Setlerden 'gazinonun para etmediği yıllar'a: Göksel Arsoy
Göksel Arsoy, yaşam hikâyesini kaleme aldı. Remzi Kitabevi etiketi taşıyan Altın Çocuk, aynı zamanda Arsoy'un farklı sanat disiplinlerindeki üretimlerini de merkeze alıyor.
DUVAR - Geçtiğimiz günlerde Remzi Kitabevi’nden çıkan, sinemamızın 'Altın Çocuk'u Göksel Arsoy’un özyaşamöyküsünü anlattığı ismiyle müsemma kitap, sanatçının bir anılarını anlatmaktan öte, dönemin varoluş ve yaşayış biçimine dair güçlü göstergeler sunuyor.
Yeşilköy Havaalanı’nda –günümüzdeki Atatürk Havaalanı- çalışırken keşfedilen Arsoy, çocuk yaşlarından itibaren ilgi duyduğu sinemanın bu sayede içinde olmaya başlar. 1957 yılında yönetmenliğini Sırrı Gültekin’in yaptığı Kara Günlerim isimli film ile sinemaya “merhaba” diyen aktör çok geçmeden amiyane tabir ile söylersek “halkın sevgilisi” olur. Sarı saçları, renkli gözleri, uzun boyu ve fit vücudu ile Yeşilçam filmlerinin aranılan starı haline dönüşürken, şöhretine şöhret katmaya devam eder. Çok geçmeden kendi film şirketini de kuran Arsoy, 1962 yılında 12 filmde başrol oynayarak en yüksek ücreti alan oyuncu olur. Yaptığı filmler giderek seyrekleşen ve 60’lı yılların sonuna doğru sinemadan el çeken Arsoy, seyrek olarak film yapsa da sinemayla olan sıcak ilişkisini sahnelere taşıyarak şarkıcılığa başlar.
SETLERDEN SAHNELERE...
Dönem, sinema starlarının ilgi gördüğü ve gazinoculuğun tavan yaptığı yıllardır. Arsoy da, parsadan payına düşeni almak niyetindedir. Sinema artık değişmiş, sene 70’li yıllara vardığında, Arsoy için fazlaca seçenek kalmamıştır. Yılmaz Güney’in başını çektiği politik filmler, Ertem Eğilmez’in omurgasını oluşturduğu aile ve güldürü filmleri ve seks furyasının odağını oluşturduğu ucuz filmler… Arsoy, bu pazar içerisinde kendine bir yer bulamaz ve kurtuluş olarak gördüğü sahnelere kendini atar. Ünlü bestekâr Yesari Asım Arsoy’un da yeğeni olmasıyla müzikle kurduğu ilişkinin geçmişe dayandığını anlatan Arsoy, bu alanda dersler almaya başlar.
En büyük desteği Maksim Gazinosu’nun sahibi Fahrettin Aslan’dan alan Göksel Arsoy bir akşam Aslan’ın kendisini çağırdığı ve “Sahnenin en büyüğü Zeki Müren’dir. Zeki Müren’i dinle, seyret ve sahneye alış” dediğini, o günden sonra da Zeki Müren’in profesyonelliğine hayran olduğunu söyler. Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Gönül Yazar, Muazzez Abacı ile sahneye çıkan ve şarkılar söyleyen Arsoy, on altı yıl sahnede kaldıktan sonra 1980 yılının gelişiyle sahnelere veda eder.
'TÜRKİYE'DE PARA EL DEĞİŞTİRDİ'
“…Türkiye’de para el değiştirdi. Gazinolara eskisi gibi Türk sanat müziğinden anlayan, kaliteli, oturmasını kalkmasını, yemesini içmesini bilenler değil de birtakım eksik insanlar gelmeye başladı. Hava tamamıyla değişti. İşin sıkıntıya gireceğini, yürümeyeceğini, bu işin de çökmek üzere olduğunu anladım” diyerek sinemayı olduğu gibi sahneleri de bırakır.
Arsoy’un yaşamöyküsünde en dikkate değer kısım, sinemanın ya da müziğin pratikte olanaklarının tıkandığı noktalarda vazgeçip yeni yollar aramak yerine, şöhretini kullanarak başka bir iş yapma çabasıdır. 60’lı yıllarda salon filmlerinin tedavülden kalkması, perdenin B filmlere ve toplumcu gerçekçi eserlere açıldığı yıllarda Arsoy, başrolünü oynadığı filmlerin eskisi kadar rağbet görmemesi üzerine, seyircisiyle perdede kurduğu ilişkiyi sahneye taşımaya karar verir. Dönem, sinema meşhurlarının gazinolarda para ettiği dönemdir. Halk, sesini beğenmese bile sırf kendisini görmek için aktörleri, aktrisleri görme umuduyla gazinolara akın eder. Arsoy da bu durumu fırsata dönüştürmüş, uzun yıllar usta müzisyenler ile birlikte şarkı söylemeye çalışmıştır. Darbe sonrası oluşan koşulların etkisiyle, gazinoculuk kültürünün çöküşe geçmesi sonrası Arsoy, bu işin de para etmemesi sonucu sahneyi bırakmıştır.
Kitabı yazma gerekçesini, “çocukluğum, ailem, ilk gençliğim, sinema, sahne hayatım, arkadaşlarım, dostlarım, sosyal çalışmalarım ve özel hayatım hakkında hiç bilmediklerinizi okuyacak ve beni sahiden tanıyacaksınız” diyerek açıklayan Arsoy’un bu çalışmasının dikkate değer bir diğer yanı ise sinema ve sahneyle kurduğu ilişkiyi bitirdikten sonra kendisini sosyal faaliyetlere adaması ve sporla kurduğu ilişki vasıtasıyla gençlere destek olmasıdır.