Mutsuz Kuran, öfkeli Tanrı ve müntehir çocuklar
Selçuk Orhan'ın son kitabı 40 Hadis Doğan Kitap etiketiyle okuyucu ile buluştu. 40 Hadis, Müslüman mahallesini skandallarla değil, bireyin varoluş sancıları ve çığlıklarıyla sarsan çok önemli bir roman.
Aslı Güneş
DUVAR - “Mutsuzdu Kuran; buna kuşku yoktu, zaten insanın hüsranda, kayıpta, zararda, karanlıkta olduğunu söylüyordu; cennetle ödüllendirmekten çok cehennemle tehdit ediyordu. Sanki inananlardan çok inanmayanlar için yazılmış gibiydi. İnsanı sonsuz hüsrana hazırlamaya çalışıyordu; her şeyi eleştiriyordu. Tıpkı Nazan’ın çevresinde nedenini kavrayamadığı bir mutsuzlukta çırpınan insanlar gibiydi; acı gerçeği dile getiriyor, kıyameti, sonu, acıyı anlatıyordu. Gerçi Nazan Kuran’ın sesindeki olumsuzluğun değişmez derin doğruların yankısı olduğuna kuşku duymuyordu; kendini yokluyor, Kuran’la kendi kişiliği arasındaki pürüzleri, Kuran lehine giderme kaygısı duyuyordu. [….] Elbette, Kuran, bütün bulanıklığı gideren cam gibi net bir kitaptı ama insanlardan çok şey istiyordu; insan olmayı zorlaştırıyor, herkesi buna layık görmüyordu.”
Böyle diyor Selçuk Orhan’ın 40 Hadis’inin Nazan’ı. Cemaatçi, zengin bir babanın güzel kızı… Yalnız Nazan’ı değil, Zeynep’i, Yusuf’u, Orhan’ı, Onur’u, Niyazi Gümüş’ü Müslüman mahallesinde Mephistopheles ile karşılaştıran da mutsuz Kuran’ın belki de fazla öfkeli Tanrısı. Gündelik hayatı en ince ayrıntılarına kadar örgütleyen bir Kuran, insana düşünmek, eylemek için alan bırakmazken, Müslüman bir Faust, yani Müslümanların çoğunlukta olduğu bir yaşamın türettiği Faust, şeytanla değil Rab ile pazarlığa girmek zorundadır. Çünkü hiçbir şeytan insanı Rabbin çoğul baskısından kaçıramaz. 40 Hadis’in tüm kahramanları şeytanın varlığına bile izin vermeyen otoriter bir babanın evinde, zapturapt altına alınmış gündelik hayatı olup olmadık zamanlarda baştan çıkaran şiirle; 'günahkâr' anlatılarla; tenin çağrısıyla sınanıp birey olmaya çalışırken hayatın kendisiyle cebelleşiyorlar aslında.
Selçuk Orhan’ın kahramanları, ne Peyami Safa’nın Doğu ile Batı, Fatih ile Harbiye arasında sıkışmış karakterlerine, ne Tanpınar’ın gelenek ile modernlik arasında sıkışıp kalmış estetlerine benziyorlar. Onun kahramanlarının ikilemleri kitapla hayat arasında… Dergilerde tek dişi kalmış medeniyete dair yazılar yazılsa da, modern hayat 'Batı’nın tekniği, Doğu’nun ahlakı' gibi mucizevi formüllerin yetersiz kalacağı kadar karmaşık. Mütedeyyin erkeklerin, İslami ahlâk ve dünyevi iktidarın ruhu arasındaki akrabalığın verdiği rahatlıkla cemaat yurtlarından finans merkezlerine, siyasi partilere uzanan iktidar koşusu; kadınların sürekli bedenleriyle sınanan inançları başka bir ahlakın habercisidir artık.
ARKASINDAN YASİN OKUNAN DOSTOYEVSKİ
Şeytanın kovulduğu Müslüman mahallesinde en çok Dostoyevski’yle cebelleşilmesi ise ironilerin en güzeli. Şeytandan, ecinniden, tanrıyla güreş tutan nihilistlerden geçilmeyen Rus romanlarına duydukları ilgi, anti-komünist cemiyetlerden yetişmiş Türk muhafazakârları açısından oldukça ilginç. Bulgurlu Öğrenci Yurdu’nda okutman, şair Niyazi Gümüş’ün elinden çıkma 'kısaltılmış' Dostoyevskiler babaevinin şeytandan arındırılmış huzurunu çağrıştırır.. En çok Dostoyevski’nin onların olmasını isterler. Bu inançlı Rus tanrısının Batı karşısındaki görkemine sığınırken onu şüphe dolu imanından çıkarıp almak isterler… Dostoyevski’nin kurumsuz inancı, insanı akıl almaz deneyimlere atıp duran sakınımsızlığı 'cam gibi net' Kuran için fazlasıyla ürkütücüdür sanki… Dostoyevski romanları, İslami yayınevlerinin elinde rabbin diliyle donatılırken, İslami dergilerin büroları, o çok sevdikleri ve hep aşmak istedikleri İsmet Özel’in dizeleriyle söylersek, 'yıllar süren intiharla' kolayca öpüşen yarı aydınlarla doludur.
'YALNIZCA DOSTOYEVSKİ TÖVBE EDEBİLİR'
Niyazi Gümüş’ün bir akşam masaya Kuran’ı, Dostoyevski’nin Delikanlı’sını ve Karamazov Kardeşleri’ni dizip Yasin okumasının hikmeti de Yusuf tarafından ifşa edilecektir: "Çünkü yalnızca Dostoyevski tövbe edebilir.”
Günler Batı klasikleri, İslam’ın ideolojik ve kültürel meşruiyetini hazırlayan metinleri okunarak geçip giderken; kadınlar bedenlerini günahtan sakınmak için bir imam nikâhından diğerine koşturup dururken Müslüman mahallesinden kovulan Mephistopheles’in Müslüman Faust’unu bulup teklifini sunma vakti gelmiştir: Mutsuz bir babanın evinde sürülen kusursuz, günahsız bir ömür mü, yoksa muhafızının şiir olduğu korunaksız bir evren mi?
40 Hadis, Müslüman mahallesini skandallarla değil, bireyin varoluş sancıları ve çığlıklarıyla sarsan çok önemli bir roman.