Kız çocuklar için 15 maddelik feminist manifesto
Feminist aktivist ve yazar Chimamanda Ngozi Adichie, çocukluk arkadaşının kızı için yazdığı 15 maddelik Feminist Manifesto’da kız çocukların özgür bir birey olarak yetişmesi için ebeveynlerin yapması gerekenleri sıralıyor.
Aslı Güneş
"Belli bir kalıba uymak için... bir kadının yüreğinin şu boyutlarda olması, asla daha büyük olmaması gerekir, yoksa Çinlilerin ayakları gibi iyice ezip sıkıştırırlar onu; kadının mutluluğu, tıpkı kek yapar gibi, değişmez bir tarife göre yapılır." Böyle der, Charlotte Bronte’nin Daniel Deronda adlı romanının karakterlerinden biri. Ezilip sıkıştırılan kadının bedenidir tabii, ruhudur. On sekizinci yüzyılın başından itibaren bütün görgü kitapları, kadının ayağını bin bir eziyet ve işkenceyle o daracık pabucun içine sıkıştırmak, onu iyi bir eş olarak hazırlamak için yazılmıştır.
Peki nedir kadının mutluluğundaki ölçü? Jane Austen’ın Gurur ve Önyargı’sının o ünlü giriş cümlesinde dile getirilen ölçü olmasın sakın: “Parası pulu olan her bekâr erkeğin kendine bir yaşam arkadaşı seçmesinin kaçınılmaz olduğu, herkesçe benimsenen bir gerçektir.” Mutluluk kekinin formülü parası pulu olan bekâr bir erkek. Şimdi kadınları bu ölçünün içine sıkıştırabiliriz. Görgü kitaplarının ve adab-ı muaşeret romanlarının yazdığına göre kadın, iyi bir kısmet bulmak için aristokrat boş zamanları dolduracak nakış, müzik ve dans bilgisine sahip olacak; okuduğu romanlar erkek akıl tarafından denetlenecek; erkeklere ayrılan tarih, felsefe, matematik gibi alanlarda top koşturmayacak; tutkulardan, heveslerden arınmış bir varlık olarak 'kısmet'ine doğru yol alacaktır. Barbara Cartland’dan Kerime Nadir’e uzanan romantik aşk yazınında yegâne formül, kadını bu değişmez mutluluk tarifinin içinde tutmaktır. Oyun alanı kadının 'ölçü'yü bulması için düzenlenmiştir.
Bugünlerde Nijeryalı bir feminist, bize ölçülü olmayı, kız çocuklarını toplumsal cinsiyet kalıplarına göre yetiştirmeyi salık veren kitapları, ideolojileri elinin tersiyle itip o daracık pabuçlara sıkıştırılan ayakları dansa çağırıyor. Feminist aktivist ve yazar Chimamanda Ngozi Adichie, çocukluk arkadaşının kızı için yazdığı 15 maddelik Feminist Manifesto’da kız (dolayısıyla erkek) çocuklarının toplumsal cinsiyet rollerinden sıyrılıp özgür bir birey olarak yetişmesi için ebeveynlerin yapması gerekenleri sıralıyor. Anne olmadan önce birey olmak, dilin dayatmalarını sorgulamayı ve cinselliği öğretmek, toplumsal cinsiyetin getirdiği işbölümüne karşı çıkmak, evlilikten asla bir başarı olarak söz etmemek, farkı ve farklı olmayı öğrenmek vs…
'BİREY OL' ÇAĞRISI
Gurur ve Önyargı’nın arzu nesnesi zengin bekârlarını elde etmeye çalışan, bu uğurda balodan baloya koşturan genç kızlara evliliğin aslında başarı olmadığını söylemek Tanrı’nın var olmadığını, hayatın aslında anlamsız olduğunu söylemekle eş anlamlı olsa gerekti. Öznenin ölümünü çoktan ilan eden bir çağda, kadınlara “birey ol” çağrısı yapan bir ses, arkaik mi bulunur peki? Bu soruyu, kadını endüstrinin talep ettiği modern mükemmel anneliğe, farklılık taklidi yapan bir örnekliğe, değişmez güzellik tariflerine göre inşa edilen bedenlere, vasatın sorgulanmazlığına davet eden muhafazakâr müphemliğe bakarak bir kere daha düşünüp öyle cevaplamak lazım.
Aydınlanma çağından gelen “Birey ol” çağrısı, endüstrinin, eğitimin ve totaliter rejimlerin hükümranlığında, geçmişteki kadar zorlu bir mücadeleyi gerektiriyor. Adichie’nin Feminist Manifesto’su, en çok özgür kız ve erkek çocuklar yetiştirmek isteyen ebeveynler ve eğitimciler için. Belki de işe ta en baştan, birey olmak’tan, sorgulamaktan, düşünmekten, okumaktan başlamak şart.