Kadın özgürlüğüne giden sancılı yol
Lou Andreas-Salomé, 'Arayışlar' ile 'Feniçka' adlı yapıtlarında toplumsal eleştiriyi kadın erkek ilişkisi üzerinden gerçekleştiriyor. Salomé’nin yapıtlarını feminist edebiyatın ilk örnekleri arasında göstermek de mümkün.
DUVAR - Lou Andreas-Salomé’nin 'Arayışlar' ile 'Feniçka' adlı kitapları, İş Kültür Yayınlar tarafından 2016’da, İlknur İgan’ın Almanca aslından yaptığı çeviriyle yayımlandı. 'Arayışlar' 2017’de 4’üncü baskıyı yaptı. 'Feniçka' ise ilk baskıda kaldı nedense. En azından yakın zamanda aldığım 'Feniçka' birinci baskıya ait.
Lou Andreas-Salomé Türkçe'de çok bilinen bir yazar değil. Adına vakıfsak eğer, Irvin David Yalom’un Türkiye’de çok satan romanı 'Nietzsche Ağladığında' adlı romanı sayesindedir. Salomé, bir gün Nietzsche’den habersiz, Doktor Josef Breuer’e gelir. “Avrupa’nın kültürel geleceği tehlikede, Nietzsche ümitsiz. Ona yardım edin” der.
Yine de Yalom’un romanı Nietzsche ve Breuer tartışmaları üzerine kuruludur ve Lou Andreas-Salomé, hem romanda hem de aynı isimle gerçekleşen sinema uyarlamasında erkeklerin başını döndüren özgür ve güzel bir kadın olarak çıkar karşımıza.
ÖZGÜRLÜĞÜNE DÜŞKÜN KADIN
Kitapların arka kapağında yazarla ilgili verilen bilgiler arasında onun özgürlüğüne düşkünlüğüne vurgu yapılıyor. Öyledir de. Petersburg’da 1861’de dünyaya gelen Lou Andreas-Salomé, Almanca ve Fransızca öğrendi. Bir din adamından teoloji ve felsefe dersleri aldı ve Zürich Üniversitesi’nde teoloji ve sanat tarihi okudu. İşte bu yıllarda Nietzsche ile tanışır. Henüz çok tanınmayan ve evlilik teklifini geri çevirdiği Nietzsche bunalıma girer. Lou Andreas-Salomé, fikirlerine çok değer verdiği Nietzsche’nin sağlığına kavuşması için Doktor Josef Breuer’a gider ve yardım ister, “Avrupa’nın kültürel geleceği tehlikede” diyerek.
Reddedilirse intihar edeceğini söyleyen oryantalist F. C. Andreas’la evlense de uzun yıllar cinsel ilişkiye girmez Lou Andreas-Salomé. Çünkü evliliğe karşıdır ve cinselliğin düşünsel birlikteliği, paylaşımı bitireceğine inanıyordur. Yine de, kocasının bilgisi dahilinde, flört etmekten geri durmaz. Rainer Maria Rilke 20’li yaşlarında genç bir şairken, 40’ına merdiven dayamış Lou Andreas-Salomé ile tanışır. Genç şair âşık olur, öyle ki, kadının isteğini geri çevirmez, daha erkeksi olsun diyerek, Rene olan adını Rainer olarak değiştirir. 50 yaşındayken psikanalize merak sarar ve Freud ile temas kurar. Freud’un ondan ve düşüncelerinden etkilenmemiş olmasını düşünmek safdillik olur elbette.
En yakın arkadaşlarını entelektüel camiadan seçen Salomé, bu arada romanlar yazar, dini ve felsefi konulardan tiyatro ve edebiyat eleştirisine kadar birçok konuda fikirlerini de yazarak paylaşır.
'Arayışlar' ile 'Feniçka' feminist edebiyatın ilk örneklerinden olarak nitelemek hiç de abartılı olmaz. İki kitapta da Salomé, kadınların kendini var etme mücadelesine odaklanır.
SANAT MI AŞK MI?
'Arayışlar'ın anlatıcı kadını Adine ressamdır. Paris’te atölyesinin açılışında 17 yaşındayken âşık olduğu Benno’dan bir mektup alır. Benno, Adine’nin 'fazlasıyla özgür' yaşama biçiminden huzursuz olmuş ve dedikodulara karşı uyarmak istemiştir mektubunda. Kitap, yakın zamanda kendisini terk eden sanatçı sevgiliye seslenerek başlasa da Adine 17 yaşına geri döner. Akıl hastanesinde doktor olan Benno ile yaşadığı ilişkinin üzerinden 7 yıl geçmiş olmasına rağmen Brzeg’e yolculuğa çıkar. Burada Benno ve kendisiyle hesaplaşacaktır. Benno’yu anlamaya çalışırken kendi arayışlarını da anlamlandırmaya çalışacaktır.
Evliliği reddetmiş ve sanatçı olmayı tercih etmiş olsa da Adine, bir kadın ve âşık olarak çalkantılı bir ruh haline sahiptir. Sonunda, yıllar önce kendisini terk etmiş olan Benno’yu bu kez kendisi terk eder. Çünkü Benno, ateşli bir âşık olsa da onun arzuladığı yaşama biçimine uzaktır. Üstelik görüşmedikleri zaman diliminde Benno, Adine’e yetişme telaşıyla felsefe, edebiyat ve tarih gibi konularda kendini yetiştirmeye çalışmış olması, etrafında kendisine âşık kadınların olmasına rağmen. Kitabın sonlarına doğru şöyle diyecektir: “Yine de yaşamım boyunca asla, beni dize gelmeye zorlayacak veya Benno’nun az önce farkına varmadan denediği gibi, benzer bir biçimde birey oluşumu ayaklar altına almaya kalkacak bir erkeğin sevgisini taşımazdım.”
FENİÇKA’NIN SEÇİMİ
Salomé, 'Feniçka' adlı yapıtında yine geleneksel olana, kabul görmüş kadın erkek ilişkisine başkaldıran bir kadını anlatıyor. Max Werner, yakınlarının Fenya ya da Feniçka diye seslendiği genç kadınla Paris’te tanışıyor. Rus kadın Avrupa’da eğitim görmüştür ve özellikle kadın erkek ilişkilerine dair fikirleriyle daha ilk tanışmalarında Max Werner’i şaşırtır, hatta geleneklere bağlılığı nedeniyle kızdırır. Birlikte zaman geçirdikleri, değişik konularda tartıştıkları ilk gecenin sonu tatsız biter. Werner, özgür düşüncelerinden dolayı karşılık vereceğini düşündüğü Feniçka’yı öpmeye kalkmıştır ve hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaşmıştır.
Bir dahaki buluşmaları bir tesadüfle Rusya’da gerçekleşir. Burada yaklaşık 15 gün kalan Werner, Feniçka ile dost olur. Rusya’da geçen zaman içinde yine değişik konularda tartışma olanağı bulurlar. Werner’in tutucu düşünceleri, Feniçka’nın özgür düşünceleri doğrultusunda evrilmeye başlar. Ancak bu da kolay olmaz elbette. Feniçka arzuladığı yaşama biçimini hayata geçirirken güçlükler yaşar. Âşık olduğu adam, aşklarını açıkça yaşamak ve Feniçka ile evlenmek ister. Hakkında çıkan dedikodulara pek aldırmayan Feniçka, evlilik teklifi karşısında afallar. Feniçka, evlendiği taktirde hayatının sıradanlaşacağının farkındadır. Evlenip sıradan bir ev kadını olmaktansa dar gelirli bir öğretmen ama özgür bir kadın olmayı tercih edecektir. “Fenya’nın dinginlik içindeki düşünceleri, ancak evlilik teklifi geldiğinde bir anda karıştı, onu kendine getirdi ve netlik kazandı.”
Feniçka, tıpkı Adine gibi verdiği karardan sonra sarsılarak ağlayacaktır hikâyenin sonunda. Bu gözyaşlarının ardından gelen huzur ile Salomé, kadının özgürlüğüne giden yolun sarsıcı olduğunu altını çizer gibidir.
KONULARIYLA GÜNCEL KİTAPLAR
100 yıl önce yazılmış 'Arayışlar' ile 'Feniçka', eğitimli olsalar da kadınların karşılaştığı, başkaldırdığı toplumsal baskıyı irdeleyen ve hâlâ güncel kitaplar. Kadına yönelik baskıyı kadın erkek ilişkisi üzerinden anlatmayı tercih etmiş olsa da Salomé, iki eserinde de toplumsal dokuyu anlatmayı ihmal etmiyor. Kitaplarda önemli yer tutan diyaloglarla düşüncelerin tartışmasına olanak verilirken aynı zamanda kişilerin ruhsal çözümlemesi de yapılıyor.
Tanıtmaya çalıştığımız kitaplardaki kadın kişilerin ne kadarı Salomé, bilemeyiz elbette. Ama Adine ile Feniçka’nın hem Salomé’nin kendi yaşamından hem de çevresindeki kadınlardan izler taşıdıkları muhakkak.
“Feniçka'nın arka kapağında, Lou Andreas-Salomé modern anlamda ‘feminist’ olarak tarif edilemese de, bağımsız ve özgürlükçü yaşamıyla kuşaklar boyu feministler için bir rol model oldu” deniliyor. Bu tespitin haksız olmadığı muhakkak. Kitaplarda Türkiyeli birçok feministin kendisinden izler bulacağı da öyle…
SALOME’NİN ŞİİRİ
Lou Andreas-Salomé ile ilgili bilgi edinmek için internette dolaşırken bir de şiirini buldum. Freud ile mektuplaşan yazar, mektuplarından birine bir şiir de ekler. Şiiri yazarken Nietzsche’den etkilendiğini de belirtmiştir Salomé.
Şiirin iki çevirisine rastladım. Biraz daha çok sevdiğim çeviriyi buraya alıyorum. Şiiri Türkçeye kim çevirdi, internet sitelerinde buna rastlamak mümkün olmadı. Çevirmen bağışlasın.
Yaşam İlahisi
Elbette bir dostun sevdiği gibi
Seviyorum seni esrarengiz yaşam.
Seninle güldüm, seninle ağladım,
Bana ya neşe verdin ya da ızdırap.
Seni bütün zararlarınla birlikte seviyorum;
Ve beni yok etmen gerekiyorsa,
Kollarından ayrılırım,
Dostunun göğsünden koparılan bir dost gibi.
Tüm gücümle sarılıyorum sana!
Alevlerinle yak beni,
Kavganın ateşinde ben de olayım,
Esrarını daha da derinlere indir.
Yaşamak ve düşünmek binlerce yıl!
Daha sıkı sar beni kollarınla.
Eğer bana verecek neşen kalmadıysa,
Olsun…Daha acıların var ya.