Savaşın yaraladığı çocuklar

Sara Nović, ruhu yaralanan çocukları merkeze alarak savaşın vahşetini ve anlamsızlığını gözler önüne seren bir eser yaratmayı başarmış. Savaştaki Kız, tüm insanlığın kanayan yarası olan çocuk askerlik konusuna, savaşın gaddarlığını sömürmeden, milliyetçi hezeyanlara kapılmadan değinen bir roman.

Google Haberlere Abone ol

Savaşların açtığı yaralar en çok çocukların yaşamını etkiliyor. 21. yüzyılda da bu yaraların sarılmasına yardımcı olunduğu söylenemez. Uluslararası kuruluşlar, bu yüzyılın başında dünyanın dört bir yanında iki yüz elli binden fazla çocuk askerin olduğunu rapor ediyor. Büyük çoğunluğu zorla askere alınan çocukların yetişkinlere göre daha fazla sayıda can kaybı yaşadığı, sakatlanma oranlarının yüksek olduğu, psikolojik travma geçirdikleri ve topluma yeniden katılmakta zorluk çektikleri de sıklıkla vurgulanıyor. 2000’li yıllardan beri bu konu zaman zaman gündeme gelse de bir santim yol alınabilmiş değil.

Durumun vahameti, çarpıcılığı göz önüne alındığında konunun edebiyat ve sinemada daha fazla temsil edilmesi beklentiler dahilindedir. Fakat gerçek hayat bu şekilde işlemiyor. İnsanlığın, kendi günahlarına karşı körlüğü, türsel bir hayatta kalma refleksi haline dönüşmüş durumda. Bu durum kaynakların tüketilmesi konusunda da kötülüklerin sessiz kalınarak onaylanmasında da karşımıza çıkıyor. Gerçek trajediler sıkıcı oldukları gerekçesiyle izleyici ya da dinleyici bulma konusunda  başarısız oluyor.

Mesela 1990’ların başında dağılma sürecinde başlayıp 1999’da sonuçlanan Kosova Savaşı’na kadar yaklaşık dokuz yıl boyunca savaşa maruz kalan Yugoslavya topraklarında yaşananlar, uluslararası toplumun üç maymunu oynadıkları bir dönem olarak dikkat çekti. Yaşanan trajediler o kadar büyük, savaşın gaddarlığı öylesine sınırsızdı ki bu dönemi anlatmaya yönelik çabalar hep eksik kaldı. Bu dönemde neredeyse tüm ülkelerde çocuk askerlerin varlığı kayıtlar altındaydı. 1991’de Hırvatistan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle başlayan Hırvatisyan Savaşı da çocuk askerlerin saha sürüldüğü bir savaş olarak tarihe geçti. Bu dönemde yaşananları bir kız çocuğunun gözünden anlatan, geçtiğimiz aylarda Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan Sara Nović’in Savaştaki Kız romanı, edebiyat alanındaki sessizliği bozan önemli eser olarak dikkat çekti.

SAVAŞIN NORMALLEŞMESİ 

Savaştaki Kız, 1990’lı yıllardan 2000’li yıllara uzanan bir zaman diliminde ana karakter Ana Juric’in hikâyesine odaklanıyor. Savaş esnasında yaşadığı trajedilerin yurtsuzlaştırdığı Ana, ne kaçmayı başardığı Amerika’da ne de doğduğu Hırvatistan’da kendini yuvasında hisseder. Kitap Ana’nın kendisiyle, yaşadıklarıyla ve insanın kötülüğüyle yüzleşme çabasını merkezine alır. 1991’de 10 yaşında olan kahraman, ailesiyle birlikte küçük evlerinde yaşayan, küçük kardeşinin doğmasıyla birlikte salondaki kanapede yatmaya başlayan, erkeklerle futbol oynamayı seven, bisikletin üstünden inmek istemeyen, okuldan sonra eve girmemeye yeminli mutlu bir kız çocuğudur. Zagreb’in çok kültürlü ortamında hangi etnik gruptan olduğunu önemsemeyen bir kızdır üstelik. Ana’nın nefretten azade saflığı, 1991 yılında Sırpların egemen olduğu Yugoslavya Millî Ordusunun Hırvatistan’a saldırmasıyla yara alır. Artık sokaklardaki oyunlar değişmeye başlamış, siper için kullanılan kum torbaları, sığınakta jeneratörü çalıştırmak için bulunan bisiklet gözde oyun malzemeleri hâline gelmiştir. Bombardımanlar, karartmalar ve açlıksa gündelik hayatın rutininde yavaşça yer etmeye başlar. Kitabın ilk bölümü savaşla birlikte değişmeye başlayan koşulların nasıl hızlı bir şekilde normalleştirildiğini anlatır. Ana’nın asıl trajedisi ise kardeşini tedavisi için Saraybosna’ya bıraktıkları gün başlayacaktır. Saraybosna dönüşü Sırp milisler yollarını kesecek ve bu, Ana’nın yaşamının geri dönüşsüz bir şekilde değişmesine neden olacaktır.

Savaştaki Kız, Sara Nović, 256 syf., Ayrıntı, 2019.

Kitabın bundan sonrasında Amerika’ya kaçmayı başarmış olan Ana’nın hikâyesindeki boşluklar yavaş yavaş dolmaya başlar. Ailesi katledildikten sonra yerel bir birlikte çocuk asker olan Ana’nın yaşadıklarını öğrenmeye başlarız. Savaşın nasıl çocuksu saflığı yok ettiğini, kötülüğün nasıl bir norm olarak kendini dayattığını, ölmenin ve öldürmenin nasıl yaşamak için tek yolmuş gibi sunulduğunu düşünmeyi talep eden bir romana dönüşür, Savaştaki Kız.

ANLATIM STRATEJİLERİ

Sara Nović, hikâyesini kurarken farklı stratejiler izleyerek yaşanılan trajedilere odaklanmayı seçiyor. Bu stretijilerden biri romanın merkezine tümüyle Ana Juric’i yerleştirmesi. Bu tercih romandaki diğer karakterlerin derinleştirilmemesi sonucunu doğurmuş. Daha doğrusu Ana’nın tümüyle baskın bir karakter olduğunu hissediyoruz kitabı okurken. Ama bunun da bilinçli bir seçim olduğu aşikar. A. Ömer Türkeş’in yerinde tespitiyle vurgularsak, “Nović’in amacı Yugoslavya İç Savaşı hakkında bilgi vermek, bir tarafı haklı göstermek ya da çatışmanın politik koşullarını tartışmak değil; bu çılgınca dünyaya küçük bir kızın gözünden bakmak, savaşın ve düşmanlığın irrasyonel, yıkıcı yanları ortaya koymak.” Böylece evrensel anlamda savaşın kötülüğü üzerine düşünmeye davetiye çıkarıyor kitap.

Nović’in tercih ettiği diğer strateji ise polisiye romanlardan aşina olduğumuz, son dönemlerde en yetkin örnekleri Kazuo Ishiguro tarafından icra edilen kısaltılmış anlatım tekniğini kullanmak. Kısaltılmış anlatım tekniğinde yazar, hikâyeyi bilgilendirmeden hemen önce keser ve okurda beklenti yaratır. Nović de Ana’nın yaşadıklarını bir anda anlatmak yerine parça parça açığa çıkarmayı seçiyor ve böylece kitabın son sayfasına kadar merak unsurunu canlı tutmayı başarıyor. Ama yazarın amacı sadece kitabın okunurluğunu arttırmak değil. Daha ziyade, yaşanan travmayla yüzleşme süreçlerine okuru da davet etmeyi hedeflemiş Nović.

TRAVMALARLA YÜZLEŞMEK

Kitabın önemli vurgularından biriyse savaştan uzakta yaşayanların kötülükle yüzleşmek konusundaki isteksizlikleri. Aslında tüm insanlık için travmatik bir deneyim olan savaşlarla ilgili olarak anlatılanlara karşı insanların tepkisi rahatsızlık duymak oluyor. Ana’nın ağzından aktarılan şu bölüm bu açıdan tipik: “Başlangıçta, kaygı ve her şeye burnunu sokma arasında gidip gelen büyükler savaş hakkında sorular sorardı, ben de gördüklerim hakkında dürüstçe konuşurdum ama tasvirlerim çoğu zaman, hepsini geri almam, savaşın ya da soykırımın o kadar da kötü olmadığını söylemem bekleniyormuş gibi rahatsız göz kaçırmalarla karşılanırdı. Onlara öğretildiği gibi başsağlığı dileyip konuşmayı bitirmek için bir bahane sunmadan önce kaba olmamak adına belli bir sürenin geçmesini beklerlerdi zorlukla.”

Diğer taraftan savaşın içinde yaşamını normalleştirmiş, Zagreb’de doğrudan Sırp milislerle yüzleşmemiş Luka’nın savaş yıllarını unutma biçimi de travmaların nasıl çeşitlendiğini göstermesi açısından önemli veriler sunuyor. Çocuk asker olmak zorunda olmayan, soykırımla yüz yüze gelmeyen Luka için savaş ister canlı olarak ister televizyondan  izleyebildiği bombardımanlardan, uzaktaki işgal ve kıyım haberlerinden, komşularının, arkadaşlarının, akrabalarının trajedilerinden oluşuyor. Dolayısıyla yaşadıklarını unutma ve halının altına süpürme konusunda Ana’ya göre daha başarılı oluyor. Oysa bu başarı bilinçli bir savaş karşıtlığına kapı aralayan bir şey değil. Daha çok kayıtsızlıkla dünyayı ve kendini anlamaktan kaçınmak konusunda bir başarıdan bahsetmemiz mümkün. Nović her iki durumda da kötülüklerle yüzleşmekten kaçınmanın sorunlu oluşunu vurguluyor Savaştaki Kız’da.

Sonuç olarak, Nović, ruhu yaralanan çocukları merkeze alarak savaşın vahşetini ve anlamsızlığını gözler önüne seren bir eser yaratmayı başarmış. Savaştaki Kız, tüm insanlığın kanayan yarası olan çocuk askerlik konusuna, savaşın gaddarlığını sömürmeden, milliyetçi hezeyanlara kapılmadan değinen bir roman.