Şiirin 1 Mayıs’a selamı
1 Mayıs için şiir yazan ilk şair, bir kadındır. Cumhuriyetten hemen önce, ama Türkçenin Osmanlıcanın boyunduruğundan büyük ölçüde sıyrılmaya çalıştığı dönemde şiirler yazan bir şair kadın; Yaşar Nezihe... İşçi grevlerine destek veren “1 Mayıs” adlı şiiri Mayıs 1923’te yayımlanır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında çıkan Aydınlık dergisinde şiirleri yayımlanan ilk kadın şair olarak tanınan Yaşar Nezihe, işçi grevlerine verdiği destekle aktivist bir kimlik de edinir.
DUVAR - Sözü yalnızca ifade edilenden ibaret değildir şiirin. Şiir söyledikleri kadar söylemediklerini de kapsar, kuşatır. Sosyal ve tarihsel olan karşısındaki duyuş ve düşünüşüne bağlı tavrı şiirin aynasına yansımayan şair de yoktur. Şiir söz konusu olduğunda okuduğumuz yalnızca kâğıda aktarılan değildir. Şiirlerle birlikte o sözün söyleyenini de okuruz örneğin. Hem de söylemedikleriyle birlikte okuruz. Şiirin o nedenle kapsama alanı geniştir.
Önümüzde 1 Mayıs var. 1 Mayıs’ın dünya sosyal ve siyasal tarihinde olduğu kadar kültürel birikiminde de önemi ve ayrı bir yeri var. Modern Türkçe şiirin, yumruğunu kaldırarak 1 Mayıs’ı selamladığı az sayıda örneği var. Saptadıklarımızı okuyacağız. Ama önce 1 Mayıs’ın uzun tarihine kısaca bir göz atalım. Avustralyalı işçiler, 1856'da, sekiz saatlik iş günü talebiyle gösteriler yaparak, toplantılar ve eğlenceler düzenleyerek, hep birlikte bir günlük iş bırakmaya karar verdiler. Bu kutlamanın yapılacağı gün olarak da 21 Nisan tarihi saptandı. Avustralyalı işçiler bu kararı, yalnızca 1856’da uygulamaya niyetlenmişlerdi. Ama bu ilk kutlamanın işçiler üzerinde çok büyük etkisi oldu, onları canlandırdı ve yeni bir heyecana yol açtı. Kutlamanın her yıl tekrarlanmasına karar verildi. Avustralyalı işçilerin örneğini ilk izleyen Amerikalılar oldu. 1886’da l Mayıs’ın evrensel bir iş bırakma günü olmasını kararlaştırdılar. l Mayıs’ta 200 bin Amerikalı işçi iş bıraktı ve 8 saatlik iş günü talebinde bulundu. Daha sonra uygulanan yasaklar ve baskılarla, işçilerin bu ölçekte bir gösteriyi tekrarlaması birkaç yıl engellendi. Yine de 1888’de gelecek gösterinin l Mayıs 1890’da olmasını kararlaştırıldı. 400 delegenin katıldığı 1889’da toplanan Uluslararası İşçiler Kongresi’nde, sekiz saatlik iş günü talebinin en başta yer alması gerektiği yolunda karar alındı. Bunun üzerine Fransız sendikalarının temsilcisi, Bordeaux’lu işçi Lavigne, bu talebin tüm ülkelerde evrensel bir iş bırakmayla dile getirilmesini teklif etti. Amerikan işçilerinin temsilcisi, yoldaşlarının l Mayıs 1890’da grev yapılması yolunda aldığı karara dikkat çekti ve kongre bu tarihte uluslararası bir işçi ve emekçi gününün kutlanmasına onay verdi. 1912 yılında İstanbul`da ilk defa 1 Mayıs kutlaması gerçekleşti. 1923 yılında 1 Mayıs günü yasal olarak “İşçi Bayramı” ilan edildi. 1924`te hükümet, kitlesel 1 Mayıs kutlamalarını yasakladı. 1925`te çıkan Takrir-i Sükûn Yasası, işçi bayramını kutlamayı yasakladı ve bu yasak uzun yıllar sürdü.
1 MAYIS 1977
1935 yılında 1 Mayıs`a “Bahar ve Çiçek Bayramı” adı verildi ve ücretsiz tatil günü ilan edildi. İlk kutlamaya başlandığından itibaren 1 Mayıs’ta gözlerin hep İstanbul’da olduğunu görüyoruz. 1976’da uzun yıllar sonra ilk defa geniş katılımlı 1 Mayıs kutlaması Taksim`de DİSK’in öncülüğünde gerçekleşti. 1977 yılında İstanbul Taksim Meydanı’nda yaklaşık 500 bin kişinin katıldığı 1 Mayıs mitingi düzenlendi. Ancak, göstericilerin üzerine ateş açıldı ve göstericilerden 34’ü, katledildi. 1978’de yüz binlerce kişinin katılımıyla Taksim Meydanı’nda kutlandı. 1979`da sıkıyönetim komutanlığı İstanbul`da miting yapılmasına izin vermedi, sokağa çıkma yasağı ilan etti. Yasağa rağmen İstanbul sokaklarında yüz binlere kişi 1 Mayıs kutlaması yaptı. 1981`de Millî Güvenlik Konseyi, 1 Mayıs`ı resmi tatil günü olmaktan çıkardı. 1989`da izin verilmeyen 1 Mayıs gösterileri sırasında, trafik polisinin açtığı ateş sonucu işçi Mehmet Akif Dalcı yaşamını yitirdi. 1996`da Taksim Meydanı’nın yasaklı olduğu gerekçesiyle Kadıköy’de düzenlenen 1 Mayıs kutlamalarına yaklaşık 150 bin kişi katıldı. Eylemin ilk dakikalarında polisin silahsız göstericilere açtığı ateş sonucu 3 kişi katledildi. Kadıköy`de büyük bir kitlesel isyan gerçekleşti. Bu olaydan sonra Kadıköy 2005 yılına kadar 1 Mayıs kutlamalarına yasaklı kaldı. 2006 yılında 1 Mayıs mitingine en geniş katılımın yaşandığı ilçe Kadıköy oldu.
TAKSİM'E DÖNÜŞ
2007 yılında 1 Mayıs’ı tekrar Taksim’de kutlayarak aynı zamanda 1977 1 Mayısı’ndaki katliamda yaşamını yitirenleri anmak isteyen grupları polis silah, biber gazı, gaz bombası kullanarak durdurmaya çalıştı. 100’den fazla kişi yaralandı. İbrahim Sevindik adındaki bir vatandaş yaşamını yitirdi. 2008 yılında sendikaların 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamasına hükümet izin vermedi. Buna karşın sendikalar ve sol partiler, Taksim’e yürüme kararı aldı. Yürüyüşü engellemek isteyen polis bir hastanenin acil servisi girişinde gaz bombası atmak da dahil, birçok kişinin yaralanmasına neden olacak boyutta şiddet uyguladı. Okmeydanı’nda Burhan Gül isimli 19 yaşında bir genç, başından plastik mermiyle vurularak yaralandı. Ayrıca Ankara’da Sıhhiye Meydanı’nda yapılan kutlamalarda da polis, göstericilere gaz bombalarıyla müdahale etti. 2009’da 1 Mayıs, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verilen önergeyle tekrar resmi bayram olarak kabul edildi. Ancak hükümet 2009’da da Taksim’de miting yapılmasına izin vermedi. 2010’da 1 Mayıs resmi rakamlara göre 140 bin kişinin katılımıyla Taksim'de kutlandı.. 2011’de 1 Mayıs “bayram havasında” kutlandı. 2012’de 1 Mayıs polis gözetiminde kutlandı. 2013’te yasak geri geldi. İstanbul’da halen Taksim’de 1 Mayıs kutlama yasağı sürüyor.
Dünya emekçilerinin birlik, dayanışma ve mücadele günü, Türkiye’de yasaklı ya da yasaksız kutlamalar başladığından itibaren sosyal olduğu kadar tarihsel bir önem de taşımıştır. Ancak Türkiye’de her nedense Türkçe yazan şairlerin 1 Mayıs’la pek ilgilenmediğini görüyoruz. Acaba ne olmuş ve nasıl olmuş da modern Türkçenin şairleri, böylesine önemli bir konuda ve “olay” karşısında ilgisiz kalmış sorusunu şuraya bırakalım. Bu sorunun yanına, modern Türkçe şiirin şairlerinin neye, ne kadar baktığını, neyle nereye kadar ilgilendiğine yönelik bir başka soruyu da kaydedelim. Türkiye’de 1 Mayıs kutlamaları başladıktan sonra yazılan Türkçe şiirin kütüğünde kayıt altına alınmış, hafızaya, hatıraya yerleşmiş çok fazla şiir olmamakla birlikte hiç yok diyemeyiz. Bu dikkat çekici durum üzerine söylenecek çok şey var. Şimdilik not edelim. 1 Mayıs’ı konu edinen, farklı dönemlere ait, farklı bakış açısı ve ruh halini yansıtan, temsil eden, o az sayıda şiirleri anımsayalım istiyoruz.
1 Mayıs için şiir yazan ilk şair, bir kadındır. Cumhuriyetten hemen önce, ama Türkçenin Osmanlıcanın boyunduruğundan büyük ölçüde sıyrılmaya çalıştığı dönemde şiirler yazan bir şair kadın; Nezihe Hanım, yani Yaşar Nezihe. İlginç de bir yaşam öyküsü var. Beş çocuklu yoksul bir ailenin kızı olan Yaşar Nezihe, İstanbul’un Silivrikapı ilçesinde 1882 yılında doğar. Ailenin hayatta kalabilen tek çocuğudur. Henüz altı yaşındayken annesini kaybeder. Ailenin ilgisizliğinden dolayı, küçük yaşta okula kaydını kendisi yaptırır. Ancak babası, bu özgürlükçü tavrından dolayı Yaşar Nezihe’yi evden kovar. Üç mutsuz evlilik yapan şair, iki çocuğunu da besin yetersizliğinden kaybeder. Geçimini kazanmak için yazma bilmeyenlerin mektuplarını yazar ve terzilik yapar. 1934 yılında çıkan soyadı kanunuyla “Bükülmez” soyadını alır. 1896 ile 1953 yılları arasında, dönemin aktif şairlerindendir. İşçi grevlerine destek veren “1 Mayıs” adlı şiiri Mayıs 1923’te yayımlanır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında çıkan Aydınlık dergisinde şiirleri yayımlanan ilk kadın şair olarak tanınan Yaşar Nezihe, işçi grevlerine verdiği destekle aktivist bir kimlik de edinir. Aynı dönemde Yaşar Nezihe yazıları, şiirleri, Amele Cemiyeti’ne üye olması, grevlere destek vermesi nedeniyle komünistlikle suçlanır ve tutuklanır. İlk şiiri “Malumat” dergisinde yayımlanan şair, Kadınlar Dergisi başta olmak üzere kadınların yazdığı birçok gazete ve dergide şiirlerini yayımlar. 1895’ten itibaren “Malumat ve Terakki”, “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yapıtlarına yer verilir. İlk kitabı “Bir Deste Menekşe” 1915’te çıkar. 1925 yılında Yaşar Nezihe’nin ikinci kitabı “Feryâdlarım” yayımlanır. Yaşar Nezihe, şiirlerinde yoksul ve zorlu çocukluğu, aşkları ve evlilikleri gibi biyografik temaları işler. 5 Kasım 1971’de, İstanbul’da ölür ve Küçükyalı Altıntepe mezarlığına defnedilir. Yaşar Nezihe’nin “1 Mayıs” adlı şiirini birlikte okuyalım:
Ey işçi…bugün hür yaşamak hakkı seninken
patronlar o hakkı senin almışlar elinden.
sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin
kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?
rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;
lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.
zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.
azm et de esaret bağı kopsun bileğinden.
sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.
bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.
Ey işçi…
mayıs birde bu birleşme gününde
bişüphe bugün kalmadı bir mani önünde…
baştan başa işte koca dünya hareketsiz;
yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.
patron da fakir işçilerin kadrini bilsin
ta’zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin.
dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi.
bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.
herkes yaya kaldı, ne tren var, ne tramvay
sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say…
bir gün bırakınca işi halk şaşkına döndü.
ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü.
sayende saadetlere mazhar beşeriyet;
sen olmasan etmezdi teali medeniyet.
boynundan esaret bağını parçala, kes, at!
kuvvettedir hak, hakkını haksızlara anlat.
Cumhuriyetten sonra adı 1 Mayıs olmamakla birlikte öyle okunan, ilk şiir usta şair Nâzım Hikmet’e aittir. “Türkiye İşçi Sınıfına Selam” başlıklı şiiri anımsayalım:
Türkiye işçi sınıfına selâm!Selâm yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
hasretimizi, ay yıldızı esir bayrağımıza.
Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!
Aslında Türkiye’de 1 Mayıs anlam ve önemi bakımından iki döneme ayrılabilir. 1977’den önceki 1 Mayıs, 1977’den sonraki 1 Mayıs ve kutlamaları… Bilindiği gibi 1 Mayıs 1977’de Taksim’de düzenlenen 1 Mayıs mitingine yapılan silahlı bombalı “faili meçhul” saldırıda büyük bir katliam yaşanır. 34 kişi katledilir. Henüz çocuk denilecek yaştaki şair Seyhan Erözçelik de o mahşer anında meydandadır. Seyhan Erözçelik, “1 Mayıs 1977” başlıklı şiirinde o günü ve yaşananları şöyle dile getirmiştir:
Cuv! Cuv!Burnum kanıyor. Abim
üstüme kapandı ve burnum asfalttaymış
(Tabanca sesini yeniden öğreniyorum.)
Asfalt,
kan içinde.
“Abi,
burnum kanadı!”
“Sus,
lan”
On beşimdeyim.
Burnumun kanaması
daha iyiymiş.
Sadece burnum kanasaydı.
-mışş…
Ah, keşke…
İşte böyle.
burnumun kanaması daha iyiymiş
1 Mayıs 1977’de Taksim meydanındaki katliamda yakınını kaybeden Sedat Şanver de duygu ve düşüncesini şiirin diline aktarır. Şanver’in “su ve kan dağıtımı yapılan meydanlar için” sunusuyla başlayan ve “Talan Taksim Olan Devlet” adını taşıyan şiirini okuyalım:
Bütün gün durmadan yağmur yağdıCamları yeni silmiştik
Balkonlar çiçeklerle dolu bir gökkuşağı
Ellerimizi yumruk yapıp havaya kaldırdık
İyi ki de kaldırmışız,
Yoksa çok üşüyecekmişiz öte tarafta
Slogan attık, devrim için ant içtik
Bir kahveye girdik
Kızıl bayraklar çok sırılsıklam
İçecek bir şeyler söyledik, tavşankanı
Isındık
Ajanslara kötü haberler düşüyor durmadan
Ölü sayısı mevsim ortalamalarının üstünde
Yaralılar terk edip duruyor meydanı
Yağmur devam etmiş bütün gün
Telaştan fark etmedik
İlk günüymüş mayısın
Kendi renklerimizle ıslanmamız bu yüzdenmiş
Bir başka şair Mustafa Köz de 1 Mayıs temasını şiirine 1977 1 Mayısıyla yıllar sonra Taksim’de polis barikatlarının aşılarak kutlandığı 2009 1 Mayısının duygu, düşünce ve izlenimlerini harmanlayarak yansıtır. Köz’ün “77 - 2009 Vardiyası (Çiganın ilk eylem günlüğü)” başlıklı şiirini aktarıyorum:
Bir ikindi yağmuru gezdiriyor cebinde Hayatibir gök, bir sessizlik, eski bir sinema bileti
Potemkin Zırhlısı, Erten Bahçe Sineması, 1977
Hayati Mısır’a sultan olmamış daha, yoksulluk diz boyu
bir Roman kızına yangılı, kızın gözleri bir demet yasemen.
Elleri altıpatlar, gözleri mitralyöz Hayati’nin
bir çılgınlık gelip gelip oturuyor şurasına
gençliktir deli akar kan dediğin
grev çadırlarına şimşekler taşıyor geceleri
yakasında bir rüzgârgülü, fırıl fırıl yeryüzü.
Yoldaşlar, diyor nerden öğrenmişse
karanfiller gibi patlayan bu sözü
yoldaşlar, kalpleriniz küçük çarşılarınızdır sizin,
mayıs sabahlarında güneşli bayraklar gibi tez canlı
bir meydan, durmadan dağılıp toplanan bir meydan.
Orada sesler, kokular, orada dinmeyen o eşsiz uğultu
orada yıl bin dokuz yüz yetmiş yedi, bilmem kaç ölü
belki yalnızca inanmak için, öyle ferah öyle serin
bir dağın gölgesinde işleyen karıncalar gibi
belki yalnızca inanmak için özgürlüğümüze.
Böyle der Hayati dediğin
yedisinde neyse, odur ellisinde de
tutmuş elinden ergenliğinin
yıl iki bin dokuz, mayısın bir öğlesi
yürüyorlar o meydanda kan ter içinde.
Kızın adı Sümeyye, oğlanınki Hayati
kesintisiz bir devrimdir aşk onlar için.
1977 1 Mayıs’ından sonra Türkiye’de 1 Mayıs’ın anlamı genişler önemi daha da artar. Birlik, dayanışma ve mücadele günü aynı zamanda yas ve katillerden hesap sorma talebinin dile getirildiği gün olur. 1981’den 2010 yılına kadar geçen süreçte, devletin yasağı ve engeline karşın işçilerin, emekçilerin, yoksulların, devrimcilerin, sosyalistlerin 1 Mayıs’ı kutlama taleplerine ve Taksim meydanının kutlamalara açılması mücadelesine tanık oluruz. Bu süreçte her yıl ölenler, yaralananlar olur, yüzlerce insan gözaltına alınır, tutuklanır. Döneme tanıklığın iyi örneklerinden biri de Turgay Kantürk’ün “Bir Mayıs Şiiri” başlıklı yapıtıdır. “Bir Mayıs Şiiri” hem bir anı, hem o anın yaşandığı ortamı, hem o ortama sinmiş ruh halini hem de zamanı ve zamanın getirdiklerini yansıtması bakımından dikkat çeken bir şiirdir.
yara böyle bir şey diyorum dakimse duymuyor, görmüyor
kolum kanadım kırık dönüyorum
gökyüzüme bulaşıyor kininiz
dar alan diyorum aklınız için
oysa herkes biliyor eşiğinizi
ıpıslağım geceden günden beri
yasağa çalıyor hep diliniz
elleriniz kırılsın diyorum da
diliniz tutulsun üşümekten
korkunuzu sarıp sarmalayın
ben geçmedim, siz geçiniz!
yalan cadde, zulüm sokak
no yok diyorum, susmuyorum
ezberlense bari bu şiir, nedensiz
kan damlıyor, mayın gibi güneşiniz.
Nasıl ezilen bir halkın bayramı ezenler tarafından korkuyla karşılanıyorsa ezilen sınıfların bayramı da ezen sınıflarca korkuyla karşılanıyor ve baskı altına alınmak, yasaklarla engellenmek isteniyor. Resmi tatil ilan edilmiş olması 1 Mayıs üzerindeki yasağın kalktığı anlamını taşımıyor. Gerçek o ki, Taksim meydanında kutlama yasağı sürdüğü müddetçe, 1 Mayıs’a yönelik yasak ve baskı da kalkmış sayılmamakta.
BU AYIN DERGİLERİ
Sincan istasyonu sayı 95
İki aylık edebiyat dergisi Sincan İstasyonu’nun Mayıs Haziran 2018 tarihli 95. sayısı çıktı. Derginin son sayısında şiirleriyle yer alan isimler şöyle: Yüksel Pazarkay, Aydın Afacan, Veysel Çolak, Mehmet Mümtaz Tuzcu, Hilmi Haşal, Ömer Turan, Şerif Erginbay, Duran Aydın, Halil İbrahim Özbay, Aslıhan Tüylüoğlu, Hüseyin Serhat Arıkan ve Mehmet Hakan Dülüloğlu.