'Kızıl' Nasreddin!
O, aslında kendi başına kimseyle alıp vereceği olmayan biri. Ancak ne zamanki birileri 'bulaşıyor'... İşte o zaman tepesi atıyor hocanın.
DUVAR - Nasreddin Hoca dünyanın Anadolu'dan Çin'e uzanan geniş bir bölgesinde yüzyıllar boyunca sahiplenilen, sevilen ve en önemlisi birbirinden farklı onlarca halkı güldürebilen bir kahramandır.
Yağız atıyla, ışıldayan kılıcıyla, bir vuruşta üç kişiye yere seren gücüyle mi? Değil! Ama eşeğiyle, sarığıyla ve en önemlisi hazır cevaplığıyla kendisini gösteren zekasıyla...
BİR İNSAN ÖMRÜNDEN UZUN...
Onun için doğum ve ölüm tarihleri verilse de, Hoca'nın yaygın ünü, bir insanın hayat süresi içinde -hele de 13. yüzyıl koşullarında- bu kadar geniş topraklar üzerinde elde edilmiş gibi görünmemektedir. Muhtemeldir ki ilham kaynağı olan bir kişinin üzerine eklenen, hayata 'onun gibi' bakan takipçileri vardır. Onu anlatan ve yayıp zenginleştiren, canlı tutan.
Nasreddin Hoca'nın ağırlıklı olarak Müslüman halklar arasında tanındığı düşünülse de onun milliyetler gibi dinler arasında da 'sınırlar ötesi' olduğunu anlatan bir kitap çıktı kısa süre önce Kor Yayınları'ndan: Huzur Bozan Nasreddin.
Bizde 42 yıl boyunca yazdığı Nasreddin Hoca kitabının basılması bile olay olan Pertev Naili Boratav'ın üniversiteden 'komünistlik' suçlamasıyla uzaklaştırılmasından 8 yıl önce, Sovyetler Birliği'nde yayınlanan bir kitap bu. Ve yazarı da bir Rus: Leonid Solovyov. İşin ilginç tarafı kitap bir 'Nasreddin Hoca fıkraları' kitabı değil. Daha doğrusu hem öyle hem değil: Bir roman kurgusu içerisinde ana hikaye sürüp giderken, peşisıra onlarca fıkrayı da sunuyor okura. Çoğu da çocukluktan bu yana duyduklarımız... Bunları kitap boyunca yazar anlatıyor, Hoca'nın kendisi anlatıyor, halktan kimseler anlatıyor hatta 'kötü adamlar' çarpıtarak anlatıyor... Normalde olduğu gibi yani: Herkes Nasreddin Hoca fıkrası biliyor ve anlatıyor!
HOCANIN 'DOĞASI' ÖYLE!
Ancak bu kitapta 'normal olmayan' daha önce rastlamadığımız şey, Hoca'nın açıktan halkın yanında ve zalime karşı bir isyan lideri olacak kadar 'muhalefetinin zirvesinde' olması! Boratav'ın kitabının 1995'te kendi yayıncısı tarafından (Yapı Kredi Yayınları) sansürlenmesine varacak kadar 'müstehcen' bulunan fıkralar Solovyov'da da yok. Ancak yazar bunu bir sansürleme derdinden çok Hoca'yı anlatırken başka derdi/meramı olduğu için yapmamış gibi daha çok. Yoksa zalim sultanların, hanların, emirlerin haremlerine girip 'eşleriyle' birlikte olacak kadar cinsellik konusunda ileri gidebilen bir Nasreddin var yine ortada. Kadınların ona 'hayır' demesi de çok mümkün değil! Ancak 'Huzur Bozan Nasreddin'in dünyanın egemenlerini cezalandırmak için yaptığı bir şey değil bu: Doğası öyle!
O, aslında kendi başına kimseyle alıp vereceği olmayan biri. Ancak ne zamanki birileri 'bulaşıyor'... Tefeciler, muhafızlar, ajanlar, dolandırıcılar... İşte o zaman tepesi atıyor hocanın. Hem onların hem de onları besleyen sistemin en azılı düşmanı kesiliveriyor. En azılı ve kahredici düşman! İşte Solovyov'un anlatmak istedikleri de burada ortaya çıkıyor. Bir egemen, halkına eziyet ettiğinde, zulüm ettiğinde Nasreddin Hoca ortaya çıkıp dersini veriyor! Ama ne dersler: O, zalimin düzenini (huzurunu) ilham verici bir şekilde bozuyor. Ve bunu yaparken de tek silahı zekası... Hakkını yemeyelim bir de eşeği!
Nasreddin Hoca zaten 'toplumsal' değil midir her zaman?
Değildir işte... Onunla baş edemeyen egemen, zamanla onu kapsamaya çalışmış, yumuşatılmış, halktan koparılmış bir 'tonton dedeciğe' çevirmeye kalkmıştır. Boratav kitabının başına gelen de o yüzdendir ya...
Ama 'Huzur Bozan Nasreddin' bir roman olsa da, Hoca'nın herhalde neden bu kadar halk içinde yaşadığına dair gayet güçlü kanıtlar öne sürüyor. Solovyov'un bir Sovyet yazar olarak, içinde büyüyüp yaşadığı Müslüman halklara bir selamı/uyarısı: Nasreddin Hoca'nın halkı olduğunuzu unutmayın!