Reşad Ekrem Koçu: Ah Ahmed Refik, yapayalnız ölen aziz hocam...

En zor zamanlarda, İmparatorluk çökerken ve Cumhuriyet kurulurken, kalemleriyle geçinen ve bu sebeple de kütüphaneler dolusu yazan bu eski velut muharrirlerin hikâyeleri doğrusu günümüz için çok ilham verici. Fakat gelgelelim ki bugün artık böyle etkileyici yazar monografilerine dahi tesadüf edemiyoruz. Belki de kısa öykü yazmaktan vakit bulamıyoruzdur.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Sanırım yılın son günleriydi ve bir gazeteci dostum 2015’in en iyi on kitabını kendi kriterlerime göre sıralamamı istemişti. O on kitaplık listenin sonuna bir hamiş eklemiş ve orada da yılın yayıncılık olayı olarak uzun süredir baskısı olmayan Reşad Ekrem Koçu kitaplarını Doğan Kitap’ın yeniden yayınlamaya başlamasını saymıştım. Çünkü Koçu, İngilizcedeki 'history' kelimesinin içindeki 'story'yi, yani tarihin yaşayan, canlı ve heyecanlı bir hikâyesi olduğu hakikatini hiç ihmal etmemiş ve Osmanlıya, İstanbul’a, bize has ne varsa kaybolmasın diye kayda geçirmiş, yazdığı cilt cilt kitapları her yaştan ve sıkletten okuruna keyifle okutmayı bilmiş bir tarihçi-yazar. Bugün de hâlâ 2015’teki o cevabımın arkasındayım, çünkü Koçu ayarında yazarlara artık sıkça rast gelemiyoruz. Oysa çağ değişse ve kuşaklar geçip gitse de yazarlığın kriterleri asla değişmez. Hakiki bir yazar anlattığı şey her ne olursa olsun, onu herkese okutabilecek kadar üst düzey bir hikâye etme yeteneğine sahip olmalıdır. Koçu böyle bir üst düzey hikâye etme yeteneğine sahip hakiki bir yazardır.

Şimdilerde böyle hakiki yazarlardan yoksun olduğumuz gerçeği, Koçu’nun Ahmed Rasim – Ahmed Refik kitabını okuyunca kafamıza dank ediyor. Koçu kitabında sadece ustalarının hayat hikâyelerini anlatmakla yetinmiyor, ayrıca tadımlık olarak üstatlarının seçme yazılarını da sergiliyor. Böylece aynı kitabın içinde üç kalem erbabının birbirinden lezzetli anlatımları, bir Türkçe cümbüşü yaşatıyor. Hakiki bir yazar okumak keyiflidir; ama hakiki bir yazarı, başka bir hakiki yazarın kaleminden okumak çok daha keyiflidir.

Koçu’nun “ ... yazılarında, bilhassa İstanbul, sokakları, evleri, abide ve umumi müesseleri, meyhane ve batakhaneleri, mesire yerleri, vapurları ve kayıkları, tramvay ve arabaları, bir kelimede toplar isek manzara ve insanları ile sesli ve renkli bir halinde akmaktadır,” diye anlattığı Ahmed Rasim (1865-1932) kısa, canlı cümlelere, yaygın deyimlere dayanan ahenkli bir Türkçenin bütün incelikleriyle anı, fıkra, roman, hikâye ve şiir türünde yüzden fazla esere imza atmıştır. Osmanlı tarihi, uygarlık tarihi, aritmetik, dilbilgisi, elektrik ve sağlık konularında risaleler kaleme aldığı gibi, alfabe ve okuma kitapları da çıkarmıştır. İki karpuz bir koltuğa sığmaz denen bir memlekette, Ahmed Rasim bir koltuğa kaç karpuz sığdırmıştır!

Ahmed Rasim - Ahmed Refik, Reşad Ekrem Koçu, 240 syf., Doğan Kitap, 2017.

'TARİHİ SEVDİREN ADAM' 

İstanbul Darülfünunu Tarih bölümünden hocası olan Ahmed Refik’ten (1880-1937) ise “ ... hazırlanmış malzeme üzerinde geniş ve derin bir görüş ve terkip yapan bir müverrih olamadı. Fakat, Allah’ın ona bir vergisi olan güzel bir dil, hassas bir yürek, ve cevval bir zekâ ile, vakanüvislikten ileri gidememiş olan devrinin tarihçiliğine yeni, heyecanlı, taze bir hava getirdi,” diye bahsediyor Koçu. Önce öğrencisi, sonra asistanı olduğu hocasıyla kader birliği edip 1933 Üniversite Reformu ile birlikte üniversiteden tasfiye ediliyor. Yüzden fazla kitabı olan ve tarihî olayları, dönemleri, kişilikleri sürükleyici bir dille anlatarak “tarihi sevdiren adam” olarak tanınan hocası Ahmed Refik’i, Koçu önce kendi harikulade üslubuyla anlatıyor, ardındansa ölümünden sonra İstanbul gazetelerindeki akislere ve hocasının eserlerinden seçme parçalara yer veriyor.

En zor zamanlarda, İmparatorluk çökerken ve Cumhuriyet kurulurken, kalemleriyle geçinen ve bu sebeple de kütüphaneler dolusu yazan bu eski velut muharrirlerin hikâyeleri doğrusu günümüz için çok ilham verici. Fakat gelgelelim ki bugün artık böyle etkileyici yazar monografilerine dahi tesadüf edemiyoruz. Belki de kısa öykü yazmaktan vakit bulamıyoruzdur.

Koçu, “Ah Ahmed Refik, yapayalnız ölen aziz hocam,” diye yazıyor. On yıllar öncesinde yürekteki kesif acıyla yazılan bu cümlenin sızısı bugün okuduğumda burnumun direğini sızlatıyor. Elimde olmadan kadere söver gibi mırıldanıyorum: Ah Ahmed Rasim; Ah Ahmed Refik; Ah Reşad Ekrem Koçu; Ah ana diliyle sevişirken kıymeti bilinmeden yapayalnız çöle doğru akıp kuruyan nice bir göz pınarımız! Türkçe sizlerden razı olsun!