun bir süre zarfında yaptığı araştırmanın sonucunda, ülkemizde son 20-30 sene içerisinden gerçek anlamda incelenmeye başlayan geleneksel dövme, bir bölgenin tarihini gözler önüne seriyor. Son zamanlarda unutulmaya yüz tutmuş olan bir gelenek olsa da, bizi üstüne uzun uzun düşünmeye teşvik edici bir konu olma özelliğini taşıyor.