küçük İskender’in yangında ilk kurtarılacaklar listesi!
küçük İskender ne yaptı etti, “yangında ilk kurtarılacaklar” listesinin başına şiiri yazdırdı.
Altay Öktem
Giderayak vasiyetini yazdı. Altın kıymetindeki tek bir cümleyle: Gücü yetenler şiire iltica etsin!
Biz, ne yazık ki hayata teğet geçenlerin arasında, onların coğrafyasında, onların devletinde, onların düzeninde yaşadık, yaşıyoruz hâlâ. Onların değer yargılarını, onların mikadan ahlâklarını üstümüze yamalı bir bohça gibi geçirmeye çalışıyoruz, mecbur bırakılıyoruz. k. İskender için söylenecek ilk şey bu bence: O, hayata teğet geçmedi. Taviz vermeden, hayata dikine saplandı.
Çok güzel şiirler mi yazdı? Bilemem. Şiire değil, güzele nasıl baktığınıza bağlıdır bu sorunun cevabı. Ama şu bir gerçek ki, alışıldık estetik anlayışını eğdi, büktü, bozmakla kalmadı, yerine yenisini de önerdi. Süregelen şiir anlayışında derin bir gedik açtı, şiir ırmağının yönünü değiştirdi. Daha ne olsun?
Şiire olan saygısından şairlere hep dostlukla, hep saygıyla yaklaştı. Uysal bir çocuk gibiydi k. İskender. Bu sözüm sizi şaşırtmasın, onu tanıyanlar hırçınlığına kefildir daha çok. Hayatın insanı dışlayan yanına, haksızlığa, insanı kıyım kıyım kıyan düzene karşı hırçındı. Hırçın ne kelime, pervasızdı, saldırgandı, öyleydi.
İstanbul’u şiire soktu. Hem de, “sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul” diyerek değil, basbayağı şehrin dibini karıştırıp yüzeye çıkararak. Kısacası İstanbul’u yüzümüze vurdu. Kentin kıyısından geçen, hatta ortasında, tam merkezinde duran, kenti anlatan çok güzel şiirler var edebiyat tarihimizde. Ama kentli bir şiiri ilk kez İskender kurdu.
Yaşayan dili şiire bütün çıplaklığıyla soktu. Sadece küçük insanın, sade vatandaşın değil, dışlanmışların, hayatın kıyısına atılmışların dilini, dahası duygularını soktu. Şaşırdık mı? Seksenli yılları, doksanların başını düşünün. Evet, şaşırdık. Bu kadar da olmaz dedik. Edebiyat edepten gelir, şiir sözcük aristokrasiyle yazılır dedik. Ben demedim de, diyenler çoktu. k. İskender bir kesim tarafından aforoz edilmeye, marjinal bir alana hapsedilmeye çalışıldı. Geri çekilseydi, yok olurdu. Dimdik durdu. Yüreğinden çok omurgası ön plandaydı. Gün geldi, devran döndü, aforoz etmeye çalışanlar baş tacı etmek zorunda kaldı.
Ne yaptı etti, “yangında ilk kurtarılacaklar” listesinin başına şiiri yazdırdı.
Giderayak vasiyetini yazdı. Altın kıymetindeki tek bir cümleyle: Gücü yetenler şiire iltica etsin!
İyi ki aynı dünyada, aynı zaman diliminde yaşadık. İyi ki seni tanıdım İskender. İyi ki arkadaşımdın.
Edebiyatçılardan küçük İskender'e veda: Bir martıyı ağlattın işte...
küçük İskender ve Can Yücel: Bunların hepsi kıyamet alameti
küçük İskender: 'Bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var, sokaklar var, kediler!'
küçük İskender ve Can Yücel: Bunların hepsi kıyamet alameti
küçük İskender'in doktoru ile sohbeti: Yeteri kadar Edip Cansever okumuşsunuz...
küçük İskender'in sınırsızlığı, durmaksızın genişleyen şiiri
Şiir ve hayat çok şey kaybetti
Şükrü Erbaş: Kalbimin incecik İskender'i
Hayatla uzlaşmayan şair: küçük İskender
Benzersiz olma cesareti: küçük İskender