‘Beyaz boşlukta’ bir ihtiyar ve kör köpeği
Yan Lianke’nin kaleminden "Günler, Aylar, Yıllar" Jaguar Kitap tarafından yayımlandı. Lianke kitapta, kuraklığın kavurduğu köyde, ihtiyar ve kör köpeğin arkadaşlığını, hikâye içinde hikâye; varoluş mücadelesi içinde bir başka varoluş çabası şeklinde kurguluyor.
Ali Bulunmaz
Gerçeklere dayanan kurmacalar yaratan bazı Çinli yazarların başına geldiği gibi Yan Lianke’nin de yayımlanan ve yayın aşamasında bulunan kitapları yasaklandı ülkesinde. Üstelik “Çin’i aşağılama”, “ülke kültürünü ve tarihini çarpıtma” ve “kültür politikalarını hiçe sayma” gibi gerekçelerle pasaportuna da bir dönem el konan Lianke, doğrudan eleştiri yerine mizahi eleştiriler içeren metinler kaleme aldı. Balou Sıradağları’nı mesken tutan kitaplarında, kapitalizmi ve komünizmin Çin’de uyarlanmış hâlini eleştirirken gücün, ihtirasın ve açgözlülüğün yozlaştırıcılığını, buna karşı direnenleri, doğanın dengesinin bozulmasıyla meydana gelen kıtlık ve yoksunlukta süren yaşam mücadelesini anlattığı kitaplarıyla “toprağın yazarı” ve “ toprağın çocuğu” olarak anıldı Lianke.
Toprak demişken; yoksul ailesi oğullarının bir ticaret erbabı olup yaşadıkları köyde kendilerine yardım etmesini beklediği yıllarda, Lianke’nin aklında başka şeyler bulunuyordu. Kendisiyle yapılan bir röportajda Lianke, küçükken topraktan kaçmak, yoksulluktan ve köy hayatından kurtulmak istediğini söylemişti. Baktığımızda, bunu fiziken başardığını görüyoruz. Ancak kitaplarında köy hayatını, kırsalın sorunlarını, oralardaki acıları, sürgünleri, göçleri, ölümleri, hayatın getirdiklerine karşı yaşama umudunu koruma çabasını ve varoluş mücadelesini işleyen yazarın, köyden ve topraktan tam anlamıyla kopamadığı ortada.
Daha önce Türkçeye çevrilen Lenin’den Öpücükler (Çeviren: Semih Koç, Final Kültür Sanat Yayınları, 2015) ve Patlama Kayıtları’ndan (Çeviren: Erdem Kurtuldu, Can Yayınları, 2019) sonra Günler Aylar Yıllar’da Lianke, okuru bir kez daha Balou Sıradağları’na götürüyor. Bu bölgede meydana gelen kuraklık sonrasında su ve yiyecek bulmak için yerini yurdunu terk eden ahalinin yanı sıra köyde kalan bir ihtiyar ve onun kör köpeğinin, umudunu koruma ve varoluş çabasını anlatıyor yazar.
KAVRULAN ZAMAN
Lianke, romanın gidişatını ve durumun vahametini, ileri satırlar için de ipucu verebilecek nitelikteki ilk cümleyle ortaya koymuş: “Büyük kuraklığın olduğu o yıl, zaman kavrula kavrula küle döndü; gün, yakalamaya çalıştığımızda kor gibi elimize yapışıyordu.”
Bu ve bunun gibi cümleler, hem bir kapana kısılmışlığı hem de kuraklığa karşı bir direnişi; bulunabilecek tek bir tohumu bile toprakla buluşturmayı ve sulak yerlere doğru kaçışı barındırıyor. Anlatıcının diline doladığı ihtiyar ise yollarda can vermek yerine köyünde ölmeye, daha doğrusu tek bir mısır fidesiyle kuraklığa kafa tutmaya kararlı. Yanından ayırmadığı ve güneş ışınları yüzünden kör olan köpeğiyle köyde yalnız kalan ihtiyarın bu tavrı, bir umuda sarılış olarak da okunabilir pekâlâ.
Kuraklığın kavurduğu köyde, ihtiyar ve kör köpeğin arkadaşlığını, hikâye içinde hikâye; varoluş mücadelesi içinde bir başka varoluş çabası şeklinde kurgulamış Lianke: Her ikisi de bir mısır fidesiyle umudu büyütme gayreti bakımından birbirine benziyor.
Köyü, bir dünya diye düşünürsek kuraklıktan kaçanların ardından köpek ve ihtiyar, o dünyada kalıp kör topal yaşamaya uğraşıyor adeta. “Göğü açlıktan öldürebilirsin, yeri açlıktan öldürebilirsin ama beni, bu yaşlı adamı açlıktan öldüremezsin” cümlesi ise yaşama direncinin simgesi hâline geliyor.
İHTİYARIN DUASI
Balou Sıradağları’nın eteğindeki köyde yaşama tutunmaya çalışan ihtiyar ile köpeği için zaman kavramının gün ve gece dışında kayboluşu, ikilinin mücadelesinin zorluğunun bir göstergesi. İhtiyarın, hangi mevsimde ve ayda olduklarının ayırdına varmaya çalışması da cabası; anlatıcının deyişiyle “bembeyaz bir boşluk” bu; o “beyaz boşlukta”, ihtiyarın dilindeki dua ise yaşama uğraşının güçlüğünü ete kemiğe büründürüyor: “İhtiyar pusun ortasında gecenin lacivert göğüne bakarken dua etmeye başladı, Göğün Babası, diye seslendi, açlıktan ölmek üzere miyim? Bana biraz tahıl ver de şöyle birkaç gün daha yaşayayım, en azından köpekten daha çok yaşamama izin ver de o öldükten sonra gömmek için iyi bir yer bulabileyim ona, cesedini sıçanlar parçalamasın, böylece bir sonraki hayatında yeniden yürüyebilir bu dünyada. Köpek öldükten sonra bu mısır fidesinin olgunlaşmasını görmeme de izin ver, ben sırf onun için kaldım bu dağ başında, hasat kaldırmama da izin vermelisin. Mısır olgunlaştıktan sonra da ölmeme izin verme, bir sonraki yağmura, kuraklıktan kaçanlar köye geri dönene kadar yaşamama izin ver ki bu mısır koçanını köylülere teslim edebileyim. Bu mısır, bu dağ silsilesinin tohumudur.”
İhtiyar ve köpeği için günün doğuşu ve batışı dışında hayatta olduklarını anlamalarına yardım eden diğer şeyler ise onları bu duruma düşüren kuraklık, denk geldikleri sıçanlar ve kurtlar, su ve yiyecek arayışı...
İhtiyar, bozulan zaman algısını ise mısır fidesinin olgunlaşma süresiyle hâl yoluna koymaya çabalıyor ve böylece ahalinin köyü terk edişinin üzerinden, aşağı yukarı dört buçuk ay geçtiğini hesaplıyor: Dört buçuk aylık yiyecek ve su arayışı demek bu! Bir başka deyişle dört buçuk aylık ve daha ne kadar süreceği belirsiz, üstelik ikilinin hayatta kalıp kalmayacağını bilemediği bir varoluş mücadelesi…
Lianke, aylarca süren bir hayatta kalma uğraşıyla ihtiyarın ölümün kıyısından bir yaşam kuruşunu Hesiodos ve Homerosvari biçimde anlatıyor Günler Aylar Yıllar’da. Ortalığı yakıp yıkan kuraklıkla kendisi ve köpeği için bir takvim yaratan ihtiyarın bu çabası, yaşamın bitip tekrar başlamasını simgeliyor.
Bitiş ve başlangıç arasındaki mücadelenin yanı sıra ihtiyar ve kör köpeğin sağlam dostluğunu ya da yoldaşlığını ise Lianke, bir tür varoluş inadı, yaşama uğraşı ve kuraklığa başkaldırı olarak resmediyor.