Rus Devrimi’nin Kısa Tarihi
Geoffrey Swain’in yeni bir bakış açısıyla devrimi ele aldığı kitabı 'Rus Devrimi'nin Kısa Tarihi' İletişim Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. 'Rus Devrimi'nin Kısa Tarihi' Rus Devrimi’ne objektif olarak bakmamızı sağlamasının yanında devrimi kendi gerçekliği içerisinde, adım adım var etmemizi ve değerlendirmemizi sağlıyor.
Büşra Uyar
Her saniye yeniden şekillenmekte olan bugünü anlamanın en meşakkatli ve etkili yolu, geçmişi anlamaktan geçiyor. Geçmiş ile bugün arasında kurulan ilişki bireylerin, toplumların, hatta kıtaların kişiliklerini ve eylemlerini analiz edebilmemizi sağlar. Bu analiz yeteneği, yapısı gereği basit gözükür, ama tıpkı bir anahtar gibi bize dünyanın kapısını açar.
Geçmişi anlamak gibi bir dert edindiğimiz andan itibaren karşımıza ülke devrimleri çıkıyor. İçinde fazlaca neden-sonuç ilişkisi barındıran ve uzun bir sürece yayılan bu devrimler; dinamik ve öfkeli kitleleriyle bizi her daim etkilese ve bizim için ilham kaynağı olsalar da, bu ilham verici devrimler tarihinin ne yazık ki kısa ya da uzun vadede ürkütücü diktatörlükler halini aldığını görürüz. Ülkemizdeki ve dünyadaki örgütlenme pratiklerini incelediğimizde, rol model haline getirilen devrimlerin diktatörlük halinin odak noktası haline getirilmediğini fark ederiz, oysa mutlak gerçeği görmezden gelmek tüm optimistliğe rağmen altında kalınan bir yüktür.
'ROL MODEL OLMA ÜNVANI'
Rus Devrimi de ürkütücü bir dönüşüm sonucunda diktatörlük halini almış, ancak bu durum onun elinden, belki de en çok imrenilen rol model olma ünvanını alamamıştır. Liderleri, uzun devrim sürecinde daima öfkeli ve dinamik olan halkı ile Rus Devrimi bu ünvanı fazlasıyla da hak eder. Yine de, dünya üzerindeki birçok şey gibi o da olumlu yönünün yanı sıra eleştirilecek, kimi zaman yanlış kabul edilebilecek eylemlerin oluşturduğu olumsuz kimi yönler de taşır.
'RUS DEVRİMİ'NİN ADIM ADIM VAR EDİYOR'
Bu anlamda İletişim Yayınları’ndan çıkan Rus Devrimi’nin Kısa Tarihi, Rus Devrimi’ne objektif olarak bakmamızı sağlayan önemli bir çalışma. Geoffrey Swain’in titiz çalışması, Rus Devrimi’ni salt “sempati unsuru” olmaktan öteye taşıyıp, onu kendi gerçekliği içerisinde, adım adım var etmemizi ve değerlendirmemizi sağlıyor. Örneğin tüm dünyada adeta siyasi bir ekol haline gelmiş Bolşeviklerin devrim sürecinde nasıl bir profil çizdiğini çoğu zaman düşünmeyiz. Daha doğrusu onların cesur ve inatçı kimlikleri bizim için yeterlidir. Oysa Bolşeviklerin son derece karışık ve yoğun bir bürokratik kimlikleri de vardır. Bu çalışma boyunca son derece ayrıntılı ve nitelikli biçimde ele alınan Bolşevikler, anlaşılır ve bir o kadar da tartışmaya açık adımlarıyla, sosyolojik ve tarihi bir bulgu olarak okurların karşısına çıkıyor. Swain’in çalışması bu noktada, Bolşeviklerin çoklu kimliğini anlamak açısından son derece önemli bir kaynak olarak kabul edilebilir.
Etkili bir panoromik çalışma olan Rus Devrimi’nin Kısa Tarihi, sekiz bölümde devrimi “ilmek ilmek” örüyor. Her daim hayret ve hayranlık uyandıran Rus halkının, “kurtuluş” planları içinde debelenen hükümetle oluşturduğu tezat, okura önemli bir zemin hazırlıyor. Zira çalışmanın anlaşılır ve yardımcı iç yapısı sayesinde, “halk” diye adlandırıp geçtiğimiz kitlenin aslında devrim boyunca sürekli olarak yeniden şekillendiğini öğreniyoruz. Bu şekillenme ve inat, hükümetin aşırıya kaçtığını düşündüğümüz, “geçiştiren” tavrının sebebini açıklar hale geliyor. Kitabın başında bulunan “Rus Devrimi Zaman Tüneli” ise adeta, devrim sürecinin ne kadar yoğun ve durulmaz olduğunun kronolojik bir kanıtı olarak okura sunuluyor.
'RUS DEVRİMİ'Nİ TAHLİL EDİYOR'
İletişim Yayınları'ndan çıkan Rus Devrimi'nin Kısa Tarihi, dünyaya olan bakış açısını genişletmek isteyen okurların mutlaka elinde bulundurması gereken bir kitap. Çalışmasıyla Rus Devrimi konusunda ileri okumaların kapısını ardına kadar açan Swain, Rus Devrimi'nin Kısa Tarihi'ni yine en iyi kendisi tahlil ediyor: “Elinizdeki kısa tarih, Çar’ın Şubat 1917’de alaşağı edilmesi ile başlayan sürecin ne zaman ve nasıl raydan çıktığını ve parti disiplinine dair Bolşevik teorilerle köylülüğün sosyalizme yönlendirilmesi gerektiğine dair bir ideolojik kanaatin nasıl olup da bir tek parti diktatörlüğü ile sonuçlandığını araştırıyor.” (syf. 26)