Steinbeck, Cennetin Doğusu ve resim sanatı

Cennetin Doğusu’nun, en telaşlı, en sabırsız yerlerinden birinde salınırken birden araya giren, o salınımı sekteye uğratan ayrıntı, çocukların gözlerini alamadıkları resimler, kitabın anlamlarına yeni anlamlar iliştiriyor. Bu, hiç kuşku yok ki, Steinbeck’in bittiğinde üzüleceğimiz o güzel kitaplardan birini yazmasından kaynaklanıyor.

Google Haberlere Abone ol

Sinem Erenler

DUVAR - Elinde tuttuğu sigarası, mağrur ve alaycı bakışlarını üzerimize doğrulttuğu fotoğrafıyla John Steinbeck, Amerikan edebiyatının en mühim şahsiyetlerinden biri hiç kuşkusuz. Kitapla tanışılan çocukluk ve ilk gençlik yıllarında mutlaka elinize tutuşturulan, okumanızın salık verildiği birçok kitabın yazarı, içimizdeki erdemin, iyi ve kötünün, değer yargılarımızın, çocuk aklımızın gelişmesindeki önemli figürlerden biri bu anlamda.

Steinbeck’in otobiyografik ayrıntılarına en çok erişebileceğimiz kitabı uzak ara Cennetin Doğusu: Salinas Vadisi, çocukluk yılları, göçmenlik, geniş aileler, köy, kasaba, hayatın sıkıcı tek düze işleyişi, bu sıradanlık arasından çıkan bilgece ve savruk fikirleriyle olağanüstü karakterler, kitabın Steinbeck’in hayatıyla örtüşen özelliklerinden. Kitap ona eşlik eden duygularla acıma, korkma, sevgi ve telaşın derinden hissedildiği bir aura ile sarıp sarmalasa da okuyucuyu, bu auradan çıkmamıza neden olan, kitabı elimizden bıraktıran, okumayı sekteye uğratan bir bölüm var:

Adam Trask uzun süredir kendini çevreleyen kasvetten sıyrılarak 11 yaşındaki ikiz erkek çocuklarının okula gitmesinin hiç de fena olmayacağı fikrine kapılır. Çocuklar okul kapısından biraz geç girdiklerinden mecburen 7. sınıfa yazılırlar. Çocukların dersliklerde ilk fark ettiği ve gözlerini bu fark edişten sonra alamadıkları her dersliğe özel asılan resimlerdir. Çocukların zihnini süsleyen bu resimler bizi de başka bir hülyaya daldırır, başka bir rüyanın kıyısına getirir. Steinbeck, her dersliğe asılan bu resimlerde, 1848’de İngiltere’de kurulan ön-Raffaellocu Kardeşlik grubunun etkisinin çok belirgin olduğunu söyler. Raffaello ve Michelangelo sonrası resimde, onları izleme niyetiyle filizlenen mekanik yaklaşımı reddeden bu grup, Romantizmin etkisiyle özgürlüğün ve kişisel sorumluluğun öneminin belirginleştiği, doğanın incelikli aktarımının görüldüğü resim anlayışıyla öne çıkıyorlar.

3., 4., 5., 7. ve 8. dersliklere asılan resimler ve çağrışımları şöyle sıralanabilir:

ÜÇÜNCÜ SINIFLARA YOL GÖSTEREN GALAHAD

Sir Galahad, ilk defa 1862 yılında Londra’da Royal Academy of Arts’da sergilendi.Viktorya Dönemi ressamı George Frederick Watts’un, 1860’larda yaptığı en önemli çalışması, 12 yıllık bir aradan sonra resme geri dönüşünü de temsil ediyor. Geç 15'inci yüzyıl efsanelerinden Kral Arthur’un yuvarlak masa şövalyelerinden, mükemmelliğin ve saflığın ayırt ediciliğiyle Galahad, tüm vücudu zırhla kaplı tek miğferi çıkmış, başı açıkta, elleri önde kavuşturulmuş ve beyaz atının yanında bakışları ileride resmin sınırlarının ötesine bakıyor.

Ön- Raffaellocu akımın etkisiyle Sir Galahad, büyük bir anlatının orta yerinde gösterişli bir hikâye anlatmaz. Yoğun, hayli çaba sarfedilmiş, öznenin hikâyesinin minyatürleştirilmiş versiyonu ile zırhın içindeki figürün insani özelliklerinin, karakterinin yansıtılması amaçlanır. Watts, Barışın Arifesi (1863) tablosunda önüne bakan, yorgun artık genç olmayan, kaybettiği düşleri yansıtan portreye karşıt karanlık bir ormanda durmasına rağmen atının beyazlığı ve kendisinin ışıltısı ile Sir Galahad gençliği, yeni umutları temsil eder.

DÖRDÜNCÜ SINIFLARA CESARET VEREN ATALANTA’NIN YARIŞI

Noël Hallé’in yaptığı Hippomenes ve Atalanta Arasındaki Yarış adlı tablosu 1765 tarihli. Resmin atmosferi, oluşturulan kompozisyon oldukça aydınlık, karakterler arasındaki hareket algısı kolayca hissedilebiliyor. Yunan mitolojisinde bir oğlan çocuğu isteyen Kral Iasus, Atalanta doğunca onu ölüme, bir dağ tepesine bırakır. Efsaneye göre doğa ve avcılık tanrıçası Artemis, çocuğa bakması ve büyütmesi için bir dişi ayı gönderir. Atalanta, tahmin edileceği gibi avcılık, atletizm, zor doğa koşullarıyla mücadele konusunda yetkinleşir. Evlenmek gibi bir gaye taşımamasına rağmen, çevikliğine güvenerek kendisiyle evlenmek isteyenlere bir yarışma önerir. Koşu yarışında onu geçenle evleneceği, ama geçemeyeni de ölümün beklediği bir teklif sunar. Aşk tanrıçası Afrodit’in bahçesinden aldığı üç altın elmanın da yardımıyla Hippomenes, Atalanta ile yaptığı yarışı kazanır. Hippomenes’in yarış esnasında yere yuvarladığı elmalara hayran kalan Atalanta elmalara bakmak için duraklayınca, Hippomenes galip gelen taraf olur.

BEŞİNCİ SINIFLARIN KAFASINI KARIŞTIRAN FESLEĞEN SAKSISI

1897 yılında John White Alexander’ın fırçasından Isabelle ve Fesleğen Saksısı tablosu taşıdığı melankoliyi resmin her bir zerresine aktarmasıyla, karmaşası ve taşıdığı gizemi izleyiciye geçirmesiyle derin bir etki yaratıyor. 1818 yılında John Keats’ın 69 kıtalık aynı isimli şiirinden etkilenerek yapılmış tablonun hikâyesi şöyle:

Isabelle ağabeylerinin yanında çalışan Lorenzo’ya aşık olur. Ağabeyler bu aşkı öğrenince Lorenzo’yu öldürerek ormana gömerler. Isabelle rüyasında Lorenzo’yu görür. Lorenzo ona olanları anlatır ve nereye gömüldüğünü söyler. Isabelle ormana giderek cesedi bulur, Lorenzo’nun kesik başını gözyaşlarıyla suladığı fesleğen saksının içine koyar.

YEDİNCİ SINIFLARIN GÖZLERİNİ ALAMADIĞI VE HER AYRINTISINI EZBERLEDİĞİ LAOKOON

19'uncu yüzyıl Romantizm akımının önemli temsilcilerinden, üretken ve uzun bir hayata sahip olmuş Francesco Hayez, Laokoon tablosunu 1812 yılında yapıyor. Keskin sahiciliği ve ayrıntıların devinimi ile düş gücüne ilham veren tablonun bizim topraklardan çıkan hikâyesi şöyle:

Troya’da Apollon Tapınağı’nın rahibi Laokoon, Antiope ile evlidir ve ondan Antiphas ve Thymraos adlarından iki oğlu vardır. Laokoon, Troya Savaşları sırasında Troyalılara, Akhaların getirdiği meşhur tahta atı şehre sokmamaları gerektiğini söyler. Akhalardan yana tanrılar bu tavsiyelerine kızar ve Laokoon’u cezalandırlar. Denizler tanrısı Poseidon’un gönderdiği iki yılan tarafından Laokoon ve iki oğlu boğularak öldürülür. Laokoon’un yılanlarla mücadelesi, çırpınışları, mağrurluğu, oğullarının kaybıyla duyduğu derin ıstırap tabloyu görenleri büyüler.

SEKİNCİ SINIFLARA ERDEMLİ BİR YURTTAŞLIK BİLİNCİ VEREN CATILINA’NIN SUÇLANMASI

Ünlü İtalyan ressam Cesare Maccari 1889 yılında resmediyor Cicero ve Catilina Senatoda çalışmasını. MÖ 63 senesinde Cicero, seçimde kendisine karşı yarışmış Catilina’yı, seçimlere karışan rüşvetten, ahlakın çöküşünden, değerlerin çüremesinden, darbe girişimlerinden sorumlu tutarak, suçlamalarını yönelttiği Catilina’ya karşı bir söyleve girişir. Cicero haklılığın gücüyle suçlamalarını Catilina’ya yöneltirken, tabloda Catilina suçluluğun ağırlığıyla köşede, yalnız dalgın bakışları önde oturuyor.

Hayli hacimli bir romanın, Cennetin Doğusu’nun, en telaşlı, en sabırsız yerlerinden birinde salınırken birden araya giren, o salınımı sekteye uğratan bu ayrıntı, çocukların gözlerini alamadıkları resimler, kitabın anlamlarına yeni anlamlar iliştiriyor. Bu, hiç kuşku yok ki, Steinbeck’in bittiğinde üzüleceğimiz o güzel kitaplardan birini yazmasından kaynaklanıyor.

Cennetin Doğusu, John Steinbeck, Türkçesi: Roza Hakmen, 656 syf., Sel Yayınları, 2017.