Ahmet Büke: İnsan olmanın iyi ve fena yanlarını merak ediyorum

Öyküleriyle çağdaş Türkçe edebiyatın önde gelen isimlerinden Ahmet Büke'nin son kitabı Varamayan, Can Yayınları tarafından yayımlandı. Büke ile Varamayan'ı ve öykücülüğünü konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

Cem Alpan

DUVAR - Yazar Ahmet Büke'yle son öykü kitabı Varamayan hakkında konuştuk. Kitabın çatısını oluşturan 'Varamayan Ahmet' adlı uzun bir öyküyle başlayan Varamayan'da, bundan başka İzmir ve çevresinden esinle yazılmış, birer inci değerinde on bir kısa öykü yer alıyor. "Yerel dil ve lehçe kullanıyorum diyemeyiz bence. Ama özellikle karakterlerin tanımlanmasında ya da diyaloglarında yerine göre bölgesel ağızlar ve sözcükler kullanıyorum. Bölgesel meselelerden öte hepimizin insan olmaktan kaynaklanan çıkmazlarını, iyi ve fena yanlarını merak ediyorum" vurgusunda bulunan Büke, öykücülüğüyle ilgili olarak "Ben zihninde fotoğraflar, kokular, sesler, başkalarından dinlediğim ödünç anılar biriktiren birisiyim" dedi.

Ahmet Büke

Yaşadığınız coğrafyayla, genel olarak İzmir ve çevresiyle özdeşleşmiş bir yazar olduğunuz söyleniyor. Bu yöreleri ve insanlarını anlatmanın nedenleri nelerdir?

Aslında yöresel öyküler anlattığımı düşünmüyorum. İnsana ait, insandan doğru gelen öykülerin peşine düşüyorum. Bölgesel meselelerden öte hepimizin insan olmaktan kaynaklanan çıkmazlarını, iyi ve fena yanlarını merak ediyorum. Onları anlamaya çalışıyorum. Şimdiye kadar bunun en iyi yolunun öykü yazmak olduğunu fark ettim. Bir arkadaşımızla düştüğünüz uzun bir konuşmanın içinde kendimizi de anlamaya başlarız aslında. İşte öykü yazarken aynısını yaşıyorum ben de.

Genel olarak öykü kitaplarınız uzun bir hikâyeyle başlıyor. Bunun belli bir nedeni var mı?

Böyle bir genel durum yok. Sanırım iki kitabımda benzer bir hal var: Alnı Mavide ve Varamayan. Geriye kalan sekiz öykü kitabımda aşağı yukarı aynı uzunlukta öyküler sürüyor.

İlk öykü 'Varamayan Ahmet' bir askerlik öyküsü. Sizin anılarınızdan, tanık olduklarınızdan izler taşıyor mu?

Varamayan Ahmet bir askerlik öyküsü değil bence. İçinde askerliğin de geçtiği sılaya, anneye, çocukluğa varamama, ulaşamama öyküsü. Manzarası insan olan uzun bir yol hikâyesi aslında.

Varamayan, Ahmet Büke, 88 syf., Can Yayınları, 2019.

'KARAKTERLERİN TANINMASINDA BÖLGESEL AĞIZLAR KULLANIYORUM'

Yerel dillere ve lehçelere de yer vermişsiniz. Yerellik ve evrensellik ilişkisi (ya da karşıtlığı) hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Yerel dil ve lehçe kullanıyorum diyemeyiz bence. Ama özellikle karakterlerin tanımlanmasında ya da diyaloglarında yerine göre bölgesel ağızlar ve sözcükler kullanıyorum. Genelleme yapmayayım yine ama sanki öykücülüğümüz de giderek daha suskun metinler, karakterler var gibi geliyor bana. Oysa diyalog hem akışkanlık sağlar hem de yazara manevra alanı yaratır; kimi zaman da bir durumu, oluşu anlatmak için zaman ve ekonomi sağlar. Tabii konuşan karakterler için insanları bol bol dinlemek gerekiyor. Kim neyi, nasıl söyler konusu önemli. Şimdiki çağımız dinlemekten çok konuşmak ve eylemek üzerine kurulu olduğu için sanırım giderek daha az konuşan kahramanlar okuyoruz.

Diğer öykülerinizin hepsi çok kısa. Yöre insanlarının hayvanlarla, doğayla ilişkisini anlatmışsınız. Geleneksel anlatılardan da faydalanıyorsunuz. Öykülerinize konu seçerken neleri gözetiyorsunuz? Bu öykülerin şiirle de akrabalığı olduğu söylenebilir mi?

Ben zihninde fotoğraflar, kokular, sesler, başkalarından dinlediğim ödünç anılar biriktiren birisiyim. Sonra onları önüme çekip öykü malzemesi haline getiriyorum.