Yoldan çıkmış bir dünyaya alternatifler
Samuel Alexander’ın “Yeteri Kadarsa Çoktur ‘Thoreau’nun Alternatif İktisadı’” adlı kitabı bize Thoreau’nun düşüncesinden ve Walden Gölü deneyiminden yola çıkarak, alternatif bir yaşam fikri sunuyor. Heretik Yayınları tarafından basılan kitapta Alexander, yazarı “alternatif iktisat”, “gönüllü sadelik” ve “basit yaşam” gibi kavramlarla tartışıyor.
DUVAR - Hep daha fazlasını istediğimiz, devamlı olarak tüketmeye yönlendirildiğimiz bir dünya hâli sürüp gidiyor. Bankalar, billboardlar, televizyon reklamları, online sitelerin sağı, solu, ortası âdeta tüketin diye bağırıyor. Böyle bir ortamda yaşamı sürdürecek kadarıyla yetinmek zorlaşıyor. İnsan türünün Neolitik Dönem itibariyle başlayan hep daha fazlasına talip olma anlayışı çığırından çıkmış durumda. Tüm bunlar biraz felaket tellallığı yapıyormuş izlenimi verse de üzerine düşündüğümüzde, kapitalizmin her anlamda yaşamımızı ele geçirdiği bir dünyanın içerisinde bulunduğumuzu fark ediyoruz. Sistem zincirleriyle tüm yaşamımızı esir almış durumda. Peki ne yapacağız? Pek çok soru gibi bunun da kesinlikli bir cevabını veremeyiz belki ancak fikirlerinden yararlanabileceğimiz, bize daha “basit” yaşayabileceğimizi hatırlatan düşünürlerden söz edebiliriz.
HENRY DAVİD THOREAU
Bu konuda fikirlerinden yararlanabileceğimiz önemli isimlerden birisi Henry David Thoreau’dur. Thoreau, sadece fikirsel olarak değil deneyimlerinden de yararlanabileceğimiz bir isimdir. Onun Walden Gölü çevresinde pratiğe geçirdiği yaşam, bugün bize hâlâ pek çok konuda yol gösterici olabildiği gibi ilham veren yanını da koruyor. Çünkü yazarın bu pratiği başka türlü bir hayata özlem duymanın yeterli olmadığını, bunun için çaba gösterildiğinde özellikle doğanın insanın çabasını karşılıksız bırakmayacağını fark ettirir. Sadece bu da değildir onun arzularımızı tetiklemesinin sebebi; yazar fikirlerini oturduğu yerden değil yaşayarak oluşturmuştur, genellikle şehrin betonları arasına sıkışıp kalmışların hayalini kurduğu doğaya, toprağa karışma, sadece onun verdikleriyle yetinme fikrini uygulamaya geçirerek, saatlerce çalışmadan, lüks eşyalar olmadan, birkaç kıyafetle de yaşanabildiğini göstermiştir.
Samuel Alexander’ın “Yeteri Kadarsa Çoktur ‘Thoreau’nun Alternatif İktisadı’” adlı kitabı da bize Thoreau’nun düşüncesinden ve Walden Gölü deneyiminden yola çıkarak, alternatif bir yaşam fikri sunuyor. Heretik Yayınları tarafından basılan kitapta Alexander, yazarı “alternatif iktisat”, “gönüllü sadelik” ve “basit yaşam” gibi kavramlarla tartışıyor. Yazara göre, raydan çıkmış bir dünyada alternatif yollar üzerine düşünmek sadece yaşamak için değil, varoluşsal kaygılarımız için de tartışmamız gereken bir durum. Hak verebiliriz, dünyanın krizlerinin, savaşlarının, baskıcı rejimlerinin, yıkımlarının sonu gelmiyor. Bu nedenle yaşamlarımız ve varoluşumuz gittikçe daha anlamsız bir hâl alıyor. Bundan dolayı farklı olasılıkları düşünmek ki -Thoreau gibi bunu deneyimlemiş bir yazar üzerinden düşünmek- bize motivasyon sağlayabilir.
BİR ŞAİR OLARAK YAŞAMAK
Samuel Alexander, Thoreau’nun Walden Gölü deneyiminden önce yaşadıklarına ve kafasından geçen sorulara odaklanarak başlıyor tartışmasına. Görüyoruz ki yazar hayatta kalma çabası ve özgür bir yaşam arasındaki çelişkiyi keşfetmekle işe başlamış. Onun da birçoğumuz gibi başlangıçta hangi meslek ne kadar para ne kadar çalışma gibi soruları var. Ancak o özgürlükçü bir bireyci olarak yaşamın kendisine sunduğu, devletle ve kurumlarla iç içe işlere pek sıcak bakmıyor. Öğretmen olmayı denediğinde öğrencilerini döverek eğitmediği için eleştiriliyor ve istifa ediyor. Onun asıl sorusu ki Walden Gölü deneyimi için esas sorulardan birisi gibi görünüyor; “Bir şair olarak nasıl yaşayacaktı? Hem ruhunun çağrısına cevap verip hem de geçinecek parayı nasıl kazanacaktı?” Yazar sorgulamaları sonucunda ne aldığı eğitimin ne de kutsal kitapların yaşamımı nasıl idame ettireceğim sorusuna karşılık vermediğini fark ediyor. Düşünceleri şekillendikçe “dünyanın bir çalışma yeri” olduğundan, insanları “bir kere bile aylaklık ederken göremediğinden” yakınıyor. Alexander’ın deyimiyle Thoreau, “emek, sanayi ve girişim” gibi kavramlara karşı çıkmıyordu. Onun üzerinde durduğu şey, para kazanma yollarının neredeyse istisnasız olarak bizi aşağı çektiğiydi.
Üzerine düşününce insan türü uzun çalışma saatlerinin altında ezilirken, her gün güneşin değil de akşamdan ayarladığı saatin yönlendirmesiyle güne başlarken, sadece yaşamda kalma pahasına durmadan çalışıp didinmek zorunda bırakılmışken ve yine de kazancını yetirmekte zorlanıyorken bunlar üzerine kafa yormak gerekiyordu. Sanırım, Thoreau için önemli olan konulardan birisi de buydu. Şu cümleleri de bunun özeti gibi:
“Öğleden öncelerimi ve öğleden sonralarımı topluma satacak olursam birçoğumuzun yaptığı gibi, uğruna yaşayacak bir şeyim kalmayacağı kesin. Bir insanın çok çalışkan olabileceğini, yine de zamanını iyi harcayamayacağını belirtmek isterim. Yaşamını kazanmak için yaşamının büyük bölümünü tüketen insanın yaptığından daha ölümcül bir ahmaklık olamaz.”
DAHA FAZLASI İÇİN ÇALIŞMAK
Thoreau, insanların hep daha fazlası için, yeni kıyafetler, ihtişamlı evler ve diğerleri için çalışıp durmasını eleştiriyordu. Lao Tzu’nun “yeteri kadarına sahip olduğunu bilenler zengindir” cümlesini aktarıyor Alexander ve Thoreau’nun çağdaşlarını “yeteri kadarına” sahip olduklarını bilmedikleri için fakir oldukları konusunda eleştirdiğine dikkat çekiyor. Thoreau, aslında insanların yaşamlarını mal, mülk, kıyafet gibi şeylerle takas ettiklerini düşünüyor ve bunu dert ediyordu. Çünkü onun fikrine göre; “aşırı varlık yalnızca lüzumsuz şeyleri satın alabilir.” Düşünür böyle fikirlerle Walden Gölü deneyimini gerçekleştiriyor. Amacının bir takım “özel işler yapmak” olduğunun altını çiziyor. Alexander’a göre bu “özel iş”in farklı anlamları var. Doğaya yakın bir şekilde yalnız başına kalıp yazmak, kıt kaynaklar dünyasında şiir gibi yaşamayı nasıl olup da başaracağı şeklindeki ekonomik sorunu çözmek ve kavramak.
BASİTLEŞTİR!
Thoreau, insanın yaşamak için sandığından daha azına ihtiyacı olduğu fikriyle ve diline dolanan “basitleştir” cümlesiyle, Walden Gölünde Alexander’ın “alternatif iktisat” adını verdiği yaşam biçimini deneyimliyor. Yazar, yaşamsal ihtiyaçlarının kendisinin denetimini ele geçirmesine izin vermediği gibi doğanın kendisine sağladığı “ruhsal dürtülerden” ilham alarak yaşıyor ve yazıyor. Onun deneyimi ne gerçeklikten kaçma ne de sorumluluktan kaçma Alexander’ın dikkat çektiği gibi, o sadece “yaşamın zevksiz işlerine” çok vakit ayırırsa, “yaşamın daha lezzetli meyvelerini” toplayamayacağını biliyordu. Thoreau, ihtiyaçlarını azalttı yaşamını olabildiğince basit hale getirdi. Toprağı belledi ve yaşamını idame ettirecek kadar karşılığını aldı. Onun için temel olan yiyecek, barınma, giyinme ve yakıt gibi ihtiyaçlarını hep daha azına göre hesaplayarak, doğanın kendisine sunduklarıyla karşıladı. Moda kurumunu eleştirerek, ‘mutlu ve anlamlı bir yaşam için kaliteli giysilere sahip olmanın” gerekmediğini gösterdi. Yalnızca ihtiyaçlarını karşılayan mobilyalarıyla, daha az çalışarak (yılda 6-7 hafta), gübre dahil hiçbir şeyin kendi çiftçiliğini etkilemesine izin vermeyerek, alternatif bir yaşam sürdürebildi. Böylece daha fazlasını değil daha azını talep ederek, ana akım iktisadın tersi yönünde bir seçenek geliştirdi. Onun aslında kimseyi yönlendirmek gibi bir derdi de yoktu. Yazdıklarından anladığımız kadarıyla o bireye onun kendi yaşamının denetimini elinde tutmasına inanıyordu. “Kendini ve yaşamını ciddiye al. Savrulup gitme. Özgürlüğünü eline al ve kendi kaderini çizmek üzere kapasiteni ortaya koy. Yaşamının sanatçısı ol. Uyan.” Derken de sanırım vurguladığı buydu.
“NE KADARI BİZİM İÇİN YETERLİDİR?”
“Ne kadarı bizim için yeterlidir?” Sanırım bu sorunun kesin bir cevabı yok. Ancak daha fazlasına talip olmakla azın da çok olabildiğini fark etmek önemli bir meziyet. Bizi devamlı tüketmeye yönlendiren sistemin mekanizmaları üzerine düşünürken, Thoreau’nun deneyimini de aklımızın bir köşesinde bulundurmalıyız belki. Onun “gönüllü sadeleşme” fikri küçük bir adım gibi görünse de sistemin tüketim odaklı politikalarına karşı kendi varlığımızın denetimini elimizde bulundurmamız açısından oldukça etkili olabilir.
Thoreau, Walden Gölünde devamlı yaşamadığı için onun pratiğinin başarılı olup olmadığı konusundaki tartışmalara da değiniliyor kitapta. Ancak bunu tartışmaktan ziyade yazarın gerçekleştirdiklerine odaklanmak daha doğru olabilir diye düşünüyorum. Ki Thoreau, okurlarının bileceği gibi mülk edinmenin bir yerde devamlı kalmaya sebep olacağını düşünen ve bunu eleştiren de bir yazar. Onun bu yaşamı sonsuza dek sürdürmemesinde böyle bir sebep olabileceğini göz ardı etmemek gerek.
THOREAU İLHAM VERMEYE DEVAM EDİYOR
Samuel Alexander’ın “Yeteri Kadarsa Çoktur ‘Thoreau’nun Alternatif İktisadı” adlı kitabı her şeyin çıkmaza girdiğini düşündüğümüz dünyada bize alternatif bir yaşamın imkânlarını sunuyor. Hep daha fazlasını istememiz gerektiğini bağıran aygıtlara “yeteri kadarsa çoktur” diyerek, basit bir yaşamın bizi daha mutlu kılabileceğini hatırlatıyor. Thoreau düşüncesine genel olarak baktığımızda kesin reddedişler görmeyiz aslında o sadece hem şiir gibi bir yaşam sürmenin hem de hayatta kalmanın yolunu aramıştır. Onun arayışı çoğumuzun yaşamında karşılaştığı sorulardan yola çıkarak, bir düşünceye dönüşmüştür. Masa başından değil, deneyimin içerisinden seslenmiştir okuruna, belki de bu nedenle bizlere ilham vermeye devam ediyor ve edecek gibi görünüyor.