Handan Akdemir: Editör metni 360 dereceden ele alır
Doğan Kitap Editörü ve Doğan Novus Yayın Yönetmeni Handan Akdemir ile edebiyat ve yayıncılık üzerine konuştuk. Akdemir, "İnançla öykü yazmaya devam eden birilerinin olduğunu bilmek ise bizi mutlu ediyor" dedi.
DUVAR - Doğan Kitap editörü ve Doğan Novus Yayın Yönetmeni Handan Akdemir ile Türkçe edebiyatın sorunlarını, Doğan Kitap’ın bu dönem yayımlayacağı yeni kitapları ve edebiyattaki biçim ve içerik ilişkisini konuştuk. Konu, edebiyatta editör mefhumuna gelince Akdemir, “Yayıncılıkla hiç teması olmamış, hiç kitap yayınlatmamış yazar adayları genelde editörün tam olarak ne iş yaptığını bilmez. En çok yazım yanlışlarını düzelten kişi olarak canlandırır gözünde” sözleriyle düşüncelerini açıklıyor.
İlk kitabını yazan bir yazar, size nasıl ulaşıyor?
Bize ulaşmak için en kolay yol web sitemiz üstünden dosya gönderme linkine gidip orada kitapla ilgili küçük bir form doldurmak ve dosyayı çıktı olarak iletmek. Kimi zaman bir yazarımız, editörümüz, çevirmenimiz kanalıyla da gelebiliyor dosyalar. Ama yayıneviyle hiç teması olmayanlar için web sitesi üstünden gitmek en kolayı.
İlk kitap özelinde çalışma yapan yazarlar öyküye mi ağırlık veriyor, romana mı?
Romanın yüzyılımızın en önemli edebiyat türü olduğunu söyleyebilirim. Bu yüzden dosyaların büyük çoğunluğu roman oluyor. İnançla öykü yazmaya devam eden birilerinin olduğunu bilmek ise bizi mutlu ediyor. Çünkü öykü yazmak kimi açılardan roman yazmaktan daha zor olabilir. Ama yoğunluk romanda...
İlk kitabını yayımlatmak isteyen bir yazarın editöre bakış açısı nedir?
Yayıncılıkla hiç teması olmamış, hiç kitap yayınlatmamış yazar adayları genelde editörün tam olarak ne iş yaptığını bilmez. En çok yazım yanlışlarını düzelten kişi olarak canlandırır gözünde. Ama dosyası üzerinde editörle çalışınca o zaman kurgunun sağlamlığından karakterlerin sahiciliğine, tutarlı dil kullanımına ve tabii en son olarak da yazım yanlışlarına editörün metni 360 derecelik bir bakışla ele aldığını fark eder.
Geçen seneki üretiminiz nasıldı? Ekonomik krizin yaptırımı oldu mu? Krizin sürekliliğinden ve üretiminizin niteliğini etkilediğinden bahsetmek mümkün mü?
Bizim yılık kitap sayımız 160 civarında. Ekonomik kriz zamanları elbette tüm sektörlerde olduğu gibi kitap sektörünü de etkiliyor. Ama içe kapanma ve küçülme dönemlerinde kitap okuma oranı korkutucu bir seviyede düşmüyor bence. Çünkü okumak bize günlük hayatın hem zorluklarından hem de yavan gerçekliğinden kaçış imkânı verir. Ekonomik küçülme zamanlarında da daha anlamlı arayışlara yöneliriz.
'SOSYAL MEDYA ZAMANIN RUHUNU CANLI TUTUYOR'
Sosyal medyanın okur ile iletişimde edebiyat editörlerine ne gibi katkıları oldu? İnternetin üretim ve tüketim bağlamında edebiyata etkisi sizce nedir?
Sosyal medyanın, internetin en önemli katkısı “zamanın ruhu”na canlı bir temas sunması... Yani bir editör ya da yayıncı ülkesindeki sosyal medya gündemine bakarak hangi kitabın okurun dikkatini çekebileceği üzerine daha kolay yorum yapabilir. İnsanların ilgisinin neye yöneldiği, insanların tam da şimdi neye ihtiyacı olduğu sorularının cevapları dijital dünyada ne de olsa. Klasik, bildiğimiz anlamda rafine ve özerk biçimde kendi derdi olan edebiyattan bahsetmiyorum ama güncel ve popüler olma adayı kitapları seçerken “insanlar şu anda neyle ilgileniyorlar” sorusunun yanıtını vermiş oluruz biraz da.
İçinde bulunduğumuz yıllar itibariyle 90 kuşağı olarak nitelenen bir yazar grubundan söz edilebilir mi? 90’lar hemen hemen tüm dünyada dönüşüm ve değişim yılları… Bilim ilerledikçe şiddetin çoğalması, teknolojinin artması ve iletişimin yaygınlaşması bu dönemin edebiyatına nasıl etki ediyor veya edecek sizce?
Yeni bir edebiyat kuşağı var evet. 90 kuşağı denebilir mi emin değilim. Aslında 80-90 kuşağı daha doğru belki. Benim bu kuşak yazarlarında fark ettiğim en önemli özellik cesaret. Edebiyat uzun yıllar boyunca elit bir uğraşı oldu. Hatta edebiyat dünyasını girmesi çok da kolay olmayan özel bir kulübe bile benzetebiliriz. Kabul edilmesi zor bir vatandaşlık gibi... Yeni kuşak yazarlar böyle bir zorluk yaşamıyor. Çünkü doğal olarak zamana dokunabiliyorlar. Bu da büyük avantaj… Popüler olma imkânları daha geniş. Okura ulaşma şansı arttı. Çok satan, çok okunan pek çok genç yazar var. Şimdi geriye tek bir mesele kalıyor. Zamanın testinden hangileri geçecek. Hangi yazarlar on yıl, yirmi yıl ve umalım ki elli yıl sonra da okunur olacak.
Türkçe edebiyatın, dünya edebiyatı karşısındaki eksisi ve artıları nelerdir? Özellikle Orhan Pamuk’un Nobel alması sonrası, Türkçe edebiyata olan rağbetin sürekliliğe dönüştüğünü söylemek mümkün olur mu?
Türkçe edebiyata ilgi artıyor evet, Nobel ödülüyle aslında Orhan Pamuk Türk Edebiyatının klasmanını da belirlemiş oldu. Ödülle verilirken göz önüne alındığı söylenen politik kriterleri vs. bir kenara bırakarak söylüyorum. Gerçekten önemli bir ödül edebiyatımız için. Ama ilginç bir şey söyleyeyim.
Birkaç yıl önce sanıyorum Tanpınar Festivali kapmasında British Council’ın davetiyle Yayıncılar Birliği ofisinde İngiliz yazarlarla, yayıncılarla buluşmuştuk. Türk edebiyatı nereye gidiyor. Çevirtmen için hangi yazarlara odaklanmalıyız gibi sorular sordular. Ama asıl bilmek istedikleri şuydu: Bir sonraki Yaşar Kemal kim? Enteresan bir soru değil mi? Bence şu anlama geliyor Batılı yayıncıların, dünya yayıncılarının aslında Türk edebiyatında keşfetmek istediği yine “yerel” bir tat, bir yazar. Yani “yerel” anlamda bir hikâye anlatacak bir yazar peşindeydiler. Bizden bir tat peşindeydiler.
Artık yeni bir Yaşar Kemal olacak mı emin değilim. Ben kendi adıma o yayıncı meslektaşlarımın aradığı damarı olsa olsa Hasan Ali Toptaş’ta bulduğumu söyleyebilirim.
Yeni dönem Türkçe edebiyatta içeriksel yaklaşımların ve biçimsel arayışların ortaklığından söz edilebilir mi? Kent ve kır denkleminde geçen hikâyelerin hısımlığı mümkün müdür? Yeni dönem edebiyatçılarının birbirinden beslendiğini iddia edebilir miyiz?
Kapsamlı bir soru bu. İkisini bir arada yapmaya çalışan az yazar var bence. Kent ve kır denkleminde de “kır” faktörünün deyim yerindeyse yeterince cezbedici bulunmadığını söyleyebilirim. Edebiyat yıllar içinde çok daha modern ve şehirli bir düzleme taşındı. Aslında bunun temel nedeni iletişim, internet. Diyarbakır’ın uzak bir köyünde yaşayan bir yazar adayı da Instagram’a bakıyor, Twitter’a bakıyor Facebook’a bakıyor. Bir tür homojen dünya algısı oluştu. O yüzden bence kent dışında bir yer kalmadı.
Yeni sezonda Doğan Kitap edebiyat kapsamında hangi kitapları basacak?
Sonbaharla yaklaşırken yayıncılar için de yüksek sezon başlıyor. Daha çok kitap basacağımız, üzerinde çok konuşulacak çok okunacak bir sürü kitabımız olacak.
Yılın son üç ayında okurlarımız bir Elif Şafak kitabıyla buluşturmayı umuyoruz.. Tüm dünyanın büyük bir ilgiyle okuduğu Japon yazar Haruki Murakami’nin daha yirmili yaşlarında yazdığı ilk kitabı da tezgâhımızda. İsmi Rüzgarın Sesini Dinle. Shakespeare eserlerini günümüzün en ünlü yazarlarının (Margaret Atwood, Jeannette Winterson, Jo Nesbo) yeniden yazımıyla okura sunan Hogarth Shakespeare serisinden yeni kitaplarımız olacak. Dünya edebiyatından ilginç bir isim Koreli yazar Hwang Sok-yong’dan Prenses Bari, Bulut Atlası ve Kemik Saatler’den tanıdığımız David Mitchel’ın yeni romanı da sonbaharda okurlarla buluşacak.