Yeni e dergisi editörü C. Hakkı Zariç: Editör yazar kadar okura da sorumludur!
Yeni e dergisinin editörü şair C. Hakkı Zariç ile dergicilik üzerine konuştuk. Zariç, "Cemal Süreya’dan ödünç bir cümleyle dergilerin edebiyatın mutfağı olduğu gerçeğini kabul ettiğimizde yazar ve dergi arasındaki iletişim de ortaya çıkıyor. Yazar ve dergi birbirini güçlendirir, yönlendirir ve çoğaltır" diyor.
DUVAR - İlk şiir kitabı, “Ağzımızın Yanmışlığıyla”yı 1999 yılında yayımlanan C. Hakkı Zariç’in ikinci şiir kitabı “Keşke Hiç…” ise 2001 yılında okurlarıyla buluştu. Şair, bu kitabıyla Mısralık 2000 Gençlik Şiir Ödülü’nü aldı. “Sedef Hanım”, “Yaprak Hanım” ve “Nehir Hanım” yazılarıyla ise 2008 Behzat Ay Yazın Ödülü’nde ikincilik ödülü aldı. Ardından 2006 yılında Senli ve Şairlere Mektuplar geldi.
Uzun yıllar siyasi tutuklu olarak cezaevinde kalan Zariç, dostlarıyla birlikte “Ağır Ol Bay Düzyazı” dergisini çıkardı. Zariç’in, Evrensel Kültür, İzlek, Öteki-siz, Uç, Kirpi, Bireylikler gibi dergilerde çok sayıda makale ve şiiri yayımlandı.
Zariç ile editörlüğünü üstlendiği Yeni E Dergi üzerine konuşmak için buluştuk. Türkiye’deki dergicilik anlayışını ve dergilerin temsil ettiği gelenek üzerine uzun bir söyleşi yaptık.
İlk olarak, öykü ya da edebiyatı konu alan herhangi bir yazı kaleme alan bir yazar, derginize nasıl ulaşıyor?
Mektupla olmasını tercih ederdik tabii; ama e-posta yoluyla geliyor olması işimizi kolaylaştırıyor doğrusu. Yazan insanlar sosyal medya hesaplarımızdan, web sitemiz ya da e-posta adresimiz üzerinden ulaşıyor dergimize. Bilgisayar ve internet kullanmayan yazarlarımız oldukça az, onlar da yazdıklarını kendine has yöntemlerle ulaştırıyor bize.
Son dönemde popüler oyuncuların, şarkıcıların edebiyatı konu alan üretimlerinin dergilerin niceliğini arttırdığı ortadayken, niteliğe olan etkisini nedir sizce? Bir anda öykü yazarlığının ilgi görmesine sebep olan etken ne?
Popüler olmanın bir ve sanki ayrıcalıklı yolu da yazmaktan geçiyor sanki. Sahnede ya da ekranda olmakla birlikte ayrıca dergilerde görünür olmayı tercih eden oyuncu ve şarkıcılar da var, evet. Nicelik olarak bir okur kitlesine ulaştıklarına kuşku yok, nitelik olarak edebiyata ne kattıkları tartışılır. Yayımlanan yazı ve kitaplarına ilişkin sosyal medyada gündem olmaları bir yana oyunculuğa yazarlıktan geçenlerin üretimleri daha dikkat çekici ve nitelikli.
'KİŞİ ZAMANLA EDİTÖRÜN FARKINA VARIYOR'
Dergicilikte editör-yazar ilişkisini nasıl yorumlarsınız? İlk kez bir dergiye öykü gönderen bir yazarın editörle ilişkisi, ona bakış açısı ne oluyor?
Editör içerik odaklı çalışan kişidir. İyi nitelikte bir metin çıkarmayı ve yayımlamayı ister her editör. Yazara olduğu kadar okura ve işine karşı sorumluluğu da bunu gerektirir. Metnin değişikliğe, düzeltiye hatta yeniden yazılmasına duyulan ihtiyaç yazarla editör arasında kurulan köprüye bağlıdır genellikle. İlk defa bir dergiye öykü gönderen kişi genellikle okur gözünden bakıyor dergiye. Editörün varlığını zamanla fark ediyor; tepkiler zamanla buluyor yerini.
'ZAMLARI OKURA YANSITMADIK'
Geçen seneki üretiminiz nasıldı? Ekonomik krizin yaptırımı oldu mu? Krizin sürekliliğinden ve üretiminizin niteliğini etkilediğinden bahsetmek mümkün mü?
Her kurum ve insan gibi biz de etkilendik krizden elbette. Yaptırımları ciddi oldu mu? Kâğıda, matbaaya, dağıtıma gelen zamları okura yansıtmadık elbette; öte yandan bunun niteliğimizi düşürmesine de izin vermedik. Olmamış gibi yapmak ve hatta olmasına rağmen ertelemek işe yarayabilir bazen.
Sosyal medyanın okur ile iletişimde dergiciliğe ne gibi katkıları oldu? İnternetin üretim ve tüketim bağlamında edebiyata etkisi sizce nedir?
Okurun dergiye ulaşması çok kolay artık; arada uzak mesafelerin olması dert değil. Yazdıklarını kolaylıkla ulaştırabildiği gibi iletişim kurmak için de fazla zaman harcamaya ya da beklemeye gerek kalmadığı doğru. Derginin sosyal medya hesapları ve web sitesi okurun yaptıklarınız hakkında fikir edinmesi için önemli. Sorunların çözülmesinde, editör ve yazan kişi arasında bağ kurulmasında önemli etkisi var elbette. İnternetteki bu arada bazı bloglar, kitap yazıları ve paylaşımlar okur niteliğini artırıyor evet ama işin kolayı ve ansiklopedik bilgiyle sınırlı kaldığı noktalar da ağırlıkta. Merak eden, dipnotları okuyan, soru soran herkes yeni bir ayrıntıya ulaşabilir. Bunun kütüphanede olması şart değil.
İçinde bulunduğumuz yıllar itibariyle portal ve dergi sayısının artması durumunu nasıl yorumlarsınız? 70’li ve 80’li yıllara nazaran, niceliğin ve niteliğin –olumlu ya da olumsuz– değiştiğini söylemek mümkün mü?
Her kuşak kendi iletişim olanaklarıyla var ediyor kendini. Pusuladan mektuba, kuryeden telefona, kısa mesajdan e-postaya geleceğimizi ve artık haberleşmek için saniyelerin yeterli olduğunu biliyoruz. Posta güvercinleri yerini mektuba bıraktığında insanlar neler konuşmuştu acaba? Bu iyi tarafı.
Artık bir araya gelmek, özellikle mahfillerde edebiyat üzerine konuşmak fikrinin bile olmaması ne acı. Muhalefet odaklarının bir kısmı ev içlerinde sürdürüyor varlığını. Buradan çıkan edebiyat hayatla ne kadar besleniyor ya da karşı geliyor hayata tartışılabilir. Ama bu paradigmanın bir de yayıncısı olmalı. Her kuşak kendi edebiyatçısını yarattığı gibi iletişim kaynaklarını kullanarak kendi dergi modelini de yaratıyor. Nicelik ve nitelik de burada buluyor anlamını.
'YURTDIŞINDA EN ÇOK OKURA SAHİP DERGİLERDEN BİRİYİZ!'
Türkçe edebiyatın, özellikle Orhan Pamuk’un Nobel alması sonrası, yurtdışında takip ediliyor olmasının dergiciliğe olan etkisi nedir sizce? Üretim yaparken niteliğinizi belirleyen ulusal ya da uluslararası etken nedir?
Yurtdışında, yayın hayatına başladığı günden bu yana, önemli bir okur kitlemizin olduğu bir gerçek. Hatta belki Türkiye sınırları içinde yayın yapmasına rağmen, iddialı olacak ama, yurtdışında en çok okura sahip dergilerden biriyiz. Bütün bir insanlık tarihinin yükü ve birikimi üstümüzde. Edebiyata olduğu kadar opera ve baleye de önem veriyoruz. Edebiyatı sanatla, arkeolojiyi bilimle, müziği matematikle buluşturup emek ve devrimler tarihinde yeniden üretmenin kaçınılmazlığı duruyor karşımızda. Kendi tarihimizden bahsetmekle sınırlı kalamayız; dünya vatandaşıyız ve geleceğe müdahale etmeliyiz.
'YAZAR VE DERGİ BİRBİRİNİ GÜÇLENDİRİR'
Türkçe edebiyatta öykü ve roman dosyalarını biçimsel ve içeriksel olarak şekillendiren ilk ortamın dergiler olduğu düşünüldüğünde, yazarın yazdıklarını matbu bir mecrada ilk olarak dergilerde görmesinin etkisiyle, dergilerin yazara vaat ettiği şeylerden en önemlisinin özgüven olduğunu söylemek mümkün mü? Dergiler, yazara ne vaat eder? Ya da karşıtını da sormak mümkün: Yazar, dergilere ne vaat eder?
Ekranda, kâğıt üzerinde ya da defterde son halini almış bir metin ya da şiirin dergide yayımlanan metin ve şiirle, dergide yayımlananın da kitapta yer alan metin ve şiirle aynı nitelikleri taşıdığını düşünmüyoruz. Her mecranın hissettirdiği nitelik farklı. Cemal Süreya’dan ödünç bir cümleyle dergilerin edebiyatın mutfağı olduğu gerçeğini kabul ettiğimizde yazar ve dergi arasındaki iletişim de ortaya çıkıyor. Yazar ve dergi birbirini güçlendirir, yönlendirir ve çoğaltır.
Türkçe edebiyatta dergi mefhumunun önemli bir gelenek olduğunu söylemek mümkün. Geçmişten bu yana, pek çok yazar bir araya gelerek ortak üretim yapmış, dergiler çıkarmıştır. Kendinizi yakın bulduğunuz bir gelenek oldu mu? 200 sene sonra bugünlerden bahsedildiğinde, üretiminizin Türkçe edebiyat ile olan ilişkisinin nasıl tanımlanmasını istersiniz?
Servet-i Fünûn’un Tevfik Fikret dönemi, Resimli Ay, Küllük, Yeryüzü ve hemen sonrasında Berabere dergileri ve özellikle a dergisinden sonra 12 Mart’ın hemen ertesinde yayın hayatına başlayan Yeni a dergisi esin kaynaklarımız. Yakın dönem için Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan ve dünya ölçeğinde tek örnek olması bakımından Evrensel Kültür’ü sıralayabiliriz. Öyle ciddi bir birikim ki, Cemal Süreya’nın ya da Memet Fuat’ın dergicilik hayatımıza kattıkları tartışılmaz bile.
Dediğiniz gibi 200 sene sonra Yeni e dergisinden bahsedilecekse insana, emeğe, demokrasiye, edebiyata ve sanata katkıları, ürünlerine yer verdiği yazar ve şairlerinin derginin adıyla anılması muhteşem olur.