Hale Asaf: Avrupa-Türkiye yolunda bir ressam
Burcu Pelvanoğlu imzalı Hale Asaf-Türk Resim Sanatında Bir Dönüm Noktası isimli kitap yeni baskısıyla okur karşısına çıktı. Pelvanoğlu, Hale Asaf’ı, ailesini, öğrenciliğini, katıldığı sergileri ve ölümünü detaylı bir şekilde aktardığı kitabın son bölümünde ise sanatçının sanat anlayışını ve resimlerini okuyucu ile paylaşıyor.
DUVAR - Geçtiğimiz günlerde Yapı Kredi Yayınları’ndan ikinci baskısını yapan Prof. Dr. Burcu Pelvanoğlu imzalı Hale Asaf - Türk Resim Sanatında Bir Dönüm Noktası isimli kitabın ilk baskısı 2007 yılında aynı yayınevinden yapıldı. Henüz lisans yıllarında Hale Asaf üzerine çalışmaya başlayan, yukarıda bahsi geçen yılda, bu çalışmasını kitap olarak yayımlayan Pelvanoğlu, kitabın bu baskısında Asaf’ın kayba uğradığı düşünülen pek çok resmini de gün ışığına çıkarmayı başarıyor.
Asaf’ın kısa süren yaşamı, hastalıklar ve yolculuklarla geçerken, ressamın unutulan pek çok çalışması Pelvanoğlu’nun üstün çabası sonucunda bu kitap ile ortaya çıktı. İlk baskıda olmayan 37 resmi bu baskı ile ilk defa yayımlandı. Paris’te yaşayan bir koleksiyoncuda bulunan bu resimler, Asaf’ın Fransa’da yaşadığı ömrünün son yıllarının da ortaya çıkmasına ve sanatçının sanat anlayışının değişim ve dönüşümlerine de işaret ediyor.
Hale Asaf, 1905 yılında İstanbul’da, Kadıköy’de doğdu. Ailesinin sarayla olan ilişkisinden dolayı varlıklı bir çocukluk yaşasa da, Cumhuriyet’in kuruluşu ile birlikte, ailesi darmadağın oldu. Asaf, henüz çocukken ciğerlerinden ciddi bir rahatsızlık geçirdi ve bu hastalık henüz 30’lu yaşlarının başındayken ölümüne sebep oldu. 1921 yılında, Berlin’e gitti. Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’nde sanat eğitimi alırken, ailesinin maddi durumundan dolayı eğitimini yarım bıraktı ve Türkiye’ye dönmek zorunda kaldı. 1925 yılında devlet desteği ile tekrar Avrupa’ya dönüp, resim çalışmalarına devam eden Asaf, yurtdışına gönderilen ilk kadın sanatçı unvanını da kazandı. Yurda döndükten sonra Bursa Kız Öğretmen Okulu’na resim öğretmeni olarak başlarken, Bursa Necati Bey Kız Sanat Enstitüsü’nde ise Fransızca dersleri verdi.
Von Arthur Kampf, Feyhaman Duran, İbrahim Çallı, Lovins Corinth, Andre Lhote ve Matisse gibi ressam ve eğitmenlerden ders alan Asaf’ın yaşamı, Türkiye ve Avrupa arasında mekik dokumakla geçti. 1926’nın Temmuz- Ağustos aylarında ünlü Galatasaray Sergileri’ne eserleriyle katıldı. 15 Nisan 1929’da Ankara Etnografya Müzesi’nde yapılan I. Genç Ressamlar Sergisi’nde altı eseri sergilendi. 1930 Paris’e Montparnasse Yaz Sergisi’nde, 1933 Jeune Europe Galerisi’ndeki sergide, 1935’te Société des Artistes Independants’ın Sonbahar Salonu Sergisi’nde resimleri gösterildi. Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği’nin kurucu üyelerinden biri oldu. 31 Mayıs 1938’de Paris’te hayatını kaybetti.
KİMSENİN GÖLGESİNDE OLMAYAN HALE ASAF!
Peki Hale Asaf’ın yaşamının anlatılır olmasının sebebi nedir? Evvela Asaf’ın sanatçılığının, özgün eserler üretmesinin bu ilgiyi hak etmesi bir yana, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi kültür ve sanat hususunun ve toplumsal bakış açısının anlaşılırlığını arttıran bir yerde olması ayrıca bir sebep. Osmanlı’nın çöküş yıllarında büyümeye başlayan ve henüz genç kızlığında iken Avrupa’nın yollarını tutan sanatçının, Cumhuriyet ile birlikte, oluşturulmaya çalışılan ulusun, ve bu ulusun ulusal kültürünün bir parçası olması, henüz genç cumhuriyette bir sanatçılar birliği kurulmasında öncülük etmesi son derece kayda değer. Bir kadın sanatçı olarak, erkek tahakkümüne karşı kendi kimliğiyle var olması ve bir başkasının gölgesine sığınmadan üretim yapması Asaf’ın sanatçı kimliğinin yanında, onu diğerlerinden ayıran başka bir sebep.
Ayrıca Osmanlı’nın son dönemlerini de düşündüğümüz, Avrupa’ya çok sayıda öğrencinin gönderilmesi ve Batı’dan ithal edilen sanatsal, kültürel, askeri, ekonomik ve siyasal bakış açısının, cumhuriyet ile birlikte Asaf’ın kişiliğinde, sanatsal bakış açısında nasıl bir karşılık bulacağı, bu karşılığın, cumhuriyetin neredeyse ilk sanatsal örgütlenmesi olarak kabul edilebilecek –Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği- bir derneği oluşturması son derece önemli. Asaf’ın nezdinde, ortaya çıkan ulusal kültürün resim sanatında nasıl bir karşılık bulduğu, sanatçının eserlerinin incelenerek aktarılması noktası fazlasıyla kayda değer.
Bu çalışmanın yazarı Burcu Pelvanoğlu aynı zamanda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi. Pelvanoğlu, dört ayrı bölüm olarak ele aldığı bu eserini şu başlıklara ayırıyor: İlk bölüme, Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiyesi’ne Kadının Konumu ve Kadının Sanatçı- Birey Olarak Öne Çıkması ismini verirken, yukarıda bahsi geçen toplumsal anlayışı, nesnel örnekleriyle ortaya sererken, ikinci bölümde Cumhuriyet Dönemi’nde Kültür ve Sanat Ortamı: Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği’ni odağına alıyor ve hem genç cumhuriyetin hem de ismi geçen kurumun çalışmalarını ele alıyor. Üçüncü bölümde, monografinin esas öğesini, Hale Asaf’ı, ailesini, öğrenciliğini, katıldığı sergileri ve ölümünü detaylı bir şekilde aktaran Pelvanoğlu, son bölümde ise sanatçının sanat anlayışını ve resimlerini okuyucu ile paylaşıyor.