küçük İskender: 'Bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var, sokaklar var, kediler!'

İnsan bireyliği arzu temelli bir hayatı açık ya da gizli yaşamaya çalışırken küçük İskender’in hayatı ve şiiri çoktan onun yanında yer almış ve bunu cümle âleme ilan etmişti. Hepimiz yaşadığımız bu hayatın ya da bu hayatta “kanlı lağım fareleri”ydik ve oradan şiire “iltica” ettik/geçtik.

Google Haberlere Abone ol

Halim Şafak

Memet Fuat ve Mehmet H. Doğan’ın temel özelliği dönemlerle ve yazılan şiirle kurdukları olumlayıcı ve geliştirici ilişkidir. Onların bu tavrı dönemlerin ve yazılan şiirin öne çıkmasına ve tartışılmasına neden olurken ilginin kendilerine yönelmesini de sağlamıştır. Ne var ki her ikisinin de bu ilgileri kendileri için kapsayıcı bir tartışma nedeni olmamış, çoğu zaman deneme ve eleştirel denemenin sınırları içinde ve satır arasında geçen değinmelerle sınırlı kalmıştır.

Dünya şiirinden (Beat Kuşağı) ve İkinci Yeni’den etkilenen küçük İskender’in (1964) ilk şiirinin 1986 yılında Adam Sanat dergisinde yayımlanmasını, ilk kitabının 1988 yılında (Gözlerim Sığmıyor Yüzüme) Adam Yayınları’ndan çıkmasını da bu ilgiyle açıklayabiliriz. Önce şiir geleneği ve seksenler; sonra onun devamı sayılabilecek doksan şiirinin baskısı altında şirini yazan küçük İskender, şiirinin biçimsel olanla kurmaya çalıştığı ama belirleyici olmayan ilişkiye rağmen genç yaşta kendi şiirselini oluşturmuştur. küçük İskender’in yazdığı geçmişle ve şiirle kurulabilecek ilişkilere ve tespit edilebilecek etkilere ve yakınlıklara rağmen farklı bir şiirdir. Üstelik bu şiir sosyalist gerçekçi şiirin şematizmi ve vasatlığı karşısında da bireyi merkezine alır ve başka bir toplumsallık önerir. Hasan Bülent Kahraman’ın seksenlerde yazılan şiir içinde küçük İskender ve Emirhan Oğuz için başka bir parantez açmasının nedeni de bu toplumsallıktır.

küçük İskender’in yazdığı şiirin temel özelliklerinden biri de yoğun imgeselliğidir. İmgesellik dilde Ahmet Oktay’ın sözünü ettiği türden bir mekanikleşmeye ara ara yol açsa da bu oluşturduğu karşısında geride kalır, çoğu zaman sorun olmaktan çıkar. Yazdığı neredeyse edebiyatın yerine konan popüler kültür ve onun bünyesindeki magazinelleşme ve bunu tüketmeye çağıran kültür endüstrisi ve solun kimi kesimlerinin buna gösterdiği tartışmalı ilgiye rağmen şiirdir. Görselleşmenin ve yeni iletişim biçimlerinin küçük İskender ve şiiri temelli oluşturduklarını ve bundaki katkısını da unutmamak gerekir. Kaldı ki imge ağırlıklı ve anlamı daha çok derinlerde tutan bir şiirin bugünün ürünü olduğu kadar onun karşısında durabilmenin imkânı ve alanı olabileceği de küçük İskender ve daha başka şairler sayesinde ortaya çıkmıştır.

YAŞAMA DÖNÜK BİR EYLEME DÖNÜŞEN ŞİİR

Aynı dönemde Ahmet Oktay’ın Amerika’da ortaya çıktığını belirttiği yeraltı kültürü ve edebiyatının, ikisinin yaydığı anti-otoriteryanizmin, bağlı olarak insan cinslerinin gizlilikle yaşadığı aşk ve onun cinseli, bunların yaşamsal karşılığının ve dünyanın görece özgürleşmesinin küçük İskender ve şiirine ilgi ve etkiyi arttırdığını yazabiliriz. Bunun hem yalnız ve birlikte yaşama hem de edebiyat ekseninde karşılık bulması ve yeni iletişim biçimlerinin bunu çoğaltması ve yaygınlaştırması da burada anılmalıdır.

Ama asıl önemli olan küçük İskender’in şiiri ve yazısının -Terry Eagleton’a başvurarak belirtirsem- hayata, ona, ilişkin söylemlerle anlam kazandırabilmesi ve bunu hemen şimdi yaşamaya dönük bir şeye/eyleme dönüştürebilmesidir. (Hayatın Anlamı, çeviri: Kutlu Tunca, Ayrıntı,2012) Şiiri ve yazısındaki geçmiş de gelecek de bugünü ve hayatı bugünde çoğu zaman edepsizce yaşamayı ve yaşadım demeyi kışkırtır. Bu Baha Tevfik’in “edebiyat katiyyen muzırdır” demesiyle son derece uyumlu bir tavırdır. Hayat burada yazılıp söylenen bir şey olmaktan çok yaşanan ve birlikte yaşamaya çağrılan ama aynı zamanda aşırılaşmaya sonuna kadar açık bir unsur ve olgu haline gelir.

Bu yaşama da bir yanıyla düpedüz isyandır, isyan etmeye çağrıdır. Hatta yaşıyor olmak burada bugüne dönük bir karşı çıkma eylemidir. Başka bir deyişle karşı çıkarsak, direnirsek, tepki gösterirsek yaşayabiliriz. Buysa küçük İskender’in şiiri ve yazısının gençlik ve onun anti-otoriter düşünceye ve bu temelde yaşamaya ilgi duyan kesimler üzerinde etkili olması için yeterlidir. Bu etki hem yazma hem de yaşama eyleminin birbirinin önüne geçmesine ve geride kalmasına ve bu temelde bir çatışmaya girmesine de izin verir.

Burada da kalmaz söz konusu hayat ve oradan çıkarılan şiir... William Shakespeare’in altını çizdiği türden bir kesinlik taşımasa da “Size farkları öğreteceğim” türünden bir iddiayı da bünyesinde bulundurur. küçük İskender’in bu noktada asıl güç aldığı düşünce ise J.J. Rousseau’nun “Karşılaştığım hiç kimseye benzemez yapılmışım; hatta dünyada hiç kimseye benzemediğimi söylemeye cüret edeceğim. Diğerlerinden daha iyi olmayabilirim, ama en azından ben farklıyım" diyebilmesidir. Yaşamayı ve bağlı olarak yazmayı asıl kışkırtan olgu da bu farklılıktır. Bunun şiir yazanı öteki ilan ettiği de muhakkak belirtilmelidir.

Farklılık insan cinslerinin arzularına ve onun temellendirdiği cinselliğe ve hayat ikisinin edepsizliğine, aşırılığına sonuna kadar açıktır. Arzular da ölüm karşısında fazlasıyla yaşamaya çağrıdır. Hatta Terry Eagleton’ın arzuyu baştan ölümün hasmı kabul etmesi de bu yaşamaya çağrıyla ilgilidir. Bu bize yine Terry Eagleton’a göre arzunun hayatın anlamı olmaya en uygun aday olduğunu ifade etme gibi noktaya vardırır, ki bu hem arzuyu hem de onu yaşamayı daha önemli hale getirir. Kaldı ki yine Terry Eagleton’ın dediği gibi “hayatın anlamı bir sorunun çözümü değil, belli bir şekilde yaşama meselesidir.”

Ve bu yaşama neyi öncelerse öncelesin hayatın bireysel ya da toplumsal başka unsurlardan tamamıyla uzakta ve bağımsız olarak yaşanmasına izin veriyor da değildir. Her şey burada dünya ve insan içinde oluyor ve yaşanıyordur. Dünya arzularımızı yaşadığımız yer ve düzlem olduğuna göre arzu kadar başka şeylere de burada yer açılması doğaldır ve beklenmelidir.

Bu hayat insanın hem kendine hem de bir başkasına yönelik bir kışkırtıcılık, ihlal edicilik ve ikisinin şiddetiyle yaşandığı gibi etrafı da, okuru da buna dâhil olmaya çağırır. Söz konusu dâhil olma edebi yaratıcılık ile politik terör arasında Lentricchia& McAuliffe’nin sözünü ettiği türden (ama daha çok birey üstünde ve bireysel temelde) bir yakınlığa da yol açar. küçük İskender’in edebi teröristliği de ancak bu yakınlıkla açıklanabilir ve asıl anlamını bulabilir.

Buraya kadar belirtilenlerden hareketle küçük İskender’in şiiri, yazısı, öyküsü ve romanları edebiyata dönük okurluk çağrısını da geçen bir önem ve anlama sahiptir denebilir. Hatta yazıp söylediğinin hayati etkisinin en azından döneme bakarak kimi zaman ortaya konulanı bir edebiyat yapıtı olmanın daha ötesine de geçirmiştir. Görece özgürleşme ve yaşama arzusunun da katkısıyla insan cinsleri küçük İskender’in yazıp söylediği ve bunlara yansıyan hayatının aynı zamanda ihlal edici ya da baştan ihlal etmeye çağıran yanına daha fazla yönelmiş kendilerine buradan hem şiir hem de hayat çıkarmışlardır.

Bu durum genç okuru ve şairi (popüler olanın olumsuz etkilerine rağmen) küçük İskender’in edebiyat ve hayat temelli çağrısına yanıt vermekle bırakmayıp hem şiirin hem de benzer bir hayatın birlikte ya da değil, yaşamanın peşine daha da düşürdüğünü, böylelikle tartışmalı bir biçimde de olsa yeraltını yer üstünde ya da yine yeraltında yaşanır başka bir düzey olma ve orada yaşama gibi bir noktaya getirdiğini ve eylediğini söyleyebilirim.

Bu etkilerden dolayı küçük İskender’in şiiri-yazısı ve yaşamakta olduğu hayatın karşılaştırmasını yapmak doğru gibi durmasa da Beat Kuşağı'nın, Jean Genet’in, Bukovski’nin ve daha başkalarının hem edebiyatlarının hem de yapıp ettiklerinin, yani hayatlarının- ve bunun yine ikisindeki kitleselleşmeye açık ama daha çok orta sınıflar üzerindeki kültürel olana dâhil karşılıkları birlikte ele alınmalıdır diye düşünüyorum.

Özetle küçük İskender’in ve edebiyat yapıtının insan cinslerinin hem hayatları hem cinsellikleri ve bunu yeraltında ama daha çok yerüstünde yaşama, bunun için mücadele etme noktasında insanda yol açtıklarını yadsıyamayız. Bu dediğim bir yerden sonra onu da geçip doğrudan ya da onu da içselleştirip insanın temel sorunlarına kafa yormaya ve tartışmaya da dönüşmüştür.

Bugün, kendini özellikle küçük İskender’in biraz da genç şairden kaynaklanan nedenlerle böyle bir geçmişi olmadığı, varsa da geçip gittiği, etkisizliği, geçerliliğini kaybettiği, üstüne kendini inşa etmeye çalışsa da gerçeğin bu olmadığını biliyoruz. Bugünün genç şairlerinin çoğu dünya şiiri, İkinci Yeni, küçük İskender’in şiiri ve anti-otoriter düşünce ve yaşama biçimleri olmadan kendini ve geçmişini açıklamakta zorluk çekebilir. Aynı şekilde insan zihninden fanzinlere, dergilere, kitaplara ve yayınevlerine kadar kalabalık bir geçmişin ve birikimin bunun tanığı ve kendini ifade ve gerçek ettiği alan olduğunu da burada bir daha ve ısrarla belirtmek durumundayım. Kaldı ki bugün ne yaparsa yapsın geçmiş diye bir şey varsa onu ortadan kaldıramaz ancak üstünden atlayarak geleceğe gitmeye çalışır.

KÜÇÜK İSKENDER'İN ŞİİRİ VE HAYATI YAN YANADIR

En baştan belirtmeye çalıştığım gibi şiir, küçük İskender’e yönelik etkilenme ve yönelimin bir boyutunu oluşturuyorsa bunun ikinci ve önemli noktası ise, birlikte ya da değil, bugün artık normalliğini ilan etmiş ya da öyle kabul edilen ama hala aşırılıklara açık hayattır. İnsan bireyliği arzu temelli bir hayatı açık ya da gizli yaşamaya çalışırken küçük İskender’in hayatı ve şiiri çoktan onun yanında yer almış ve bunu cümle âleme ilan etmişti ve hepimiz yaşadığımız bu hayatın “kanlı lağım fareleri”ydik ve oradan şiire “iltica” ettik.

Dünya bugün böyle bir geçmişe ihtiyaç duymasa da tartıştıkça öncesinde sonrasında aynı geçmiş içerenleriyle muhakkak ortaya çıkacaktır. Bunların küçük İskender’in ve yazdıklarının özellikleri içinde öne çıktığını bir kez daha belirtip konuyu arzu etme ve yaşamaya bağlıyorum.

Edebiyatçılardan küçük İskender'e veda: Bir martıyı ağlattın işte...Edebiyatçılardan küçük İskender'e veda: Bir martıyı ağlattın işte...

küçük İskender ve Can Yücel: Bunların hepsi kıyamet alametiküçük İskender ve Can Yücel: Bunların hepsi kıyamet alameti

Şükrü Erbaş: Kalbimin incecik İskender'iŞükrü Erbaş: Kalbimin incecik İskender'i

küçük İskender ve Can Yücel: Bunların hepsi kıyamet alametiküçük İskender ve Can Yücel: Bunların hepsi kıyamet alameti

küçük İskender'in doktoru ile sohbeti: Yeteri kadar Edip Cansever okumuşsunuz...küçük İskender'in doktoru ile sohbeti: Yeteri kadar Edip Cansever okumuşsunuz...

küçük İskender'in sınırsızlığı, durmaksızın genişleyen şiiriküçük İskender'in sınırsızlığı, durmaksızın genişleyen şiiri

Şiir ve hayat çok şey kaybettiŞiir ve hayat çok şey kaybetti

küçük İskender’in yangında ilk kurtarılacaklar listesi!küçük İskender’in yangında ilk kurtarılacaklar listesi!

Hayatla uzlaşmayan şair: küçük İskenderHayatla uzlaşmayan şair: küçük İskender

küçük İskender, ölüm, şiir…küçük İskender, ölüm, şiir…

Benzersiz olma cesareti: küçük İskenderBenzersiz olma cesareti: küçük İskender

küçük İskender hayatını kaybettiküçük İskender hayatını kaybetti

küçük İskender kimdir?küçük İskender kimdir?