Hava Kuvvetleri'nin devrimcisi: Saffet Alp
Saffet Alp’in, annesi, kız kardeşi, arkadaşları ve yoldaşları ile yapılan söyleşi, katliamın ve dönemin geniş tanıklığı ve kuramsal değerlendirmelerin de bulunduğu kitapta, Alp’in fotoğrafları, kaleme aldığı yazı ve detaylı özgeçmişi de okuyucuya sunuluyor.
1961 anayasasının kısmi özgürlük ortamı ve 1968 anti emperyalist mücadele rüzgârının etkisiyle Türkiye gençlik hareketi de Marksizm, emperyalizm, kurtuluş, emek-sermaye ilişkisi mefhumlarını lügatine ekliyor ve çok geçmeden örgütlenmeye başlıyordu. TİP’in 1965 seçimlerinde Meclis'e girmesi ve parlamento yolu ile sosyalizmin gelebileceği umudu çok geçmeden hüsrana uğruyor, Yön ve Aydınlık gibi dergilerde sosyalizme giden farklı yollar tartışılıyordu. Bir grup Kemalizm’in anti emperyalist kimliğini öne çıkarıp, ülkenin kurtuluşu için bu yolu savunurken bir grup devrim için ordunun desteğini şart koşuyor, başka bir grup ise devrimin işçi-köylü hareketi ile mümkün olacağını söylüyordu. Bu tartışmalar çok geçmeden, ordu içerisinde, hem asker hem öğrenci, yer alanlar tarafından da tartışılır oluyordu.
Ordudaki gücünü, cuntadan ziyade, halkla beraber, halk hareketi olarak kullanmak isteyen bir grup asker ise “Hava Kuvvetleri Proleter Devrimci Örgütü” adıyla bir örgüt kuruyor ve çok geçmeden THKP-C’ye katılıyordu. Temelleri çok daha önceden atılan, DEV-GENÇ gibi geniş katılımlı bir örgütün altyapısını oluşturduğu, bu örgüt Şubat 1971 tarihinde Mahir Çayan önderliğinde kuruluyordu. 12 Mart 1971 darbesi sonrası gelişen baskı ortamı ile eylemlerine hızlıca karar veren ve bu eylemleri uygulamaya başlayan örgüt, çok geçmeden tüm lider kadrolarının ölümü ile fikren olmasa da bedenen yok oluyordu.
30 Mart 1972 tarihi, Türkiye sosyalist mücadele tarihi açısından, inanç ve kararlılığın bir göstergesi olarak kabul görse de, o günün bir başka önemi daha vardır. Kızıldere Katliamı'nda THKP-C’nin lider kadrosunun neredeyse tamamı öldürülür. Katliam sırasında öldürülen 10 devrimci, eşine az rastlanır cinsten bir dayanışma örneği göstererek, THKO militanlarını idam cezasından kurtarmak için mücadele ediyordur. (Ayrıca katliamda hayatını kaybeden Cihan Alptekin ve Ömer Ayna THKO’ludur). Katliamda hayatını kaybeden isimlerden biri de Saffet Alp’tir.
YAKIN ARKADAŞI HÜSEYİN İNAN'IN İDAMINI ENGELLEMEK İSTİYORDU
30 Eylül 1949’da Kayseri’de doğan Saffet Alp, liseyi bitirdikten sonra, başta ODTÜ olmak üzere pek çok üniversiteye girebiliyorken, annesinin ısrarı ile pilot olmak için Hava Harp Okulu’na girer. Bu noktada atlanmaması gereken bir bilgi ise şudur: Saffet Alp ile Hüseyin İnan, lisedeyken iki yakın arkadaştır. Hatta o dönemde Ayyar Hamza isimli bir tiyatro oyununda beraber oynarlar. Bilindiği gibi Hüseyin İnan, Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan ile beraber idam edilen THKO önderlerinden biridir. Kaderin garip cilvesi ise şudur: Kızıldere’de katledilen THKP-C’li Saffet Alp, THKO’lu Hüseyin İnan’ın idamını engellemeye çalışırken hayatını kaybeder.
Henüz lisedeyken siyasetle ilgilenmeye başlayan ve askeri öğrenci olduğu dönemde bu ilgisini arttıran Alp, o dönemin önemli bir çalışması olan Göksenin Yıllığı’na da yazı yazar. Düşünsel ve kültürel birikimini bu yazı aracılığı ile paylaşır. (Konu edilen yazı kitapta bulunmaktadır). Mezun olduktan sonra İzmir’de yabancı dil kursunda iken Nazan Alp ile tanışır ve evlenir. Nazan Alp de bir süre sonra “THKP-C’li olur, mahkemelerde yargılanır, cezaevlerine düşer. Kızıldere olayını duyunca sinir krizleri geçirir, elini kolunu parçalar, ruhsal dengesi bir daha düzelmemek üzere bozulur, zarif ve kırılgan kişiliği, bu yükü daha fazla taşıyamaz.”
'YARALIYDI AMA ÖLECEK GİBİ DEĞİLDİ'
1971 Şubat sonrasında, THKP-C’nin eylemlerinin artması ile birlikte Saffet Alp de, Hava Kuvvetleri Proleter Devrimci Örgütü kurucularından biri olma suçundan dolayı aranmaya başlar ve kaçağa çıkar.
30 Mart 1972 tarihinde, Kızıldere Katliamı'nda hayatını kaybeden Saffet Alp’i, katledilen diğer devrimcilerden ayıran durum ise şudur: Görgü tanıklarının aktardığına göre Saffet Alp, askerler eve girdiğinde henüz yaşıyordur. Operasyona katılan bir onbaşı silah sesleri kesildikten sonra, askerlerinin baskın yapılan eve girişini şöyle aktarır: Komutan girdi ama hemen çıktı, yanında yaralı biri vardı. Kapının böyle iki üç metre önünde durdular. Komutan yaralıya çok ağır hakaretler etmeye başladı, küfür de edince yaralı, komutana doğru bir yumruk hamlesi yaptı, komutan geri çekildi, korktu da. Herhalde erlerin, bizlerin önünde düştüğü duruma sinirlendi, tabancısını çekti yaralı vaziyetteki o insanı alnından vurdu.” Aynı onbaşı, sonradan öğrendiğine göre, vurulan o kişinin mesleğinin teğmen olduğunu söylerken, “Yaralıydı ama ölecek gibi değildi. Vurulmasaydı yaşardı herhalde.” sözleriyle devam eder.
Keza, olay sırasında doktor olan Şehsuvar Savuran ise 1988 yılında Milliyet gazetesine verdiği mülakatta, katliamdan bir saat sonra olay yerine gittiğini söylerken gözlemlerini, “Kapı parçalanmış. İçeri girdik ve hemen dışarı çıktık. İçeri sis bombası mı, göz yaşartıcı bomba mı atmışlar neyse, çok duman var… Kendisi (Saffet Alp’i kastediyor) çıkmış. Yaralandıktan sonra kendini dışarı atmış. Adı da şeydi. Hani harp okulundan… Saffet…”
Bir başka örnek ise, 2005 yılında Milliyet gazetesinde yayımlanan, dönemin başbakanı Nihat Erim’in anılarında geçen, “Hepsi ölü olarak ele geçmiş… Eve sokulup girmişler, İngilizleri ölü bulmuşlar, ötekilerden sağ kalanları öldürmüşler.” sözleridir. Katliamdan sağ kurtulan Ertuğrul Kürkçü ise, “Beni yakalayan astsubay ve erler Saffet Alp’in dışarıya canlı çıkarıldığını, orada kafasına kurşun sıkıldığını söylediler.” diyerek açıklama yapar.
Saffet Alp’in, annesi, kız kardeşi, arkadaşları ve yoldaşları ile yapılan söyleşi, katliamın ve dönemin geniş tanıklığı ve kuramsal değerlendirmelerin de bulunduğu kitapta, Alp’in fotoğrafları, kaleme aldığı yazı ve detaylı özgeçmişi de okuyucuya sunuluyor. Eşsiz bir “Türkiye 68’i” araştırmacısı da olan Murat Bjeduğ’un Devrimci Bir Subay- Saffet Alp Kitabı isimli bu çalışması Ayrıntı Yayınları’ndan geçtiğimiz günlerde çıktı.