Dostoyevski: Kırmızı perdeli evler

Dostoyevski'nin yarım kalan ilk büyük roman denemesi olan “Netoçka Nezvanova”, küçük bir kızın yoksullukla geçen hayatındaki üç evreye odaklanır. Dostoyevski “Netoçka Nezvanova’da”, okuru küçük bir kızın yaşadığı zorluklarla karşı karşıya bırakırken, aynı zamanda dönem Rusya’sının da bir fotoğrafını çeker.

Google Haberlere Abone ol

Dostoyevski, çağları aşan eserleri ve yarattığı karakterleriyle hâlâ daha başucumuzdadır. Edebiyata gönül veren, eline kalem alan herkesin uğraması gereken bir durak olan Dostoyevski, oluşturduğu ahlaki çatışmaları öyle derinlikli şekilde işlemiştir ki değişen sosyokültürel şartlara rağmen bu çatışmaların yansımalarını şimdilerle bile hissetmek işten değildir.

Genelde Suç ve Ceza, Ecinniler, Karamozov Kardeşler gibi uzun romanlarıyla bilinen Dostoyevski’nin görece arkada kalmış kimi romanları da en az bu kitaplar kadar önem arz etmektedir. Bu kitaplardan biri de Netoçka Nezvanova’dır.

Netoçka Nezvanova aslında yarın kalmış bir roman olması hasebiyle Dostoyevski külliyatında farklı bir yerde durur. Peki niye yarım kalmıştır? Bunun için büyük yazarın hayatına kısaca bakmakta fayda var.

ÖLÜME BEŞ KALA

30 Ekim 1821’de doğan Dostoyevski önce annesini, akabinde babasını kaybeder. O sıralarda Askerî Mühendislik Akademisi’nde okumaktadır. Yaşadığı bunalımın çaresini edebiyatta bularak kendini kitaplara kapayan Dostoyevski ilk yazarlık denemelerine de bu yıllarda başlar. İlk romanı olan İnsancıklar’ı 1845’te yayımlatır. İnsancıklar her ne kadar iyi eleştiriler alsa da devam eden Öteki, Ev Sahibesi, Beyaz Geceler gibi kitapları beklediği etkiyi yaratamaz. Bunlar görece kısa kitaplardır. Dostoyevski de bu kez ilk defa uzun roman yazma niyetine kapılır. İşte bu romanın adı Netoçka Nezvanova’dır.

Yıl 1848. Fransız Devrimi’nin etkisi bütün dünyaya yayılırken Dostoyevski ve arkadaşları da esmeye başlayan özgürlük rüzgarına kapılırlar. O sıralarda Durol adlı siyasal bir örgütle beraber hareket etmektedirler.

Yaklaşık bir yıl sonra, Netoçka Nezvanova’nın ilk cildinin yayımlanmasının ardından bütün örgüt yakalanıp hapsedilir. Rus Çarı I. Nikolay’a suikast düzenlemeyle suçlanırlar ve tahmin edileceği üzere cezaları ölümdür. Ne var ki son anda çar tarafından bağışlanırlar ve kürek cezası ile orduya süresiz hizmet cezası alarak sürgüne gönderilirler.

Netoçka Nezvanova, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, çeviren: Ergin Altay, 324 syf., İletişim Yayınları, 2014.

SANATSAL KİBİR

Tüm bu gelişmeler yüzünden Netoçka Nezvanova romanına devam etmeyen Dostoyevski, hapishane yaşantısını konu edinen Ölüler Evinden Anılar adlı yeni bir romana başlar ve Netoçka Nezvanova öylece yarım kalır.

Netoçka Nezvanova, küçük bir kızın yoksullukla geçen hayatındaki üç evreye odaklanır. İlki çocukluk, ikinci ilk gençlik, üçüncü olarak da yetişkinlik olarak ayırabiliriz bunu sanıyorum ve her bölümün odak noktasında Netoçka’dan ziyade onun ilişki kurduğu insanlar ön planda konumlanır. Öyle ki Netoçka sadece anlatıcı gibi edilgen bir konumda tutar kendini, olaylara müdahale etmez, oradan oraya savruluverir.

İlk dönemde işlenen üvey baba Efimov’dur. Efimov öyle büyük çatışmalar yaşayan, gerçekçi bir karakterdir ki romandaki etkisi neredeyse bütün karakterlerden fazladır. Bir arazi sahibinin himayesinde kurulan orkestrada vasat bir klarnet müzisyeni olan Efimov’un, İtalyan bir kemancıyla tanışmasıyla bütün hayatı altüst olmaya başlar. Müziğe yatkınlığı sebebiyle kemanı kısa sürede kavrar ancak kemanla beraber yükselen farklı bir şey daha vardır ruhunda; kibir ve kıskançlık.

Efimov’da her geçen gün daha da büyüyen kıskançlık öyle bir noktaya ulaşır ki kendini şehrin en iyi kemancısı olarak kabul etmesine dek varır. O kadar iyidir ki keman çalmasına dahi gerek yoktur. Onun kemanını dinlemeye layık kulaklar yoktur çünkü.

Bu şartlar altında hiç çalışmayan, yoksulluğa ve içkiye düşen Efimov her ne kadar muhtaç halde görünse de kibrinden en ufak şey kaybetmez. Netoçka’nın annesiyle de işte bu sıralarda evlenir. Neden bilinmez anne onun büyük bir müzisyen olduğuna çoktan iknadır.

Şehirdeki bütün kemancıları bilen Efimov, onların arkasından verip veriştirdiği yetmiyormuş gibi tertip edilen konserleri de büyük bir dikkatle takip eder. Ta ki bir hata, en ufak bir hata yaptıklarını duyduğu ana kadar. İşte o zaman rahatlar ve en iyinin hâlâ kendisi olduğunu düşünür fakat yine de çalmaz, hep bir bahanesi vardır.

“… bugünlerde fakirliği onun mutluluğu için bahane sağlıyor. Şimdi onu engelleyen şeyin sadece fakirlik olduğuna, eğer zengin ve sorunlardan uzak olsaydı, çok boş zamanı olsaydı hepimizin onu sanatçı olarak kabul edeceğimize herkesi inandırabiliyor.”

Efimov’un bu hali, Netoçka’da üvey babasına karşı bir acıma duygusunun doğmasına sebep olur. Her n’olursa olsun bu duygudan çıkamaz. Eşinin tutumuysa hepten farklıdır. Efimov’u dövmekten beter eder, hakaretler, aşağılamalar havada uçuşur ancak söz konusu müzik olduğunda ya da iyi giyimli biri kocasını ziyaret ettiğinde, Efimov’u elinde kemanıyla gördüğünde her şey değişiverir; kocasını yeniden hayranlıkla izlemeye başlar.

HAYAL KURMAK KÖTÜDÜR

Romanın ikinci bölümü olarak değerlendirebileceğimiz kısmındaysa Efimov’un yerini Katya alır. Katya, Netoçka için bir idole dönüşür neredeyse ama bunu kıskançlıkla değil hayranlıkla açıklayabiliriz. Netoçka’nın kendi yaşlarında, zengin, sevgiye doymuş, şımartılmış bir kıza hayranlık beslemesinin en büyük sebeplerinden biriyse “besleme” olarak alındığı evin devasa kırmızı perdeleridir.

Netoçka, Efimov’u bir gün kırmızı perdelerle örtülü bir malikanenin önünde hayranlıkla bekler halde bulur. İçeriden yükselen keman sesi ve perdeye gölgeleri vuran çok sayıda insan vardır. Bu perdeler Efimov için de Netoçka için de bir arzu neşesine dönüşür çünkü o perdenin ardı saygınlıktır, mutluluk ve şöhret demektir. Öyle ki kaldıkları izbe tavan arasının penceresinden sürekli o eve bakarak hayal kurar Netoçka ve eski püskü kıyafetlerinden nefret etmeye başlar.

“Bir gün annem beni azarladı ve pencereden aşağıya inmemi söyledi. O anda o eve bakmamdan hoşlanmadığı, onun düşünmemi istemediği, mutlu olacağımız düşüncesinden nefret ettiği ve bu kadarcık da olsa onu engellemeye çalıştığı hissine kapıldım.”

Annesi kötü biri değildir, kızıyla kocasına göre daha katı ve realisttir sadece. Hayal kurmayı tehlikeli bulur, özellikle doğru düzgün yiyecekleri yokken.

Efimov’un deliliğe giden olağanüstü finalinin ardından, ikinci kısımda Katya’ya olan hayranlığını kontrol edememeye başlar Netoçka. Kendine kötü davransa da onu alttan alır, hakaretlerine karşı kendini savunamaz, en sonunda da onun işlediği bir suçu üstlenerek büyük bir cezaya çarptırılır ve ancak bu olaydan sonra Katya’yla gerçekten arkadaş olurlar çünkü Katya “mutlu olmak için doğmuştu ve mutlu olmalıydı.”

Romanın üçüncü bölümündeyse Netoçka, Katya’nın üvey ablası olan Alexandra Mikhailovna’ya taşınır ve onlarla yaşamaya devam eder. Yavaş yavaş büyümektedir. Özel dersler alarak kitap okumaya ve kendini bulmaya çalışır. Hatta ilerleyen günlerde çok iyi bir şarkıcı olma yolunda ilk adımlarını dahi atar ancak büyümenin, sandığı kadar güzel bir durum olmadığını da anlamaya başlar. Belki de devamı yazılsaydı, sanatla delilik arasında bir dizi bağlantı kurarak Netoçka’yı hepten sarsacaktı Dostoyevski, kim bilir…

Netoçka Nezvanova, sadece küçük bir kızın yaşadığı zorluklarla karşı karşıya bırakmaz okuru, dönem Rusya’sının da bir fotoğrafını çeker. Sınıf farkını göz ardı etmeden insanın ikiyüzlülüğüne, ahlaki çelişkilerine, çıkarcı yanına usulca dokunur ve Dostoyevski’nin neden bu denli büyük bir yazar olduğunu hepimize yeniden hatırlatır.