Erich Fromm'la zamanda psikolojik yolculuk!
'İsa Dogması'nda önemli bir metodolojik problemi ele alan Fromm, grup ve kitle psikolojisinin araştırma yöntemini bireysel psikolojiden ayırarak erken dönem ve sonrasında Hıristiyanlarda İsa düşüncesinin tarihsel değişimini açıklamaya çalışmaktadır. Böylece psikolojinin de disiplinlerarası çalışmayı desteklemesi ona hem metodolojik hem de teorik faydalar sağlamış gözükmektedir.
DUVAR - Erich Fromm İsa Dogması ve Din, Psikoloji, Kültür Yazıları eserinde 1950’lerde yazdıklarının yanı sıra, 1930’da sıkı bir Freud’çu olduğu dönemde yazdığı İsa Dogması adlı makalesine yer vermiştir. Bunlarda Fromm, kâh psikolojinin sınırlarını belirlemeye çalışmış kâh psikanaliz geçmişi ve Viyana Psikanaliz Derneği hakkında anekdotlar anlatmıştır. Bu açıdan kitabın mahiyeti iki noktada ortaya çıkıyor: (1) yazılar Fromm’a özgü Marksist Freud’çu bir çizgide teorik olarak ilerliyor ve yer yer psikolojinin eleştirisini yapıyor; (2) bunlardan bahsederken kendi hayatıyla ve deneyimleriyle harmanlıyor. Böylece hem eseri daha okunaklı hale getiriyor hem de okura farklı düşünme alanları sağlıyor bu kitap.
DİSİPLİNLERARASI BİR BİLİM İÇİN
Erich Fromm’un en önemli müdahalelerinden biri İsa Dogması makalesinin ilk paragraflarında beliriyor. Fromm burada psikolojinin (günümüzü de öngörerek) makineleşmesini ve kendine yabancılaşmasını ama yine de solipsizme düşmesini eleştiriyor. Bunu örtük biçimde yapıyor aslında. Zira eleştirdiği sosyal / bireysel psikoloji yapay dikotomisine getirdiği eleştiri bunlardan biri: “Freud, çevresinden soyutlanmış bir insan var olamayacağı için sosyal çevresinden soyutlanmış bir insanın bireysel psikolojisinin de olamayacağını vurgulamıştır” (s. 13). Fromm’un açısından bireysel / sosyal ayrımı, yapay bir ayrımdır; bunun tersine tıpkı bir sosyolog olan Georg Simmel’in yaptığı gibi toplumu bireylerden, bireyi de toplumdan ayırmamak gerektiği fikrindedir. Simmel sosyolojiye psikoloji, tarih (ve felsefesi) ve iktisat katarken Fromm psikolojiye tarih, iktisat ve sosyoloji katmış gibidir.
Günümüzde bu birlikteliği çağrıştıran bir kavram var aslında: “disiplinlerarasılık”. Bu kavram 1930’larda pek gündemde olmasa da ‘50’lerde ABD’de Amerikan “great theory / büyük teori” anlayışını eleştiren C. Wright Mills tarafından, Avrupa’da özellikle de Fransa’da Annales Okulu öncülerinden olan Fernand Braudel gibi isimler tarafından savunulacaktı. Mills Sosyolojik Tahayyül’de bir “sosyolojik tahayyül”den bahsederken, “psikolojik tefekkür”den söz etmeyi unutmamıştır.
Ona göre psikolojide “başta Erich Fromm olmak üzere özellikle ekonomik, dinsel kurumları birbiriyle ilişkilendiren ve bu kurumların birey tipleri açısından taşıdığı önemi irdeleyen istisnalar vardı” (s. 210). İsa Dogması buna en iyi örneklerdendir belki de. Mills: “Bir bireyin yaşamı, içerisinde şekillendiği kurumlara gönderme yapmaksızın gerektiği şekilde anlaşılamaz” (s. 211).
Fromm da paralel olarak şöyle diyor: “Bireysel psikanaliz yöntemi son derece hassas bir ‘tarihsel’ yöntemdir, bireyin hayat hikâyesine dayanarak duygusal gelişimini anlamaya çalışmaktadır” (s. 16). Psikolojinin (burada psikanalizin anlamını genişleterek psikoloji diyorum) tarihselliğinden bahseden ilk isimlerdendir Fromm.
İsa Dogması'nda önemli bir metodolojik problemi ele alan Fromm, grup ve kitle psikolojisinin araştırma yöntemini bireysel psikolojiden ayırarak erken dönem ve sonrasında Hıristiyanlarda İsa düşüncesinin tarihsel değişimini açıklamaya çalışmaktadır. Bu yazısında görüyoruz ki tarihsel bir psikoloji mümkündür. Böylece psikolojinin de disiplinlerarası çalışmayı desteklemesi ona hem metodolojik hem de teorik faydalar sağlamış gözükmektedir.
PEKİ YA BİLİMİN PSİKANALİZİ?
Psikanalizin bir bilim statüsünden bahsetmiş olduk kısaca. Fromm’un yer yer psikoloji ve psikanalizin bilimselliğini kanıtlama çabası, Gaston Bachelard aracılığıyla bize şu soruyu sordurabilir: Peki ya psikanaliz ve psikoloji bilime ne kattı / katıyor? Bu soru üzerine Fromm pek kafa yormasa da kullandığı yöntem gereği bazı çıkarımlar elde edebiliyoruz. Her şeyden önce Fromm’un çabası günümüz kapitalist toplumunda bireylerin kapitalizme ilişki kurma açılarına (yani sınıf konumlarına) göre bireylerin psikolojilerinin ne hal almaya başladığını göstermektir.
Metalaşan, robotlaşan insandan bahseden Fromm bunlara alternatif arama uğraşındadır aynı zamanda (“Savaş ve robotçuluğun [robotizmin] alternatifi nedir acaba?” [Ekleme bana ait, s. 99]). Buradan bakıldığında Fromm’un İsa Dogması çalışması tarihsel toplumsal bir yorumlama olup hem psikolojide hem de başka bilimlerde (din antropolojisi, din sosyolojisi konularında) kullanılabilecek psikolojik kökenli bir kaynak olarak görülebilir.
Gelgelelim bilimin psikanalizine. Bilimsel Zihnin Oluşumu adlı eserinde bilim insanının psikanalizle arınması gerektiğine vurgu yapan Bachelard, Rasyonalist Bağlanma’da psikolojinin bilimlerin geri kalanı için bir nesnelleşme yöntemi geliştirmediğinden söz ediyordu. “Zihnin kendi berrak düşüncelerinde uyuşup kalmaması için bir tür psikanaliz, kendi kendine psikanaliz uygulanmalıdır” der Rasyonalist Bağlanma’da (s. 115). Bachelard’a psikolojide Fromm’un gizliden yakındığı ampirizmim eleştirisinde başvuralım: “Bir olgular toplamı kendiliğinden bilim oluşturamaz, yani ampirizm kendi kendine yeten bir felsefe değil artık. Ampirizm miyadı dolmuş bir bireyciliğin damgasını taşır” (s. 53).
Bachelard burada her ne kadar fizik ve kimya alanından yakınsa da günümüzde Amerikan psikolojisinin bilişsel davranışçı ekolünü bu ampirizme örnek göstermek hiç de yanlış olmayacaktır. Psikoloji alanındaki akademik makalelere baktığımızda Fromm’un İsa Dogması adlı tarihsel incelemesinin yanından geçebilecek bir örnek bulmakta zorlanırız. Bu makalelerin çoğunun yazım organizasyon bir yana, teorik zayıflığı ve kırılganlığı hemen göze çarpar.
Bahsedilen makaleler saplandıkları metodolojizmde bile sorun yaşarlar. Bachelard: “(Alexandre) Koyré bir olgunun gerçekten bilimsel bir olgu olması için kuramsal açıdan sağlamasının yapılmış olması gerektiğini söyler,” yani “bir olgunun rasyonel bir kuram çerçevesinde kendi yerini, kendi doğru yerini bulması gerektiği” (s. 52). “Bilim, yöntem değiştirdikçe” diyor Bachelard “hep daha bir yöntemli olur” (s. 52). Günümüz psikolojisinin belki de artık yöntem değiştirmesi gereklidir!
SONUÇ OLARAK EVE DÖNMEK: FROMM'UN GÜNCELLİĞİ
İsa Dogması ve Din, Psikoloji, Kültür Yazıları, Fomm’un hem teorik ve metodolojik yönelimini anlamak hem de Freud’çu psikanaliz geçmişine ve diğer biyografik yansımalarını görmek açısından önemli bir eser olmakla beraber, modern psikolojinin yönelimlerini Fromm’un gözünden görmek, psikolojinin sınırlarını “yeniden” belirlemek açısından önemlidir.
Zira ‘50’ler itibariyle Amerikan psikolojisinin baskısı artmış, belirli birkaç yöntem ve teorik satıh çizilmişti. Oysa Fromm’un yöntemine ve teorik eğilimine baktığımızda günümüz (sosyal) bilimselliği açısından (“disiplinlerarasılık”, tarihsel inceleme vs.) daha kayda değer olduğunu görebiliyoruz. Tarihte de bilimde de net bir ilerleme olmadığı kesin; psikolojinin zamanda yolculuk yapması (en azından bu da tarihseldir), eskileri yeniden okuması gerekir belki de. Bu amaç edinilirse, Erich Fromm önemli durak noktalarından biri olacaktır.
Kaynakça:
Bachelard, Gaston. Bilimsel Zihnin Oluşumu. çev. Alp Tümertekin. İstanbul: İthaki, 2013 (1. Baskı)
---. Rasyonalist Bağlanma. çev. Alp Tümertekin. İstanbul: İthaki, 2015 (1. Baskı)
Braudel, Fernand. Tarih Üzerine Yazılar. çev. Mehmet Ali Kılıçbay. Ankara: İmge, 1992 (1. Baskı)
From, Erich. İsa Dogması ve Din, Psikoloji, Kültür Yazıları. çev. Bozkurt Leblebicioğlu. İstanbul: Say, 2017 (1. Baskı)
Mills, C. Wrihgt. Sosyolojik Tahayyül. çev. Ömer Küçük. İstanbul: Hil, 2016 (1. Baskı)
Simmel, Georg. Modern Kültürde Çatışma. çev. Tanıl Bora, Utku Özmakas, Nazile Kalaycı, Elçin Gen. İstanbul: İletişim, 2015 (10. Baskı)