Müzeyyen Senar efsanesi!
Radi Dikici, uzun yıllar dost olduğu Müzeyyen Senar’ı yalın ve çarpıcı bir dille, hakkını teslim ederek, yaşamının tüm detaylarıyla resmediyor. Kendi kişisel mazisindeki etkisini, “Müzeyyen Senar’ın sanatçı olarak eşsiz değerini, her safhasında, her unsuruyla dorukların lütfettiği tevazuuyla yücelttim. Ama asıl önemlisi, onunla yüceldiğimi hissettim” kelimeleriyle dile getiriyor. Remzi Kitabevi’nden yayımlanan Müzeyyen Senar Efsanesi raflardaki yerini koruyor.
DUVAR - Yazar Radi Dikici tarafından kaleme alınan, yakın dostu Müzeyyen Senar’ın yaşamını konu alan Müzeyyen Senar Efsanesi kitabı sanatçının hayatı ile ilgili hazırlanmış en kapsamlı biyografi olma özelliği taşıyor. Sanatçının isteği ile yazılan ve onun anlatımı ile zenginleşen ve güçlü bir belgesel film hissi uyandıran kitap; sanatçının yaşamının tüm dönüm noktalarını, pişmanlıklarını, keşkelerini, öfkesini, hüznünü, aşkını, sevgisini gözler önüne seriyor.
Sanatçının yaşamının bölümlere ayrılarak aktarıldığı kitapta, her bölüme bir şarkısının ismi veriliyor. Tanışıklığının, evliliklerinin, evlatlarının anlatıldığı bölümler, hep birer şarkı ismiyle başlayarak aktarılıyor. En dikkat çekici bölüm ise sanatçının Atatürk ile beş kere biraraya gelerek şarkılar söylediği “Zamanı var ki her bezmim anarsın.” bölümü… Sanatçının, Atatürk’ün daveti ile pek çok kere karşısına çıkıp şarkı söylediği biliniyor. Ancak Senar’ın ağzından, bu davetin perde arkası ilk kez kaleme alınıyor.
Henüz küçük yaşlarda radyo programı yapıp şarkılar söylemeye başlayan Senar, 1935 yılında, henüz 17 yaşında iken, Eskişehir turnesinde tanıştığı Âli Bey ile tanışır ve hemen sonrasında evlenir. Ancak Ali Bey, evlendikleri tarihten itibaren Senar’ın artık sahneye çıkıp şarkı söylemesini istemez. Senar başlarda bu isteğe uyar ve evin geçimini –annesi Zehra Senar da aynı evde yaşamaktadır- Âli Bey ve Senar’ın az da olsa radyodan aldığı maaş karşılar. Üstelik ilk çocukları Ergun dünyaya gelmiştir. Geçim sıkıntısı yaşamaktadırlar.
ATATÜRK, MÜZEYYEN SENAR'I DİNLEMEK İSTER
Senar 18 yaşındayken, 19 Aralık 1936 tarihinde evlerinin kapısı çalınır. Kapıya gelen kişi, Atatürk’ün Senar’ı dinlemek istediğini söyler. Senar o anı, “Önce kavrayamadım. Sonra söylenenleri anlayınca yüzüm kül gibi olmuş ve oraya çökmüşüm. Annem, ‘Kızım bir şey mi oldu?’ diye koşuşturdu ve hemen su getirdi. Aklımdan, ‘Atatürk ve Müzeyyen’, diyordum, ‘o büyük adam beni çağırıyor ve ben ona şarkı söyleyeceğim. Mümkün değil, onu gördüğüm andan itibaren sesim bile çıkmaz rezil olurum diye düşündüm’.” sözleriyle aktarır. Atatürk’ün gönderdiği araca eşi ile birlikte biner. Dolmabahçe Sarayı’na doğru yola çıkarlar. İçeri girince Yaver’i Senar ve eşini Atatürk’e takdim eder. Atatürk, Senar’ı masaya davet eder. “Kız Müzeyyen kendini çimdikle belki rüya ise uyanırsın, dedim, tam masaya otururken onu da yaptım.” sözleriyle heyecanını aktaran Senar, Atatürk’ün kendisini sarayda bulunan kuaför ve makyöze gönderdiğini anlatır. Senar salona tekrar döndüğünde Atatürk, “İşte şimdi mükemmel oldu. Müzeyyen Hanım, uzatın bakalım şu defterinizi. Herhalde şarkı defteridir, değil mi?” diye sorar. Bir şarkı seçer, “Haydi bakayım, şunu oku da dinleyelim.” der.
Senar, o gece sabahın ilk ışıklarına kadar Atatürk ve devlet erkânına şarkı söyler. Yan salonda sabaha kadar onu bekleyen, içeri alınmayan, eşi li Bey ile birlikte, geldikleri gibi giderler. Yolda, Atatürk’ün yaveri Senar’a bir adet zarf uzatır, “Paşamızın size küçük bir armağanı.” diyerek…
Mart 1937 tarihinde Atatürk, Senar’ı bir kez daha Dolmabahçe Sarayı’na çağırır. Senar ve saz arkadaşları saraya geldiklerinde beklemeye başlar. Ancak gün boyu bekledikleriyle kalırlar. Atatürk, tüm gün yurtdışından gelen yabancı devlet insanları ile görüşür. Vakit ayıramaz.
Aynı senenin Haziran ayında Atatürk, Senar ve saz arkadaşlarını Bursa’ya davet eder. Biri Çelik Palas Oteli’nde, diğeri Bursa’da düzenlenen Cumhuriyet Balosu’nda olmak üzere iki program yapar. İkincisinde Atatürk ile beraber balonun açılış dansını yapar. “Bana önden yol verdi. Piste doğru yürüdük. Ama o kadar heyecanlanmıştım ki, bir türlü istenildiği gibi dans edemiyordum. Bütün ümidim, beceriksizliğimin belli olmamasıydı ama o fark etti. Müthiş anlayışlı bir insandı.”
'SON GÖRÜŞÜMDÜ...'
1938 Haziran’ında Atatürk, Senar ve saz arkadaşlarını Savarona adlı yatına çağırır. Hemen giderler. “Atatürk, doktoruyla yemek masasındaydı. Dikkatle baktığımda, yedi – sekiz ay önce gördüğüm Atatürk’ten çok farklıydı. Süzülmüş ve yüzü incelmişti.” Atatürk’ün hali Senar’ın çok dikkatini çeker. Senar, gözlemlerini “…sofrada içki yoktu ve Atatürk’ün sigara içmediğini fark ettim.” cümleleriyle dile getirir. Bu program kısa sürer. Çünkü Atatürk, istirahate çekilir. “Bu, benim Atatürk’ü son görüşüm oldu…” diyen Senar, kitapta okuduğu şarkılardan, bu karşılaşmaların yarattığı hislere kadar, tüm detayları yalın bir dille aktarır.
Senar’ın kişilik özelliklerinin, trajik ve komik anılarının da yer aldığı kitapta dikkat çeken bir diğer bölüm, Senar’ın müzisyen arkadaşları, diğer solist ve şarkıcılar ile ilgili düşünceleridir. Özellikle Zeki Müren’le olan ilişkisi, son derece dikkate değerdir. Çocuklarıyla kurduğu ilişki, gazino programlarındaki hali ve tavrı…
Radi Dikici, uzun yıllar dost olduğu Senar’ı yalın ve çarpıcı bir dille, hakkını teslim ederek, yaşamının tüm detaylarıyla resmediyor. Kendi kişisel mazisindeki etkisini, “Müzeyyen Senar’ın sanatçı olarak eşsiz değerini, her safhasında, her unsuruyla dorukların lütfettiği tevazuuyla yücelttim. Ama asıl önemlisi, onunla yüceldiğimi hissettim.” kelimeleriyle dile getiriyor. Remzi Kitabevi’nden yayımlanan Müzeyyen Senar Efsanesi raflardaki yerini koruyor.