Cezaevlerinde, açlık grevlerinde, işkencelerde, meydanlarda: Hasretinden Prangalar Eskittim 50 yaşında
Şeyhmus Diken’in kaleme aldığı Ahmed Arif - Abisi Olmak Halkının kitabı İletişim Yayınları'ndan çıktı. Diken, Ahmed Arif’in yaşamından kesitleri ve yer yer onunla yaptığı ufak sohbetleri anlattığı kitabını, biyografi olarak değil, bir anılar manzumesi olarak tanımlıyor.
DUVAR - Dile kolay… Tek bir şiir kitabı ile Türkçe şiir dünyasına adını altın harflerle yazdıran, toplumcu gerçekçi şiir geleneğinin çıtasını en üst noktalara taşıyan, korsan baskıları bile yüzbinlerce kişi tarafından alınıp okunan, Anadolu coğrafyasında yaşayan sosyalist, komünist, devrimci, yurtsever, sosyal demokrat ve bilumum sol bakış açısını savunanların el kitabı olan Hasretinden Prangalar Eskittim, yayımlanalı elli yıl oldu.
Gerek kitabın, gerek Ahmed Arif’in üzerine ağdalı ve büyük laflar etmeye yok. Şair hayattayken söylenebilecek bütün güzel sözler söylendi zannımca. Kitap yayımlanır yayımlanmaz, elden ele, yürekten yüreğe dolandı durdu yarım asırdır. Hatmedildi. Cezaevlerinde, açlık grevlerinde, işkencelerde, meydanlarda sayısız kere okundu. 25 Eylül 2012 tarihinde, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde, ki şairin çocukluğu burada geçmiştir, 30.321 bin kişi aynı anda Anadolu şiirini okuyarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. Halkı, Ahmed Arif’i ve o güzel şiirlerini unutmadı. Dolayısıyla onu uzun uzadıya anlatmaya gerek yok.
Bu yazının yazılış amacını bu hafta İletişim Yayınları’ndan çıkıp, raflarda yerini alan Şeyhmus Diken’in Ahmed Arif - Abisi Olmak Halkının isimli kitabı oluşturuyor. Diken, Ahmed Arif’in yaşamından kesitleri ve yer yer onunla yaptığı ufak sohbetleri anlattığı kitabını, biyografi olarak değil, bir anılar manzumesi olarak tanımlıyor. Şairin ailesinin kökenlerine, çocukluk ve ilk gençlik yıllarına da uzanan kitabın, bizzat onunla tanış olup, beraber vakit de geçiren Diken tarafından yazılması ayrıca önemli.
1974-1978 arası üniversitede okurken, Ankara’daki Zafer Çarşısı’nda bulunan Barış Kitabevi’nde Arif ile tanışan Diken, sonraki yıllarda da şair ile görüşmeye devam eder. Barış Kitabevi ise o dönemlerde fazlasıyla namlıdır. İsmail Beşikçi’nin de sık sık gittiği kitabevi Arif tarafından şu sözlerle anlatılır: (Kitabevi’nin sahibini kastederek) Ulan senin şöhretin neredeyse beni geçti. Nerede beni tanıyan biriyle karşılaşsam, Ümit Fırat’ın kitabevinde tanıştık diyor.”
'1 LİRA ÇOK PARADIR'
Aynı dönemlerde, 1975’te, Hakkâri’de Jirkan aşiretinden iki bin kişi kavga nedeniyle dağa çıkar. Ortalık karışır. Barış yapılsın, olay büyümeden bir an önce çözülsün, düşüncesiyle Ankara’da bir kapalı spor salonunda Hakkâri Dayanışma Gecesi düzenlenir. Şivan Perwer, Rahmi Saltuk gibi isimler sahneye çıkarak peş peşe konser verir. Aynı gece Ahmed Arif de sahneye çıkarak şiirlerini okur. Diken, Diyarbakır’dan götürdüğü bir kasetçalarla Arif’in okuduğu şiirleri kaydeder. Ancak kaydını yaptığı o kaseti öğrenci evinde kaybeder.
1977 yılında ise yine Zafer Çarşısı’nda yer alan Oğlak Kitabevi’nde şairle karşılaşan Diken, Hasretinden Prangalar Eskittim’in, henüz yeni çıkan 17. baskısını şaire imzalatmak ister. Arif’in yeni baskıyı ilk kez Diken’in elinde görür. Kitabı eline alıp arka kapağına bakınca fiyatının beş liradan altı liraya yükseltildiğini görür ve yayıncıya küfretmeye başlar: “Yahu kitabın fiyatını arttırmayın, dedim, beni dinlememişler. Beş liradan altı liraya çıkarmışlar. Benim kitabımı öğrenciler, işçiler, emekçiler, yoksul insanlar okur. Onlar için bir lira çok paradır” Ardından, Diken’in ve yanındaki iki arkadaşının ellerinde tuttuğu kendi kitabının parasını ödemek ister, Diken zor engel olur.
Yine Zafer Çarşısı’ndaki başka bir sohbette, genç insanların, kendi kuşağının yaşadığı acı ve zulümleri yaşamasın, diye onca eziyete katlanmış olduklarını söyler. Diken’in, Arif’in röportajlarından, anılarından ve mektuplarında da söz ettiği kitapta, üzerinde ayrıca durduğu nokta ise ölümünden sonra Arif’e yeterince sahip çıkılmadığı hususudur. Şüphesiz ki Diken bu konuda haklıdır. Suriçi’ndeki Ulu Cami’nin hemen arka sokağının girişinde, Cami Kebir Mahallesi’nde adına açılan Ahmed Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi haricinde, Arif’in adının geçtiği herhangi bir yer ya da etkinlik hemen hemen yok gibidir. Adına düzenlenen şiir yarışması gibi girişimler olsa da hiçbiri uzun soluklu olmaz. Diken bu konudaki haklı eleştirilerini, “Adına bir vakıf kurulması, onun adını taşıyacak bir kültür merkezi açmak, her yıl düzenli olarak doğum ya da ölüm yıldönümüne denk gelecek tarihte ödüllü bir Ahmed Arif şiir yarışması düzenlemek çok mu zor?” cümleleriyle özetler. Sahi, neden olmasın?