Sırma Köksal: Türkçe edebiyatı dünya edebiyatıyla karşılaştırmak derin bir konudur

Can Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Sırma Köksal'la konuştuk. Sırma Köksal, "Türkçe edebiyatı dünya edebiyatı ile karşılaştırmaya kalkmak bir sorunun yanıtı olamayacak kadar uzun ve derin bir konudur" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Can Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Sırma Köksal ile Türkçe edebiyat üzerine kapsamlı bir söyleşi yaptık. Köksal, biçimsel ve içeriksel yaklaşımların genç kuşaktaki etkilerinden söz açıldığında, “Ben şu dönemde afili cümlelerle konuşan bıçkın bir genç sesin çok duyulduğunu düşünüyorum ama belki de gelecekte bir iki istisna isim dışında hepsi silinip gidecektir kulaklarımızdan” cümlesiyle görüşlerini paylaşıyor.

Sırma Köksal Can Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Sırma Köksal

İlk kitabını yazan bir yazar, size nasıl ulaşıyor?

Yeni yazarlar bize dosyalarını internet ya da posta yoluyla dosyalarını yollayabilirler. İnceleme süremiz ortalama 3 aydır.

İlk kitap özelinde çalışma yapan yazarlar öyküye mi ağırlık veriyor, romana mı?

Uzun zamandır yeni dosyalarda romanlar ağırlıkta oluyor.

İlk kitabını yayımlatmak isteyen bir yazarın editöre bakış açısı nedir?

Genellike iyi ilişkiler kuruluyor. Ama bu konuda en doğru cevapları verecek kişiler yeni yazarlardır. Editörler hakkında gerçekten ne düşündüklerini ben de onlardan dinlemek isterdim. Ancak birçok zaman kalıcı ve sürekli ilişkiler kuruluyor.

Geçen seneki üretiminiz nasıldı? Ekonomik krizin yaptırımı oldu mu? Krizin sürekliliğinden ve üretiminizin niteliğini etkilediğinden bahsetmek mümkün mü?

Geçen sene kriz nedeniyle yayın programımızda kısıtlama yapma kararı aldık. Ancak elimizdeki listenin zenginliği birçok zaman kısıtlamalarımızı aşmamızı gerektirdi. Listemizin birçok kitabının her kitaplığın vazgeçilmezleri arasında olması nedeniyle satışlarımızda bir düşüş de yaşamadık. Ancak eskiye nazaran yeni kitaplar kabullerinde daha titiz davranıyoruz. Ancak bu nitelikten vazgeçip satışı daha çok önemsemen anlamına gelmiyor. Tersine kaynaklarımızı en nitelikli kitaplara ayırmak kararındayız.

İNTERNET YAYINCILAR ARASINDAKİ ETKİLEŞİMİ HIZLANDIRIYOR

Sosyal medyanın okur ile iletişimde edebiyat editörlerine ne gibi katkıları oldu? İnternetin üretim ve tüketim bağlamında edebiyata etkisi sizce nedir?

Sosyal medya okur ile yayınevi arasında daha yakın ve dinamik bir ilişki kurulmasına büyük katkı sağlıyor. Kitapların okurlara duyurulması, haberlerin paylaşılması açısından da büyük bir alan. Ayrıca internet teknolojisi yayıncılarla diğer yayıncılar arasındaki iletişimi de hızlandırdığı için kitapların başka dillere yayılmasında büyük kolaylıklar getiriyor.

Ancak edebiyatın üretilmesine doğrudan nasıl bir katkı sunabileceğini bilemiyorum. Hayata dair her şey edebiyata belli ölçülerde katkı sağlar, internet de bunlardan sadece biri. Eğer edebiyatın üretildikten sonra paylaşılmasında söz ediyorsanız, evet yepyeni olanaklar açıyor yazarlara. Ancak internette okur kazandıktan sonra bu yazılanları kitaplaştırma isteğinin bu yazarlarda ne denli ağır bastığını görünce internetin henüz bir araç olmaktan öteye gitmediğini düşünüyorum.

sonersırma

İçinde bulunduğumuz yıllar itibariyle 90 kuşağı olarak nitelenen bir yazar grubundan söz edilebilir mi? 90’lar hemen hemen tüm dünyada dönüşüm ve değişim yılları… Bilim ilerledikçe şiddetin çoğalması, teknolojinin artması ve iletişimin yaygınlaşması bu dönemin edebiyatına nasıl etki ediyor veya edecek sizce?

Bilimin ilerlemesiyle şiddetin çoğalması arasında bir bağlantı kurmanın iyi niyetli bir soru olduğunu düşünmüyorum. Tersine dün üzerine düşünmeye bile gerek duymadığımız nice hakkımız için bugün talepte bulunabiliyorsak bunu bilimin gelişmesine borçluyuz ve ben buna şiddet demiyorum. Şiddetin artmasının nedenlerini de ne bilimsel gelişmelerde ne teknolojinin imkanlarında ne de iletişimin yaygınlaşmasında görüyorum.

Bu daha çok hak ve özgürlük taleplerinin artmasından bunalan, bunaldıkça da çıkışı toplumu baskılamakta arayan muhafazakar eğilimli, açgözlü kapitalizmin bakış açısıdır. Gerçekte artan şiddet de zaten dünyanın her yerinde totaliterlik yolunda hızlı adımlar atan devlet yapılarından kaynaklanmaktadır ki, artık dünyayı da zaten büyük sermayelerin çalışanları durumundaki halkın taleplerinden çok sermayelerin işlerliğini dert edinen liderler yönetiyor.

Dolayısıyla soruyu, dünyanın seksenlerde değişen yapısı, uluslararası para politikalarında atılan ‘globalist’ adımlar, paranın serbest bırakılıp emeğin haksız bir rekabete sokulması ve az kişinin elinde biriken zenginliğin arsız ve kibirli bir 'Yuppie' kuşağını üretmesi ve bugün o zamanın genç Yuppie’lerin başta Trump olmak üzere liderler kadrosunda yer alıyor olması üzerinden düşünerek yanıtlamak gerekiyor. Bunların etkisiyle yazan, alternatif bir edebiyatı ve farklı kanallar üzerinden iletişim kurmayı deneyen yazarlar tabii ki var ama henüz 90 kuşağı edebiyatından konuşmak için erken olduğunu düşünüyorum.

Türkçe edebiyatın, dünya edebiyatı karşısındaki eksisi ve artıları nelerdir? Özellikle Orhan Pamuk’un Nobel alması sonrası, Türkçe edebiyata olan rağbetin sürekliliğe dönüştüğünü söylemek mümkün olur mu?

Türkçe edebiyatı dünya edebiyatı ile karşılaştırmaya kalkmak bir sorunun yanıtı olamayacak kadar uzun ve derin bir konudur. Ciltlerce kitabı doldurabilir ve yine de söylenmemiş şeyler kalır. O nedenle bu konuya girmek yerine Orhan Pamuk üzerinden sorduğunuz soruyu yanıtlamayı tercih ederim. Orhan Pamuk’un aldığı Nobel ve o dönemde devletin daha tarafsız olarak uyguladığı TEDA projesi Türkçe edebiyata bir ilgi oluşmasını sağladı. Nitelikli yazarlarımızın yabancı dillere çevrilmesiyle de bu ilgi sönmeden devam ediyor.

Yeni dönem Türkçe edebiyatta içeriksel yaklaşımların ve biçimsel arayışların ortaklığından söz edilebilir mi? Kent ve kır denkleminde geçen hikâyelerin hısımlığı mümkün müdür? Yeni dönem edebiyatçılarının birbirinden beslendiğini iddia edebilir miyiz?

Bir dönemin içinde yaşarken bu tür çıkarımları yapmak çok yanıltıcıdır. Benim görebildiğim kadarıyla birbirinden çok farklı içerikler ve çok farklı biçim arayışları taşıyan kitaplar yayımlanıyor. Ortak bir ses duymuyorum ben okuduklarımda. Birbirini çağrıştıran yazarlar var tabii ki ama diğerlerinden çok farklı sesler de var.

Bazen bazı sesler hep birlikte herkesi bastırıyorlarmış algısına kolayca kapılabilirsiniz ama biraz kulak kabartırsanız diğerlerini de duyabiliyorsunuz. Ancak aradan biraz zaman geçtikten sonra eminim ki genellemeler yapılacak, etkin akım ve seslerden söz edilecektir. Ben şu dönemde afili cümlelerle konuşan bıçkın bir genç sesin çok duyulduğunu düşünüyorum ama belki de gelecekte bir iki istisna isim dışında hepsi silinip gidecektir kulaklarımızdan. Bu her çağda böyle olur, her şey gibi edebiyat da sonraya süzülerek kalır.