Bir damlada iki dil: Dilop

Dilop dergisi yayın hayatına başladı. Kürtçe-Türkçe yayınlanan derginin Diyarbakır temsilcisi Reşo Ronahî, derginin 'bütün olumsuzluklar içinde bir alan' açmaya çalışacağını söyledi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 'Dilop' Kürtçe ve Türkçe olarak Mart ayında yayına başladı. Derginin “Başlarken” yazısının sonunda şöyle deniliyor: “Tarihe ve insanlığa, güçlü kalpler ve körük gibi ciğerlerle, umut, direnç, ve devinimle bakmanın kutlu yürüyüşüne bir damla olarak eklenmek üzere yola çıkıyoruz bir bahar mevsiminde. Sesimizi, engin okyanuslarda, insanlığın binlerce damlasıyla birleştirmektir gayemiz. Damla damla birikerek, açacağız yolumuzu.”

Derginin çıkış gayesini anlatmaya çalışan bu kısacık yazıda vurgu yapılan “güçlü kalpler”, “körük gibi ciğerler”, “umut”, “direnç” boşuna değil kuşkusuz. Çünkü Olağanüstü Hal koşullarında ve Kürtçe-Türkçe çıkıyor dergi. Kanun Hükmünde Kararname ile pek çok yayın kuruluşunun kapatıldığı düşünüldüğünde, söz konusu kelimelerin işaret ettiği güce ve morale ihtiyaç var.

Derginin editörlerinden ve Diyarbakır temsilciliğini de üstlenen Reşo Ronahî de bu tespiti onaylıyor. 'Çözüm sürecinde' Kürtçe yayıncılığın 'zirve yaptığını' söyleyen Ronahî, 7 Haziran 2015 seçiminden sonra durumun değiştiğine dikkati çekiyor. Ronahî, şunları söylüyor: “15 Temmuz darbe girişiminden önce yani 7 Haziran seçiminden sonra basılan kitap ve dergi sayısının azaldığı, buna bağlı olarak okuyucunun da kendi içine çekildiği görülüyor. Çözüm sürecinde tavan yapan yayıncılık, darbe girişiminden sonra iyice aşağılara indi. Darbeden sonra birçok yayın kuruluşu kapatıldı. Okuyucunun geri çekilmesi sonucunda yayın hayatını bitiren dergiler oldu. Kürt yazarların önemli bir bölümü devlet memuru ve geçimlerini buradan sağlıyorlar. Darbeden sonra bunların bir kısmı ihraç edildi, açığa alındı ya da sürgün edildi. Hem bu baskı nedeniyle geri çekildiler hem de aslında yazacakları mecra da neredeyse kalmadı. Üretmemeye ya da üretip saklamaya başladılar. Böyle bir kötü süreç başladı darbe girişiminden sonra ve etkisi hâlâ devam ediyor."

Darbe girişimi ve ardından ilan edilen OHAL’den sonra Kürt yazarların ve yayıncıların bir bekleyiş içine girdiğini ve süreci izlemek durumunda kaldığını belirten Ronahî, “Bu sıkıntılı dönemde Dilop ile bir alan açmaya çalıştıklarını” ifade etti. “Yazmak isteyen, yazdıklarını yayınlamak isteyen insanlar var ama yayınlayacakları bir yer yoktu” diyen Ronahî, Dilop dergisinin ilk sayısına ilgilinin yüksek olmasının da buradan kaynaklandığını söyledi.

'CENDERE'DEN NASIL ÇIKILIR?

Toplumsal ve siyasal ortamdan okuyucunun da etkilendiğine dikkat çeken Ronahî, “2015’ten bu yana yaşananlara ilgisi daha çok oldu okurun. Siyasal alanda yaşananları anlamaya çalışırken edebiyata olan ilginin biraz kırıldığını söylemek mümkün. Aynı zamanda kültür sanat alanları da daraltıldı; birçok yayın kuruluşu kapatıldı, belediyelere kayyım atandı… Bunların hepsi okuyucuyu, kültür sanat alanına ilgi duyanları olumsuz etkiledi” dedi.

Reşo Ronahî, Dilop dergisi ile bütün bunlara rağmen “Bu cendereden nasıl çıkılır?” sorusuna cevap aradıklarını belirterek, “Buna en iyi cevabın daha çok üretmek olduğunu düşündük. Sürecin nereye varacağını beklemeye başlarsak ruhsal olarak da toplumsal ilişkiler bakımından da insanı daha geri götürecek bir durum olacak çünkü. Yazar ve okurları buluşturan bir alan oluşturalım istedik. Bu cendereden daha çok üreterek çıkmak gerekiyor. Evet bir baskı ortamı var. Ancak bu ortamı üretmemek için gerekçe kabul etmek, bizi daha gerilere götürecekti” ifadelerini kullandı.

.

'POLİTİKA KÜLTÜR SANATTAN AZADE DEĞİL'

Derginin neden Kürtçe-Türkçe yayımlandığını ise şöyle açıkladı Ronahî: “Ben şahsen sadece Kürtçe yayınlanan bir dergi olmasını isterdim. Ancak Kürtler, bütün çalışmalarını Kürtçe yapamıyor. Çok önemli çalışmaların bir kısmı Türkçe yapılıyor. Derginin Kürtçe-Türkçe yayınlanmasının nedenlerinden biri bu. Diğeri ise Kürtlerin de bir tarihi, edebiyatı, sanatı var ve bunu Türkiye toplumuna da göstermek istiyoruz. Kürtlerin içinde bulundukları bütün olumsuzluklara rağmen üretmeye çalışan bir halk olduğunu herkes görebilsin istedik.”

Dilop, "kültür, sanat, politika dergisi" olarak tarif ediyor kendisini. Kültür sanat dergilerinin politikaya doğrudan gönderme yapması pek alışık olunan bir durum değil. Ronahî, bu konuda şunları söyledi: “Kültür sanat konuları da politikadan azade değil. Dolayısıyla politikaya da yer veriyoruz Dilop’da ancak gündelik politikanın dilinden sıyrılarak, özellikle de kültüre, sanata temas eden noktalarına eğilerek yer vereceğiz elbette.”

İLK SAYIDA NELER VAR?

Dilop, her sayıda bir dosya konusuyla çıkacak okurun karşısına. İlk sayının dosyası Kürt sineması. Diyarbakır Sanat Merkezi’nden (DSM) Övgü Gökçe’nin moderatörlüğünde Özkan Küçük, Ali Kemal Çınar ve Zeynel Doğan konu üzerinde tartışma yürütüyor.

Yıldız Çakar, Barış Avşar, Nevzat Onaran, Mehmet Bayrak, M. Ender Öndeş, Nurcan Baysal, Narin Yükler, Kavel Alpaslan, Rohat Alakom, Zeyneb Yaş ve Şeyhmus Diken yazılarıyla derginin ilk sayısına katkı sunuyor. Umut Yeğin, fotoğrafçı Ruşen Takva; Fatîme Tekîn, Amed Şehir Tiyatrosu’ndan Özcan Ateş ve Şerif Karataş ise Dr. Arzu Yılmaz ile ilgiye değer söyleşiler gerçekleştirmiş.

Derginin düzenli sayfalarından biri Dûrzan Cîrano’ya ait olacak. Cîrano, her sayı için bir kuşu ve Kürtçedeki hikâyesini anlatacak. Best û Helbest sayfalarında ise her sayıda artık hayatta olmayan bir şairin şiirine ve bu şiirden yola çıkarak yaşayan şairlerin yazacağı şiirlere yer verilecek. İlgiyle okunacak bir sayfa olacağını şimdiden söylemek mümkün... İlk sayıda bu sayfalar için Şêrko Bêkes’in “Jimartin” adlı şiiri seçilmiş. Ömer Faruk Baran ile Muhsin Özdemir bu şiirden yola çıkarak yeni şiirler yazmışlar.

Şiirleriyle Cegerxwîn, Sebrî Vûral, Paul Celan, Qedrîcan; öyküsüyle S. Zoryan derginin ilk sayısında yer alıyor.