Nesibe Çakır'dan kadınların gerçeküstü öyküleri

Nesibe Çakır'ın ikinci öykü kitabı “Kadınlar ve Başka Evrenler” okurları, kadınların gündelik yaşamlarına tanıklık ettirirken gerçeküstü mekânlarda kurguladıkları anlara taşıyor. Kapanma kararı alan Ayizi Kitap aracılığıyla okurlarla buluşan Nesibe Çakır'la, kadınların gerçeküstü hikâyelerine yer verdiği son öykü kitabını konuştuk. Çakır kitabını anlatırken okurlarıyla ilgili olarak "Birini elinden tutup bir yerlere götürmeye niyetliyim" dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - “Antik Yunan Mitolojisinin Kadınlarına Dair Öyküler” adlı ilk öykü kitabını 2016 yılında kaleme alan Nesibe Çakır'ın, ikinci öykü kitabı “Kadınlar ve Başka Evrenler” geçtiğimiz ekim ayında Ayizi Kitap aracılığıyla okurlarla buluştu.

Çakır, kadınların gerçeküstü yaşamlarına dair öyküleri içeren son kitabında okurları bir serüvene davet ediyor. Gündelik yaşamın içerisinde kadınların rutinlerine tanıklık eden okur, belki de hiç beklemediği bir anda, başka bir evrende Çakır'ın araladığı kapıları ardına kadar açabiliyor. Çukurova Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya devam eden Çakır ile Kadınlar ve Başka Evrenler üzerine konuştuk. Arkeolojinin ve mitolojinin öykülerine katkısının olduğunu söyleyen Çakır, kadınların yaşamlarına dair tanıklıkların öykülere nasıl yansıdığını anlattı.

Nesibe Çakır

"Antik Yunan Mitolojisinin Kadınlarına Dair Öyküler" ilk öykü kitabınızdı. İkincisi de "Kadınlar ve Başka Evrenler" oldu. Kitapta Can Öykü Gazetesi'nde yayınlanan Tart ve altZine'de yayınlanan Pangea'nın yanı sıra 6 öykü daha var. İnsan yaşamı gibi biriken bir kitap olmuş. Ortaya çıkış sürecini sizden dinleyelim.

Pangea bu tarzda yazdığım ilk öyküydü ve yedi, sekiz yıl öncesi kaleme almıştım. Bilim kurguyu çok sevdiğim için o türe doğru kayıyordu yazdıklarım. Kızımın doğumundan sonra  hastanede bir gece onunla yalnız kaldığımda o yalnızlık üzerine, uzayda yalnız kalmış bir anneyle kız üzerine bir öykü yazmak istedim. Pangea'da geçen kapsül annenin karnında büyüyen çocuğun sınırlı ortamını anlatıyor örneğin. Öyküleri zamanla yazıp kenara koydum. Belli bir konseptte ilerledi. Tüm öykülerin kadınlarla ilgili olmasını, farklı dünyalardan büyülü gerçeklerden geçerek ilerlemesini istedim. Tüm öykülerin yaşamdan bir çıkış noktası var.

Kaleme aldığınız öyküleri arkeoloji ve mitoloji nasıl etkiledi? Gelecekten söz eden gerçeküstü bir konuyu işlerken dahi geçmişten bir şeylerle karşılaşabiliyor okur.

Antik Yunan Mitolojisinin Kadınlarına Dair Öyküler adındaki ilk öykü kitabım bittiğinde bilim kurguyla, distopyayla ilgili bir iki öyküm hazırdı. Aynı ruhu paylaşan ikinci bir kitaba ve öykülere onu yansıtmak istedim. O yüzden son kitabımın ilk kitabımla doğrudan bir ilgisi var. Örneğin bir gerçek Pandora mitolojisi var. Bunu belirsiz zamanda geçen bir öyküye aynı motiflerle uyarlamaya çalıştım. Eski antik dönemlere ait metinlerden bildiğimiz hikâyeleri geleceğe uyarlamak istedim. Böyle bir derdim vardı. Dolayısıyla mitoloji de arkeoloji de doğrudan etkiledi öyküleri. Antik Yunan mitolojisindeki bir kadının yaşamıyla ilgili motifleri gerçeküstü hikâyelerin içerisine yedirdim. Bir çeşit modern mitolojik öyküler gibi oldu.

'YAŞANMIŞLIK YAZILARIN İÇİNE SİNİYOR'

Geçmişte yaşayıp geleceği anlamlandıran insanlar olur. Siz geçmişte yaşayanlardan, onunla hesaplaşanlardan mısınız?

Evet. Zaman zaman. Bence onsuz olmuyor. Geçmişe dönüp bütün yaşadığımız kesitlere ara ara dönerim. Onlar da öykülerin içerisinde. Onlardan besleniyorum fakat bir yere kadar. Bir yerden sonra onlara takıntılı bir şekilde bağlanmam. Her insanın geçmişinde güzel olaylar dışında travmalar, üzücü olaylar, dalgalı dönemler var. Bunları az veya çok herkes yaşıyor. Yazma derdi olan insanın bunlar olmadan yazabileceğini düşünmüyorum. Yaşanmışlık, geçirdiğimiz her şey yazıların içine siniyor. Kapıyı açmak ve yokmuş gibi davranmamak lazım. Yazarken onlar su yüzüne çıkıyor. Zamanı gelince yeniden geriye itiyorsunuz.

'HAYAL EDEREK UMUTLANDIRMAK İSTİYORUM'

Öykülerinizde kadınları gündelik yaşamdan alıp geleceğe ya da gerçeküstü kurgusal bir sürece taşıyorsunuz. 

Bu tür fantastik ya da gerçeküstü kapıları hepimiz açabiliriz. Toplumun her kesiminden kimseler hayal kurmalı. Bir öykümde örneğin üniversiteye hazırlanan bir kızı düşündüm. Ben de üniversitenin zorluklarını görüyorum etrafımdan. Böyle olmasaydı diyerek  daha güzel bir şey hayal ediyorum. Bir  başka hikayede yalnız kalmış, akrabaları ölmüş bir kız var. Diğerinde süpürgeci kızlar var. O kızları ben kampüste görüyorum. Geliyorlar süpürüyorlar gidiyorlar. Onların peşinde bayağı gezdim ve dolaştım. O yüzden sıradan işlerden başlıyorum. Normal, sıradan, hayatımızdan ama bir ötesi farklı olan... Bu distopya olsa bile hayal ederek umutlandırmak istiyorum.

Öykülerin pek çoğunda gerçeküstü mekânlar ya da farklı, karşımıza çıkan tanıdık canlılar var. Hayal dünyanızı başka insanlara açtığınızda sıkıntı ya da tereddüt hissediyor musunuz?

Kesinlikle. Açmıyorum ben. Bunu ancak editörüme ve eşime açabilirim. Onun dışında günlük yaşamımda kolay kolay açmam. Öğrencilerimin bazıları ilginç şeyleri vardır mesela onun üzerine konuşurken kendimi kaptırırım sonra geri toplarım. Bunları dışarıya çok açmıyorum ve bana göre uçuk kaçık şeyler gibi geliyor. Bunu mahremle ilişkilendiriyorum. Yazdığım şeylerde hayal dünyamdan çıkan, rüyalarımda gördüğüm, hayatımdan gelip geçen şeylerden motifler var. O yüzden üstü kapalı mahrem bir durum var. Örneğin fotoğraf çektirmeyi de hiç sevmem. Gözlerimin iç dünyamı yansıtmasından korkarım. Bu da mahrem kısmını, kapalı kalmayı sevdiğimi gösteriyor.

'EŞİM ERKEKLİK KİMLİĞİNİ BİR KENARA KOYUP BAKABİLİYOR'

Kitabınızı ilk okuyan eşiniz Kadir Bey olmuş. Kadınların gerçek üstü yaşamlarını anlatan öyküleri ilk olarak bir erkeğe okutmak ne hissettirdi size?

(Gülüyor) Bu öyküler kadınlarla ilgili ama içerisinde erkek düşmanlığı yok. Eşim bu türü çok okuyan birisi ve psikolog olduğu için insan ruhundaki bazı unsurları görebiliyor. Ben de ona danışıyorum. Öykülerdeki kadının ya da genç bir ergenin tepkisi uymuş mu diye soruyorum örneğin. Çok tarafsız bir gözle bakabildiğini hatta erkeklik kimliğini bir kenara koyup bakabildiğini biliyorum. 

Kadınlar ve Başka Evrenler- Kadınların Gerçeküstü Yaşamlarına Dair Öyküler, Nesibe Çıkar, 96 syf., Ayizi Kitap, 2018.

'YAZDIRAN DUYGU, GÖNÜL BORCUNU YERİNE GETİRMEK'

Arkeoloji alanında çalışmanızdan yola çıkmış olabilirim fakat öykülerin bazılarında otobiyografik unsurlar hissettim. Öte yandan öykülerde çok güçlü bir tanıklık hali söz konusu. Kendinizden yola çıkarak etraftaki kadınların tanıklığıyla şekillenen öykülerle mi karşı karşıya okurlar?

Doğru bir tespit. Kendimden yola çıkıyorum.  Bunun yanı sıra çevremdeki kadın figürleri, yaşamları ya da onları uzaktan da olsa gözlemlediğim şeyler birbirine kaynaşarak bir şeyler ortaya çıkıyor. Bu bazen genç bir kız bazense işsiz birisi oluyor. Örneğin Adana'da belediye otobüslerini süren kadınlar var. Büyük belediye otobüslerini güçlü kadınlar sürüyor. Bundan çok etkilendim mesela. Buna dair yazmak istedim. Yazamadım ama çok etkilendim. Yazdığım öykülerden de böyle etkileniyorum. Kadınların yaşamına tanıklıkta bir mesafe bırakmaya çabalıyorum. Aksi durumda kendimi kaptırabileceğimi biliyorum. Hüzünlü durumlarda empati dozajını kaçırdığımda yazmayı bırakabilirim. Tanıklık beni etkiliyor. Bana yazdıran duygu, onları uzaktan takip etmek, bir motif olarak öykülerde yer verip gönül borcunu yerine getirmek.

'GÜNLÜK YAŞAMDAKİ YÜKÜ KIRMAK İÇİN KAÇIŞ ALANI YARATIP YAZIYORUM'

Gündelik yaşamın içinde başlayan öyküler gerçeküstü bir hale, gerçeküstü ilerleyen olaylar ise bazen gündeliğe hatta gelenekselliğe geçiş yapabiliyor. Bu durumun okuru yormadığını serüven kattığını söyleyebilirim. Kaleme alan olarak bu serüven haline dair siz ne hissediyorsunuz?

Bu çok güzel ve ilginç bir soru. Gündelik yaşamımızda öyle çok rutin var ki, bizi yoran, sürekli yaptığımız şeyler. Bu hayatın içerisine maceralar, serüvenler, böyle kapılar koyup kaçabileceğimizi düşünüyorum. Ben de kendim için bunu yapıyorum. Bazen işten çok yorgun geldiğim zaman kek yapayım da kokusunu duyayım diyorum. Bu da bir serüven benim için mesela. Ya da bir gezinti yapıyorum ve karşımıza bir bukalemun ya da yengeç çıkıyor. Onların hepsini derliyorum, topluyorum. Kadınların sıkıcı hayatları olabilir, evlerinde çok sorumlulukları var. İşlerinden birinden boğulabiliyorlar. O arada küçük çıkış kapılarının olduğunu düşünüyorum. Pahalı bir spor salonuna ya da alışveriş merkezine gidip kedini alışverişe vurmak yerine kendimizce yapabileceğimiz çok güzel şeyler olduğunu düşünüyorum. Örneğin eşimle bir gün kampüsten çıktık. Yan tarafımızda kırmızı ışıkta beklerken otobüsteki kadın şoförlerden birisini gördüm. Aylardan temmuzdu ve eline kocaman bir ay çekirdeği almıştı. İçinden alıp alıp çitliyordu. Benim ona baktığımı görünce bana el salladı. Ben de ona el salladım. O sırada geçtik gittik ama bu da bir serüven kapısıydı. Güzel anlar her zaman karşımıza çıkabilir. Günlük yaşamdaki yükü, ağırlığı kırmak için bir kaçış alanı yaratıp yazıyorum. Bazen kaçmak bizim için iyi. Kapıdan çıkıp geri gelmek iyi hissettiriyor.

Okuru bir yerden bir yere götürmeye niyetlisiniz.

Birini elinden tutup bir yerlere götürmeye niyetliyim.

Kadınlar için distopik denebilecek bir dünyada yaşıyoruz. Ütopyaya geçmek mümkün olabilecek mi? Kadınlar özgürce hayal kurabilecekler mi?

Ütopyanın peşinden koşmuyorum aslında. Kadın erkek fark etmez, makul ütopyanın olabileceğine inanıyorum. Ütopya dediğimizde aklıma kusursuz bir dünya geliyor. Onun yerine kendi istediğimiz dünyayı tasarlama çabasına sığınıyorum, bunun yeterli olduğunu düşünüyorum. Kadınlar ütopya yerine tasarlamaya başlayabilirler. Kendi ütopyamızın tasarlanabileceğini, gerçek anlamdaki ütopyanın arkasında karanlık tarafın olup olmadığını düşünüyorum. Böyle bir dünyada, dönemde kadınların özgürce hayal kurmaları çok zor tabii ki. Böyle bir dünya mümkün değil gibi gözükse de  ben olmasını umut ediyorum. Ona inanmak istiyorum. Olmadığını bilsem de çabalamaktan zarar gelmeyeceğini düşünüyorum.

'UMUT TÜKENMEZ'

Ayizi Kitap, kapanma kararı aldı.  Bugüne kadar kadınların ürünlerini tüm çabalarıyla destekledi, nefes oldu, diyebiliriz. Kitap yazım sürecinde ve kitabın bugün okurlarla buluşmasında Ayizi'nin katkılarına dair neler söylemek istersiniz?

Mitoloji insanların hayatlarına çok tanıdık olmadığı için ilk kitabımı hazırladığımda çok tedirgindim. Kabul ettiklerinde çok sevindim. Tam bize göre olmuş dediler. Bu çok iyi hissettiren ve cesaret veren bir şey. İkinci kitabı yazarken,' Bu çok gerçeküstü bir şey oldu' derken aklımda yine hep Ayizi vardı. Aksu Bora bu tarz konuları severmiş. Bora'nın yazdıklarımı paylaştığını anladım. Ayizi'nde kapılar aralanıyor. Aynı frekansta bir şeyler gidiyor. Kurumsallaşmış bir yayınevine göre  çok farklı bir tarzları var. Kapanacağı haberi de bizi oldukça üzdü ama bir yerden başka bir şekilde başlayacaklardır. Umut tükenmez.