Mümkün olan 'başka' dünya
Klinik psikolog Ali Bayramoğlu’nun Başka Bir Dünya Mümkün isimli kitabı Doğan Kitap etiketiyle okuyucu ile buluştu. 'Otomatik pilot'la ilişkilerinizi esneterek yeniden düzenleyecek egzersizlerle hayatı yakalamak için aklını kaçırmayı öğütleyen bu kitabı okuduğunuzda, mutluluğun ânın tadını çıkarırken zamanı unutmak olduğunu da öğreniyorsunuz.
DUVAR - Televizyonlar, kitaplar, sosyal medya, uzmanlar, yakın çevremiz, iş arkadaşlarımız, herkes ve her şey, bizi sürekli 'iyi hissetme'ye zorlar ve neredeyse hepimiz 'iyi' hissetmediğimiz için kendimizi 'suçlu' hissederken elime klinik psikolog Ali Bayramoğlu’nun Başka Bir Dünya Mümkün isimli kitabı geçti. Niye kendimizi sürekli 'iyi hissetmek' mecburiyetinde olalım ki! Ya başka bir dünya hakikaten mümkünse? Ve o dünyada mesele, 'iyi' hissetmekten çok 'yaşamayı' hissetmekse. Bu ihtimale ve imkâna kapı aralamaya açık olanlar için Bayramoğlu’nun söyledikleri dinlemeye değer şeyler.
İçinde yaşadığımız modern hayat bizi sürekli mutluluğa odaklarken, bizler bir süre sonra mutluluktan başka bir şey görmez ve istemez oluruz. Oysa hiçbirimiz bu toplu mutluluk arayışında, mutluluğun ne olduğu üzerine düşünmez bile; çünkü bunun için kimsenin vakti yoktur. Sahi, mutluluk nedir? Bütün kariyerimizi, evliliğimizi, hayatımızı üzerine inşa ettiğimiz bu mutluluk ne mene bir şeydir, bilenimiz var mı? Yahut bildiğimizi varsaydığımız mutluluk tanımını aslında kim bize dayatıyor? Bayramoğlu, önce okurlarından kopya çekmeden mutluluğun tanımını yapmalarını istiyor. Mutluluk tüketilen bir nesne yahut kazanılan bir unvan mı veya bir süresi var mı yoksa masallarda anlatıldığı gibi sonsuza kadar sürer mi?
'OTOMATİK PİLOT'UN SORULARI
Bayramoğlu cevabı bize dayatmıyor ama kitap boyunca duyacağımız 'otomatik pilot' ile de bu soru üzerine düşündüğümüz kısa bir alıştırmada tanışıyoruz. 'Otomatik pilot', pek çok farklı isim ve görünümde karşımıza çıkmasına rağmen, en genelde bize kendini asıl gerçek benliğimizmiş de biz kendimiz gerçekte bir yanılsamaymışız gibi hissettiren büyük bir aldatmacadır. Canımız her ne yapmak istediyse, onu yapmayı bırak, düşünmeyi bile vicdan azabı haline getiren bir tür ruhsal ihbar ve ceza mekanizması. Mesai saatinde çimlere uzanıp aylaklık yapmak mı istiyorsun, diyetini bir kenara atıp dondurma mı yiyeceksin, o esnada yarının raporlarını bitirmen gerektiğini ve yemek istediğin dondurmanın üç yüz kalori olduğunu söyleyen bir ses duyacaksın. Bu ses kimin sesi? Kim konuşuyor seninle? İşte o 'otomatik pilot'la tanıştınız; ona kibarca “merhaba,” dedikten sonra yapmak istediğiniz işe geri dönün, yani çimlere uzanın ve dondurmanızı afiyetle yiyin. Geçmişinizi irdeleyip duran, sürekli gelecek planlarınızı hatırlatan, o her daim 'mantıklı' olan 'otomatik pilot'u devreden çıkarın. Çünkü sizi başka mümkün bir dünyadan uzaklaştıran rotada yol almaya mahkûm eden hep bu 'otomatik pilot'tur aslında.
Tartışmasız kabul ettiğimiz bütün kişisel hedeflerimiz, iyi hissetme mecburiyetimiz, güvenli ve konforlu bir hayat sürme ihtiyacımız gibi kendimize ait saydığımız değerlerimiz, ekseriyetle bir “otomatik pilot”un bizim kişiliğimizden bağımsız genel geçer toplumsal sesinin tekrar ettiği ezberlerdir. O 'otomatik pilot', aslında bir suflördür ve hayat yolculuğunda sürekli bize sufle ettiği rotaysa fırtınalardan ve dalgalardan uzak, macerasız, korunaklı ve renksizdir; yani yolculuğa çıkmamızı engellemektedir. Oysa suflörsüz, kendi rotasını kendisi belirleyen hakiki bir hayat yolculuğu riskli ve dalgaların hiç bitmediği, hayatın tüm renkleriyle dolu bir serüvendir. Zaten başka bir dünyayı mümkün kılan da ezberlenmiş olanların dışında başka bir rotayı takip edebilmektir.
'Otomatik pilot'la ilişkilerinizi esneterek yeniden düzenleyecek egzersizlerle hayatı yakalamak için aklını kaçırmayı öğütleyen bu kitabı okuduğunuzda, mutluluğun ânın tadını çıkarırken zamanı unutmak olduğunu da öğreniyorsunuz.