'Terkedildim, terkedildim, terkedildim'*
Engin Barış Kalkan’ın İletişim Yayınları’ndan çıkan ikinci öykü kitabı 'Anonslu Kaset Doldurulur' raflarda yerini aldı. Kitabın içinde yer alan öyküler İstanbul sokaklarında dolanırken; Kalkan, okuyucusuna terk ettiklerini ve terk edildiklerini hatırlatıyor.
DUVAR - İlk öykü kitabı Maveraünnehir Nereye Dökülür 2017 yılında yayımlanan Engin Barış Kalkan’ın yeni öykü kitabı Anonslu Kaset Doldurulur, Ocak ayında İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Kalkan’ın öykülerini tek kelime ile tanımlayacak olursak eğer “şehirli” demek gayet yerinde olacaktır.
Altı öykülü ve birbirlerine göndermeleri olan öykülerden oluşuyor Anonslu Kaset Doldurulur. Bu kaset doldurma nesline ucundan yetişmiş birisi olarak, babamın peygamberler tarihi kasetlerinin üzerine vakti zamanın Ankarası'nda Radyo On’da Vahit adında durmadan arayıp farklı ses tonlarıyla şarkılar istediğim radyocuyu anımsadım. Nerelerdedir acaba? Sonra o kasetlerle aylar geçirdiğim okul koridorları. Bir kitap, bir kapak, bir cümle sizi alıp savurabiliyor işte edebiyatın en önemli mahareti ve en önemli kıymeti tam da burada duruyor.
Yine Engin Barış Kalkan’ın öykülerine dönecek olursak ilk öyküsü Memet Baydur’a Komşu Olmak ile sizi kıymeti büyük bir yazarın kapısına bırakıveriyor. Hatırlamayanlara yeniden okumak için bir kapı aralıyor. Hatırlayanlar için ise bu edebi hatırlatmanın kıymeti elbette büyük. Memet Baydur bir de kitabın son öyküsü olan Morisko’da karşımıza çıkıyor.
Yazarın okuruna hatırlattığı bir diğer şey ise terk ettikleri ve terk edildikleri. Aslında öykülerin ana karakterleri erkekler gibi görünüyor lakin arkada duran kadınların gücü ve kararlığı ön planda duran erkeklerin biraz dağılmalarına neden oluyor. Bir kadın okur olarak insana bazı erkekleri neden terk edildiğini de hatırlatmıyor değil. Leman, Cavidan, Gülsen, Zeliş kentli ve beyaz yakalı sevgililerinden vazgeçip kendi hayatlarına bir şekilde devam etmeyi tercih ediyorlar. Erkeklerin hayatları pek öyle kaldığı yerden devam etmiyor, biraz bocalıyor. Bu bocalamak elbette kadınlar için de geçerli, Kalkan’ın öykülerinde işin o tarafını pek görmüyoruz. Kentin içinde işle, güçlüklerle, sokakta ki hayatla, evin içinde kurulamayan iletişim ve ilişki ile başları dertte olan, bir şekilde geçmişte bir kadının çekip gittiği erkeklerin hikayelerinden oluşuyor öyküler. Mutluluk evin içindeyken bir şekilde fark edemeyen erkeklerin, kapıdan çıkıp gidenin de peşinden koşmaya pek mecalleri yok. Bir nevi aslında sahip olduğunuz hayata gerçekten sahip çıkın diyor bu öyküler okura.
'NE FAZLA NE AZ'
Engin Barış Kalkan’ın öykülerinin bir diğer özelliği ise dozunda bir erotizmi öykülerin içine serpiştirmesi. Ne fazla ne az. Bir erkek gözüyle kadınları tarif etmesinde doğallık var, bu doğallık hoyrat ve kaba değil, gayet usturuplu. Gayet yaşa, erkek karakterlerin tarif ve tahlillerine uygun. Savrulan ve hata yapan ama hatasını da gören erkek öykülerini okumak adına iyi bir kitap Anonslu Kaset Doldurulur. Espri seviyesi ve karakterlerin kendiyle eğlenme hali ve bu halin içinde keşfedilen küçük edebiyat oyunları dimağınızda bir tat bırakıyor.
Öyküler İstanbul sokaklarında dolanıyor. Bir kahvenin ya da bir barın pencere kenarına oturup dışarıya dalgın dalgın bakan birileri size olanı biteni anlatıyor. İstanbul’un sağanaklarında ıslanıyorsunuz. Bir yandan peş peşe bu kadar terk edilme hikayesi okuyunca da insanın gözünün önünden Gani Müjde’nin senaryosunu yazdığı, Ertem Eğilmez’in yönettiği Müjde Ar ve Şener Şen’in oynadığı Arabesk filmi geliyor.
Bir iç ses sürekli filmin şarkısını söylüyor: “Terkedildim, terkedildim, terkedildim, aksın gözüm nuru aksın, bundan sonra kör baksın.”