Özgürlük: Sınır, zorunluluk, seçim

Özgürlük hep bir şeyin özgürlüğüdür. O bir şey de bir seçime bağlanır; iki veya daha fazla eylem, olgu, durum, nesne arasında seçme özgürlüğüdür. ‘Özgürlük’ kavramının bizi getirdiği son kapı ‘seçim’dir. 'Seçmek' özbilincin en büyük göstergelerinden biridir ya da kendimize yarattığımız özgürlük hülyasını destekleyen en büyük yanılgılardan biri.

Google Haberlere Abone ol

Roman Karavadi

Sonsuzluk sürüp gitmekteydi ve o mahallenin sonunu dünyanın sonu sanıyordu; mahallenin sonundan ileriye gitmek isteyen insanlar boşluğa düşüyordu. Bir tek kuşlar gidebiliyordu ötesine boşluğun; bu yüzden çok meraklıydı kuşlara. Bir gün elinde kafeslenmiş muhabbet kuşuyla geldi babası. O kadar çok sevdi ki bu mavi kuşu, onun özgürlüğüne kavuşmasını istedi; anne ve babasından gizlice kafesi açtı ve onu pencereden uçması için boşluğa doğru fırlattı. Kuş uçamayıp aşağıya düşünce çığlık çığlığa aşağıya doğru koştu ama kediler çoktan kuşu kapmıştı. Hikayedeki çocuk aslında özgürlük duygusunun en yalın tanımını yapıyor: Kuşun kendi doğasını gerçekleştirmesini, kendi doğasına göre yaşamasını istiyor.

Yıkılış - Özgürlük Yolları 3. Kitap, Jean-Paul Sartre, Çevirmen: Gülseren Devrim, 371 syf. 2015.

Bir çocuk doğar. Hiç olmayan dünya çöker üstüne çocuğun olanın tarihiyle. Acının, zalimliğin, hazzın tarihiyle. Ateşler içinden bir tanrı yürür çocuğa doğru. Evrim çöker üstüne geçmişin bilgisiyle. Kendi kendini idame ettiren bir hücreler topluluğudur o; çeperiyle ayırır benliğini ötekilerden. Bir zaman sonra hareket etmek ister; çeperini genişletmek, diğer sınırlara doğru ilerlemek. Gücünü test eder başka sınırlarda. Özgürlük tüm metafizik, psikolojik ve toplumsal anlamlarından önce bir sınır sorunu olarak belirir. ‘Özgürlük’ kavramında ilk kapı ‘sınır’dır. Beşikte yatan yaşayan kendini bir sınır olarak fark ettiğinde, yani bilince geldiğinde, ateşi çalan bir Prometheus’a dönüşür. Arzuyla beslenmek için harekete geçtiğinde diğerlerinin sınırlarıyla karşılaşır. Yaşam artık bu sınırların karşılıklı olarak yakınlaşıp, uzaklaşması; kesişmesi ve kapsanması demektir. Sonunda ise sınırların çözülmesi ile biter. Yaşamın geometrisi, bildiğimiz tüm şeyler için budur. Kendi kendini idame ettiren sınır canlı, kendi kendine idame ettiremeyen sınır ise cansızdır. Canlılar beslenme, büyüme, yer değiştirme gibi itkilerle sürekli bir sınır etkileşiminde bulunur. Sınırlar temas etmeyi sağlar, temaslar sınırları gösterir.

"Bir kavram bir hayvandır" yani hareket eden, değişen, doğan ve ölen bir canlıdır. Haliyle bildiğimiz tüm canlılar gibi tarihseldir. Tarih ise ardışıklık ve nedenselikle anlam kazanır. Hume ve Russell’ın eleştiri konusu edindiği ‘nedensellik’ kavramı ise ‘zorunluluk’ kavramına işaret eder. Böylece ‘özgürlük’ kavramının ikinci kapısı olan ‘zorunluluk’a ulaşırız. Doğa; belirlenmişlik, düzenlilik, nedensellik ile işleyen dev bir saat gibiyse; özgürlük kavramı çözülür ve bu sistemde kendine yer bulamaz. Eğer özgürlük yoksa ahlaki özne de yok demektir. Bu yüzden filozoflar özgürlüğü bir nevi zorunluluktan kurtarma yolunda girişimlerde bulunmuşlardır. Bunlardan en çarpıcı olanı, Hume’un ‘nedensellik eleştirisi’nden çekip çıkartılabilecek özgürlük düşüncesi olabilir. Buna göre doğada nedensellik ve zorunluluk yoktur, bu nedenselliği psikolojik mekanizmamız sayesinde biz atfederiz. Russell da, Hume’un nedensellik eleştirisine katılır ve zorunlu nedensellik yerine bir tür olasılıklı nedenselliği önerir.

Özgürlük hep bir şeyin özgürlüğüdür. O bir şey de bir seçime bağlanır; iki veya daha fazla eylem, olgu, durum, nesne arasında seçme özgürlüğüdür. ‘Özgürlük’ kavramının bizi getirdiği son kapı ‘seçim’dir. Özgürlüğün tanımına içkin ve onsuz düşünülemeyecek bir kavram ‘seçmek’. Özbilincin en büyük göstergelerinden biridir ya da kendimize yarattığımız özgürlük hülyasını destekleyen en büyük yanılgılardan biri. Önümde birer karanfil ve nergis demeti var. Bu demetlerden birini alabileceğim söyleniyor. Oysa ben gül seviyorum, bu da seçmek mi yani diye söyleniyorum, bunun gerçek bir seçme olmadığından yakınıyorum. Oysa verili iki çiçek arasında seçme özgürlüğüm var zaten. Buradaki özgürlük verili olanları kapsıyor. Zihin ise imgelemin her şeyi tamamlama/sürdürme özelliği sebebiyle sınırsız özgürlük talep ediyor ve kısıtlı özgürlüğün gerçek bir özgürlük olamayacağını varsayıyor. Gül istiyordum ve tercihi-seçimi istemle karıştırdım. Oysa orada gül olmasının olanağı yoktu, ben ise bu zorunluluğun bilincine o an varamadım, yani özgürlüğümü kullanamadım.

ÖZGÜRLÜK İLE İLGİLİ 3 FİLM

The Addiction (1995, Abel Ferrara): Bir Vampir filmi olan The Addiction’da, bilgi ile dünya arasında gerçek bir bağ kuramayan, bilgileri üzerinde yamalı gibi duran bir felsefe öğrencisinin, bir vampir tarafından ısırıldıktan sonra kavrama gücündeki artışı ve bu güçle seçimini yaptığı ahlaki eylemler konusunda nasıl bir girdaba sürüklendiğini izliyoruz. Onu ısıran vampir, ısırmadan önce şöyle söylüyor: "Sadece yapmamam gerektiğini söyle" Korkudan ve panikten kendini kaybetmiş ana karakterimiz düştüğü dehşet karşısında yapma diyemiyor ve ısırılıyor. Kendi daimonunu seçiyor bir nevi. Filmin sonunda ise seçim yani özgürlük hakkının elinden alınmasını istercesine Papaza günah çıkartıp teslim oluyor.

Trois Couleurs: Bleu (1993, Kieslowski): Kieslowski’nin çok meşhur üçlemesinin özgürlükle ilgili olan filmi Mavi, aile hayatına teslim olarak huzur bulmuş deha bir müzisyenin, ev hanımlığına gizlemeye çalıştığı gerçek kimliğiyle yüzleşmek zorunda kalmasını konu ediyor. Bir trafik kazasında kaybettiği eşi ve çocuğu onu gerçek anlamda özgürlüğe mahkum ediyor.

Westworld (2016): Lisa Joy ve Jonathan Nolan tarafından yaratılan dizide, insanların sadistik zevklerini tatmin etmek amacıyla kurulmuş bir oyun parkının halkı olan robotların, özbilince gelip kendilerine sunulan özgürlük alanının dar sınırlarını genişletmeleri, insanlığa yani tanrılarına başkaldırmaları konu ediniyor.

ÖZGÜRLÜK İLE İLGİLİ 3 METİN

  • İnsan Özgürlüğünün Özü Üzerine/ Friedrich Wilhelm Joseph von Schelling/ Çevirmen:Mehmet Barış Albayra/ Ayrıntı Yayınları

Oluş sürecinde neden/sonuca bağımlı olup, varlığı bakımından bağımsız olan organik yaşam, Schelling’e göre bize özgürlük kavramının en yalın örneğini verir. Tür ve birey  arasında bir temsil ilişkisi vardır. Tekil birey sadece oluş ve gelişim süreci bakımından bağımlıdır. Kendisi, kendi varoluşu bakımından özgürdür ve gerçek özgürlük de budur.

  • Özgürlüğün Kısa Tarihi / Yavuz Adugit / FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), 2013 Güz, sayı:16, s. 63-93

Antik Yunan Felsefesinden başlayarak çağdaş felsefeye kadar olan süreçteki özgürlük düşüncesinin tarihini veriyor Yavuz Adugit bu makalesinde. Platon, Aristoteles, Kant, Spinoza, Hume, Marx, Camus, Sartre gibi filozofların özgürlüklük kuramlarıyla ilgili bilgilenmek isteyenler için çok iyi bir referans metin.

  • Özgürlük Yolları 1,2,3 / Jean Paul Sartre / Çevirmen: Gülseren Devrim / Can Yayınları

Akıl Çağı, Yaşanmayan Zaman ve Yıkılış romanlarından oluşan bu üçleme, bana hep insanın neden özgürlüğü arzuladığını düşündürttü ve şu cevabı verdi: Araçsal olarak değil, amaçsal olarak arzulanıyor özgürlük; bir şeyler için değil, sadece kendisi yani özgürlük için özgürlük.