'Farklı' olmaya cesaret etmek

Ben Brooks’un “Farklı Olmaya Cesaret Eden Erkek Çocuklarına Hikâyeler” adlı kitabı, siyahi hakları için mücadele edenlerden, LGBTİQ+ bireylerin yaşamlarına, feminizm mücadelesi veren erkeklere; kısacası verili cinsiyet kodlarının dışında başka bir cinsiyeti mümkün kılan deneyimlere yer veriyor. Metin, çocuklara bir çok açıdan cesaret verebilecek, “farklılaştırılmış” olmanın getirdiği zorbalığa karşı direnmenin bir yolunun bulunabileceğini de gösteriyor bir bakıma. Bu kitapta kurtarılacak prensesler veya kurtarıcı prensler yok, kendi oluşunu kabullenmiş ve cesaretleriyle ilham olmuş gerçek hikâyeleri olan insanlar var.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Toplumsal cinsiyet kodları kız çocuklar kadar erkek çocuklar için de bir yığın yük getiriyor. Toplumda onların hangi renk giyeceğinden, hangi oyunu oynayacağına kadar belirlenmiş biçimleme modelleri var. Kültürel erkeklik dediğimiz de böyle yükleniyor bireye ve devamlı olarak yaşadığımız pek çok sorunu beraberinde getiriyor. Erkeklik rolleri, sert, otoriter, duygusuz insan profilleri ortaya çıkarırken şefkatsiz, incitmeye müsait, her zaman güç gösterisinde bulunması gereken bir erkek tipi ortaya çıkarıyor. Farklı olmak isteyen, kendisine dayatılanın dışında varlık gösteren ise ya toplum tarafından törpüleniyor ya da okul ve aile çevresinde incitici zorbalıklara maruz kalabiliyor. Erkekliğin inşası da çocukluktan başlıyor, bu nedenle onların eril tahakkümün kodlarıyla hareket etmemesi gerektiği hakkında bilgilendirmek, en çok ebeveynlere ve sonrasında öğretmenlere düşüyor belki de. Aile veya okul kendi içerisinde sorgulanabilir kurumlar ancak tamamen reddedilemiyorsa da bir şeyler yapılabilir belki en azından çocuklara toplumsal cinsiyetin kalıplarını aşındıran bir yol çizilebilir.

Geçtiğimiz günlerde Eksik Parça Yayınları tarafından, Sabire Pınar Acar çevirisiyle basılan, Ben Brooks’un “Farklı Olmaya Cesaret Eden Erkek Çocuklarına Hikâyeler” adlı kitabı yukarıda bahsettiklerimiz açısından önemli bir yerde duruyor bana kalırsa. Çünkü metin gerçek yaşam hikâyeleriyle okura seslenirken, savaşan, militarist kodlarla kahramanlaştırılanlardan değil, barıştan yana, hayvana doğaya karşı sorumlu hisseden, “farklılaştırılmış” olmasını ve bu nedenle yaşadığı dışlanmayı bir şekilde üretimleriyle direnmeye dönüştüren, küçük köylerden, arka mahallelerden görünmez kılınanı ortaya döken insan hikâyeleriyle buluşturuyor bizi. John Lennon, Salvador Dali, Vincent Van Gogh, Muhammed Ali, Nelson Mandela, Arthur Rimbaud, Oscar Wilde, Mahatma Gandi gibi âşina olduğumuz isimlerin yanı sıra belki ilk kez karşılaşmış olabileceğimiz pek çok kişinin yaşam hikâyesi metne taşınmış. Bu isimlerin ortaklaştığı durum hikâyelerinin genellikle bilindik, kahramanlaştırılmış erkeklik hâlinin dışında olması. Hikâyesi anlatılan isimler, kırılan, acı çeken, gücü bir silah olarak değil de ‘başka’nın olasılığını yaratmak için kullananlardan seçilmiş genellikle. Ayrıca görsellerle zenginleştirilmiş metin okumayı çocuklar için daha eğlenceli kılabilir.

ŞİİRLE BAŞARMAK 

Benjamin Zephaniah’ın öyküsüyle başlayalım. Benjamin okuldan atıldığında okuma yazmayı güçlükle başarıyor, ders çalışmak ona çok güç geliyor ve kendisini hep bir belânın içinde buluyor. Ancak onun tüm bunların ötesinde bir tutkusu var o da şiir ve Benjamin bunun peşinden gidiyor. Kendi şiirlerini yazıyor ve bulduğu her fırsatta şiirlerini insanlara duyurmaya çalışıyor. Bazen kilisede, bazen sokakta neresi olursa onun şiirlerinin konusundan şöyle bahsediliyor metinde: “Şiirleri gerçek insanlar içindi ve gerçek şeylerle ilgiliydiler. Hayvanları yemenin doğru olmaması, dans etmenin keyfi, ırkçılığın getirdiği acı gibi gerçek şeyler hakkındaydılar. Çok kısa süre içinde şiirleri her yerde -dans pistlerinde, protestolarda, konserlerde ve televizyonlarda- duyulur oldu.”

Benjamin okulda başarısız olmuştu ve atılmıştı belki de okul onun tutkularını karşılamıyordu ki pek çok insan için geçerli bir durum olabilir bu ve insanlar sadece o diploma olmadan bir şey başaracaklarına inanmadıkları için katlanırlar bu kuruma. Benjamin katlanmayarak kendi yolunu bulan bir insanı temsil ediyor ve bize gösteriyor ki eğitim müfredatı olmadan da hayatta kendini ifade etmenin yolu bulunabilir. Ayrıca, şiirine konu ettikleri düşünülürse, hayvan hakları, ırkçılık gibi meseleler zaten kurumların verili müfredatlarını aşan bir yerde duruyor.

BALIKLAR İÇİN

1994 doğumlu Boyan Slat Yunanistan’da tatil yaparken farklı türde balıkları görmeyi umut ediyor ancak denizde onların yerine naylon poşetlerle karşılaşıyor. Bu onun öyküsünün de çıkış noktası, Boyan bunu unutmuyor ve araştırmaya başlıyor sonunda bir tür okyanus temizleyici icat ediyor. Bilim insanları bunun işe yaramayacağını söyleseler de o vaz geçmiyor ve icadı işe yarıyor onun sayesinde Büyük Pasifik Çöp Yığını’nın yarısı temizlenmiş olacak. Boyan’ın yaptığı ilham verici değil mi? O balıkları düşünüyor ve onlar için bir çözüm üretmenin yolunu arıyor ve daha çok küçükken bunun için çabalıyor ve başarıyor hem de etrafındakilere ve başarısız olacağını düşünen bilim insanlarına aldırmadan.

Kitap bizi buna benzer pek çok hikâye ile buluştururken, çocukların eğer önlerine çıkılmazsa neler başarabileceklerine dair de ipuçları veriyor. Yeter ki karşılarına çıkılmasın ve desteklensinler çünkü onların hayal gücü biz büyüklerin rüyasında bile göremeyecekleri kadar derin.

Farklı Olmaya Cesaret Eden Erkek Çocuklarına Hikayeler, Ben Brooks, çev: Sabire Pınar Acar, 208 syf.,  Eksik Parça, 2018.

YAŞAMI BİR YERDEN TUTMAK, ONA CESARET ETMEK

Daniel Tammet’in hikâyesinden de söz edelim, 1979 doğumlu Daniel, zor bir bebeklik geçirmişti, çok fazla ağlıyor ve sorunun ne olduğu bir türlü çözülemiyordu. Daniel bir epilepsi nöbeti geçirdiğinde ailesi çok korktu, bu nöbet onun beyninde bazı değişikliklere sebep olmuştu. Sonrasında Daniel’in müthiş bir matematik yeteneği olduğu ortaya çıktı fakat bu onun özellikle okul yaşamını ve arkadaş edinmesini kolaylaştırmadı. Çünkü bu süreçte kendisine aynı zamanda otizm teşhisi koyuluyor. Bu nedenle o yalnızlığı tercih ediyor. On tane yabancı dil biliyor Daniel, adı manti olan kendi dilini bile icat etmiş. Pek çok kitap yazıyor ve Pi sayısının 22,514 basamağını ezbere biliyor.

Daniel’in kısaca bahsettiğimiz hikâyesinin anlattığı çok şey var o onu dışlayanları dert etmek yerine yalnızlığı kendisi tercih ettiğinde birçok şeyi başarabilmiş ve yaşamın tüm olumsuzluklarına karşı kendince direnmenin yolunu bulmuş. Ona koyulan engelleri tanımamış çünkü diyor ki: “Ben teknik olarak engelli bir insanım. Sadece engelli olmanın sizi durdurmak zorunda olmadığını insanlara göstermek istedim.” Biliyoruz ki bugün onun gibi pek çok insan var. Engelliler gününde afili cümlelerle hatırlayanların, bir günlük vicdanlarına ihtiyaç duymayan insanlar onlar. Çünkü engelin kendilerinde olmadığının epey farkındalar, toplumun eşit ilişki geliştirememesi, bireyi herhangi bir nedenden “farklılaştırıp” bunu zorbalık için geçerli neden sayması gibi sorunları da biliyorlar ama yaşamı bir yerden tutarak ona cesaret ediyorlar tıpkı Daniel’in öyküsünde olduğu gibi.

GRAYSON DEĞİL, CLAİRE

Bir de Grayson Perry’nin öyküsüne bakalım, Grayson erkek kıyafetleri giymeyi sıkıcı buluyor ve kadınların elbiselerinin renkleri, topuklu ayakkabılar onu cezbediyordu, adının Claire olduğunu hayal edip düşler kuruyordu. İnsanların kendisini dışlayacağından korktuğu için hissettiklerini günlüğüne yazıyordu. Ailesi günlüğünü bulduğunda onu evden kovdu. Okulu bitirince ressam olmak istiyordu ancak olmadı, çok farklı işler yaptı, âşık oldu. Bunlar olurken ayrıntılı dev duvar halıları, baskılar, heykeller yapıyordu ve sonunda İngiltere’nin en büyük ödüllerinden olan Turner ödülünü kazandı ve ödülünü almaya Claire olarak geldi. Perry ya da -onun hissettiği adını kullanmak daha uygun olur- Claire insanlara, topluma, ailesine verili rollerin dışına çıkılabileceğini, hislerin tüm denetim mekanizmalarını aşabileceğini göstermiş oluyordu böylece. Çünkü belki de onun başarısı içinde yaşattığı Claire’e bağlıydı, ona dayatılan Grayson’a değil.

Ben Brooks’un “Farklı Olmaya Cesaret Eden Erkek Çocuklarına Hikâyeler” adlı kitabı, yukarıda örneklediğimize benzer onlarca hikâyeyi getiriyor bize. Siyahi hakları için mücadele edenlerden, LGBTİQ+ bireylerin yaşamlarına, feminizm mücadelesi veren erkeklere kısacası verili cinsiyet kodlarının dışında başka bir cinsiyeti mümkün kılan deneyimlere yer veriliyor metin boyunca. Metin, çocuklara bir çok açıdan cesaret verebilecek, “farklılaştırılmış” olmanın getirdiği zorbalığa karşı direnmenin bir yolunun bulunabileceğini de gösteriyor bir bakıma. Bu kitapta kurtarılacak prensesler veya kurtarıcı prensler yok, kendi oluşunu kabullenmiş ve cesaretleriyle ilham olmuş gerçek hikâyeleri olan insanlar var.