Ahvlediani'yle tanışmış mıydınız?
Erlom Ahvlediani; senaryo yazarı olaran tanınmaya başlayan, çağdaş Gürcü edebiyatının en ilginç yazarlarından biridir. Biz Ahvlediani'yi ilk olarak, "Sivrisinek Şehirde" adlı romanıyla 2014’te tanıdık. Devam eden yıllarda, 2017’de "Vano ile Niko" ve geçtiğimiz aylarda "Kendini Kaybeden Adam" Dedalus Kitap tarafından raflarda yerini aldı.
Gürcü edebiyatının öne çıkan isimlerinden Erlom Ahvlediani, gerek kitaplarında işlediği konularla gerekse bunları işleme biçimleriyle özgün bir yazar olarak akıllara kazınmış durumda. Kalemindeki yetkinliğin en büyük sebebi, dünyaya bakış açışı olsa da sinemayla kurduğu ilişkiyi göz ardı etmemek gerekir.
Ahvlediani 1957’de Tiflis Devlet Üniversitesi Tarih Bölümünü bitirdi ama hayatına senarist olarak devam etti. Dördü kısa olmak üzere, toplamda on dokuz filmin senaristliğini üstlendi. Bunun yanı sıra dört filmde kamera önüne geçti. Sinemayla iç içe sürdürdüğü yaşamında edebiyatın yeri de oldukça büyüktü. Otoriter rejimlere karşı takındığı eleştirel tutumu yüzünden, Timsah Dergisi’nde yayımlanan ilk öyküsüyle “halk düşmanı” ilan edilince, edebiyata daha bir sarıldı ve birbirinden değerli kitaplara imza attı.
Biz onu ilk defa, Sivrisinek Şehirde isimli romanıyla 2014’te tanıdık. Devam eden yıllarda, 2017’de Vano ile Niko yayımlandı. Geçtiğimiz aylardaysa, yine Dedalus Kitap tarafından, Ahvlediani’nin yeni bir kitabını okuma şansını bulduk: Kendini Kaybeden Adam.
SİVRİSİNEK ŞEHİRDE
“Ölüm yaşam olmadığı halde, o yine de ölümden korkmuyordu. Bazısı şöyle diyordu: Bir sivrisineğin yaşamı nedir ki, ölümü bir şey olsun! O, ölüm için bile küçük. Nasıl ki yaşam, onun dünyaya gelişinin farkına varmadıysa, bu dünyadan gidişi de, onun üç tüye sığmış bilincini aynı şekilde teslim alır. Bu durum, sivrisineğin varla yok arası vızıltısının uğuldayan bir kraterin içine düşmesine benzer.”
Ahvlediani’nin bilinç akışı tekniğiyle kurduğu, trajikomik bir yolculuğu konu edinen romanın en büyük özelliği kurgusunda saklı. Kısa bölümler halinde ilerleyen kitap, yolculuğu merkezde tutarak, grafoman yazarın, Cimşer’in, Lia’nın ve Gia’nın hikâyesine de odaklanır.
Kurutulan bir bataklıkta bütün sivrisinekler ölürken sadece biri hayatta kalır. O da şehir merkezine giderek katilini, Cimşer’i aramaya başlar. Ahvlediani’nin dünyayla, insanla ve doğayla kurduğu diyalog daha belirgin bir hâl alır böylece. Sivrisineklerle, dahası böceklerle insanın nasıl birbirine benzediklerini, ölümden kaçmakla ölüme kaçmanın ilişkisini ve hayatın da ölüm gibi bir boşluk yarattığı hissini kitabın hemen her yerinde görmeye başlarız.
2011’de, Gürcistan’nın Saba Edebiyat Ödülü’ne layık bulunan Sivrisinek Şehirde, Ahvlediani’nin ustalık eseri olarak kabul edilir.
VANO İLE NİKO
“‘Elimden ne gelir?!’ diye düşünüyordu Vano. Bir yandan yürüyor, ağlıyor ve taşları sağa sola saçıyordu. ‘Kuş değilsem ve uçmayı bilmiyorsam elimden ne gelir?! Niko avcıysa ve beni öldürmek istiyorsa, elimden ne gelir?! Havaya uçmuşum veya uçmamışım, eğer fark etmiyorsa, elimden ne gelir?!’”
Ahvlediani’nin en sevdiğim kitabı olan Vana ile Niko, her ne kadar çocuk kitabı kategorisinde değerlendirilse de aslında her yaştan insana hitap eder. Masalsı bir üslupla kaleme alınan kitap, on beş öyküden oluşur. Her öyküde Vano ile Niko var ve her öyküde ilişki kurma biçimleri değişiklik gösterir. Bir tanesinde akıllı-budala, başka birinde uzun-kısa, bir başkasındaysa borçlu-alacaklı rollerine bürünürler.
Öykülerin günümüz dünyasına yaptığı eleştiri, sadece önermesinde ya da önermeyi andıran tutumunda değil, bizzat Ahvlediani’nin olaya yaklaşım biçimde saklı. Ahvlediani bilmiş bir tavır takınmaktan özelikle kaçınır. Vano’yla ortalığa saf saf bakar, Niko’yla hırs dolar âdeta.
Öykülerin başlangıç cümleleriyse ayrıca bahse değer. “Bir keresinde Niko, Vano’nun kuş, kendisinin ise avcı olduğunu sanmıştı… Bir seferinde Niko, her şeye kadirdi; Vano ise Vano idi… Bir seferinde Niko yedi taneydi. Vano ise bir tane ve üstelik küçüktü…” Ahvlediani’nin bu tutumu, yaşlı bir bilgenin, etrafına topladığı insanlara masal anlattığı izlenimini uyandırır. Bu masallarda rüyalar, hayatlar, aşklar başkasına devredilebilir ama hiçbiri bir kibrit kadar kıymetli olamaz…
KENDİNİ KAYBEDEN ADAM
“İflah olmaz biriydi mucit adam. İlkin kendini icat etti, sonra bir dağ icat etti ve dağın dibinde bir kulübe… Sonra huzurlu yaşamı icat etti ve dağın dibindeki o kulübede yaşamaya başladı.”
Geçtiğimiz aylarda yayımlanan Kendini Kaybeden Adam, üslubu ve hikâyeleri konu ediniş biçimiyle Vana ile Niko’ya oldukça benzer. Yirmi bir kısa öyküden oluşan kitap, farklı özellikleri -sorunu mu demeli- bulunan adamların yaşadıkları anları ve bunu bir getirisi olan sıkıntıları anlatır.
Unutkan Adamın Hikâyesi, Yarım Adamın Hikâyesi, Uzun Ömürlü Adamın Hikâyesi, Herkesin Yok Zannettiği Adamın Hikâyesi başlıcaları. Ahvlediani’nin adamları her ne kadar yanı başımızdaki insanlardan derlense de yazarın onlara, dahası onların dünyasına bakışı meseleyi dert edinme şeklini de değiştirir. Ahvlediani o kadar yakından bakar ki önemsenmeyen ayrıntılar dahi trajikomik bir duruma dönüşür. Biz de o adamlarda kendimizi görüveririz.
Diğer bir değişle, zaten o adamların toplamı biz ederiz. Kendimizi fazlaca önemseyerek, hayallere kaptırarak ve kaybederek.
Ahvlediani 1933’te Tiflis’te doğdu. Yetmiş dokuz yıl sonra, 2012’de Tiflis’te öldü. Edebiyatla kurduğu dostluktansa işte bu kitaplar ortaya çıktı. Kitapları Türkçe, Almanca, Flamanca, Rusça, Ermenice, Çekçe, Macarca ve Arapça olarak da basıldı.
Yeniliklere açık olanlar ve partiden sıkılanlar için.
Kaynakça
Sivrisinek Şehirde, Erlom Ahvlediani, Çev: Fahrettin Çiloğlu, Dedalus Kitap, 2014, Syf: 192
Vano ile Niko, Erlom Ahvlediani, Çev: Parna-Beka Çilaşvili, İllüstrasyon: Aslı Ekim, Dedalus Kitap, 2017, Syf: 112
Kendini Kaybeden Aadam, Erlom Ahvlediani, Çev: Yalçın Karadeniz, İllüstrasyon: Aslı Ekim, Dedalus Kitap, 2019, Syf: 96