Luis Sepulveda: Dünyanın sonundaki dünya

Şilili yazar Luis Sepulveda, geçtiğimiz günlerde korona virüsü nedeniyle hayatını kaybetti. Gençliğinde içinde yer aldığı politik etkinlikler nedeniyle işkenceye uğrayan ve yirmi beş yaşında ülkesini terk etmek durumunda kalan bir direnişçi, Sepulveda… Sepulveda, doğayla ilişkimizi yeniden sorgulamamızı, onun için gerçekten ne yaptığımıza, nasıl bir mücadele verdiğimize/veremediğimize bakmamızı istiyor tıpkı Saramago, Melville, Marquez gibi…

Google Haberlere Abone ol

Aydan Öksüz 

Aşk gibi, kitaplar da ona katılmak için zamanını bekler. Bu tanışıklık aslında yıllar öncesinde başlamış, zamanla duyduğunun, gördüğünün izini taşıyarak ilişki kurulmuştur farkında olmadan. Ruhunda büyüttüğün o ilişki, bir davete dönüşerek temas kaçınılmaz olur, artık bir kuş uçar ev maviye çalar. Okumanın başlı başına en büyük eylem olması da bu karşılaşmanın sonucu değil midir? Evlerde, kitaplarla olduğumuz bu zamanlar, başka bir teması daha ‘onunla yeniden karşılaşmayı’ mümkün kılıyor. Yıllar öncesinden okuduğumuz kitaplara yeni bir ses, bir dil arayışıyla yeniden bakıyoruz belki de. Yakın zamanda raflar arasında dolaşırken daha öncesinde de sıklıkla göz göze geldiğim bir kitabı aldım elime, Luis Sepulveda’nın Dünyanın Sonundaki Dünya romanı. Bu daveti geri çevirmeyerek, pencere ağızlarında, bitkilerin başucunda, bahçenin güneş alan kuytuluğunda okudum Sepulveda’yı. Birkaç gün sonra İspanya’da yaşayan yazarı koronadan kaybettiğimizi öğrendiğimde, Dünyanın Sonundaki Dünya ile yeniden karşılaştım, başka bir zamandan, hiç bilmediğim bir çarpışma, ‘ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde’.

Dünyanın Sonundaki Dünya, Sepulveda’nın diğer romanları gibi insanı ve doğayı tüm gerçekliliğiyle savunan romanlarından biri. Moby Dick’i okuduktan sonra balina avına katılan on altı yaşındaki bir yeniyetmenin öyküsü. “Bir zamanlar çok gençtik, neredeyse çocuk; ve bana can sıkıntısı ve bıkkınlıktan uzak bir dünyanın yapı taşlarını sağlayacak serüvenler düşlüyordum. Pepe amcamın -ailenin kara koyunu olduğunu eklemeye gerek yok- hiç unutmayacağım yazarları tanımamı sağladı. Jules Verne, Emilio Salgari, Jack London. Hayatıma damgasını vuran öyküyü de ondan aldım: Herman Melville’den Moby Dick! Bu kitabı okuduğumda on dört yaşındaydım ve on altıma girdiğimde güneyin çağrısına karşı koyacak gücüm kalmamıştı.”‘Bir kitap okudum hayatım değişti’ ya da aramızda bir sessizlik sözlüğü olan, eşiği geçme imkânı sağlayan o adım, o aşk, o ilk isyan!

On altı yaşındaki Miço, Dünyanın Sonundaki Dünya’ya doğru başlayan yolculuğunda yaşadığı mutluluklarda, sıkıntılarda ve karşılaşmaların her birinde Moby Dick ile ortak bir yazgıda buluşmaktadır. Dünyanın en iyi, en şiirli romanlarından olan Moby Dick, mücadelenin, tutkunun ve her şeye rağmen devam edebilme cesareti gösterebilmenin romanıdır. Sepulveda, tüm bu karşılaşmaları ve insanlar arasındaki ilişkiyi doğanın gerçekçiliği üzerinden anlatırken; kötülük, cehalet ve haksızlık ile mücadelede -bu mücadeleyi de ne kadar verdiğimizi de sorgulatmasının yanı sıra- savunduğumuz değerlerin aslında neler olduğuna yeniden bakmamızı sağlıyor. Esas dönüşümün, toprağın, göğün sesini duyabildiğimiz, onunla bir olduğumuz ölçüde gerçekleşebileceğini anlatıyor.

Aşk Romanları Okuyan İhtiyar, Luis Sepulveda, çeviren: Emrah İmre, 1212 syf., Can Yayınları, 2012.

AŞK

‘Serüven kitapları, bilimsel kitaplar, erdemli kişilerin yaşamlarından söz edenler, teknik konular, aşk… Onu son konu ilgilendiriyordu. Aşk üstüne bildikleri, şarkılarda söylenenlerde sınırlıydı. Özellikle Julito Jaramillo’nun söylediği pasillolarda. Guayaquilli bu zavallı adamın sesi bazen bir transistörlü radyodan yayılır ve insanı hüzne boğardı. Pasillolara bakılırsa aşk, görünmeyen bir böceğin herkes tarafından özlenen ısırığına benzerdi.’ Aşk Romanları Okuyan İhtiyar Sepuveda’nın ‘az konuşup, çok iş yapan insan’ dediği Uluslararası Ekoloji Hareketi’nin önderlerinden, Chico Mendes’e ithaf ettiği bir roman. İnsanın ruhsuzluğunu ve doğanın bilgeliğini tanımış yaşlı adamın bir Amazon köyünde, elinde bulunan birkaç aşk romanıyla nasıl yaşadığını anlatan bu roman, birbirinden farklı varlıklar arasındaki sevgi-nefret ilişkisine odaklanıyor. “Daha iyi yaşamak, daha çok şeye sahip olmak demek değil, daha mutlu olmaktır” diyen Jose Mucia gibi o sadeliğin, özgürlüğün ilk halinin en güzel şey olduğunu anlatan başka bir şiir-roman.

Aşk Romanları Okuyan İhtiyar’da tıpkı Dünyanın Sonundaki Dünya gibi dünyanın başka bir zamanından, aşkın olduğu bir zamanda tanıştığım romanlardan biri. Doğayı, yaşamı daha çok duyabildiğimi hissettiğim o arılıktan, pırıltıdan bana gelen bir roman. Çoğu yazar belki de bu büyük karşılaşmayı bekler okurdan. Bu karşılaşma ile metnin okurun her bir hücresine yayılacağını bildiğinden; yaşama karışmaya, onunla bir olmaya devam ederken, zamanı geldiğinde, okur ile metin arasında olası da olsa bir kavuşma imkânı olacaktır. Yazar yaşayarak yazdıkça, okur da duyar elbette bunu ve görünmez bir zamanda birleşir böceklerin ısırığı ve aşka benzeyen şeyler, bazı kitaplar böyledir.

AYNI COĞRAFYANIN KADERİ

Doğayla ilişkimizi yeniden sorgulamamızı, onun için gerçekten ne yaptığımıza, nasıl bir mücadele verdiğimize/veremediğimize bakmamızı istiyor Sepulveda, tıpkı Saramago, Melville, Marquez gibi… Bu yazarların ortak özelliği birbirlerine komşu ülkelerde yaşaması değil yalnızca aynı coğrafyanın kaderini paylaşarak, insanların görünmeyen öfkelerine, tutkularına yaklaşarak zıtlıklar ve onların ahengiyle yeni bir dünyaya açılma istekleridir. Öğrenci sendikaları ve eylemlerine katılan, Peru, Ekvador ve Kolombiya’da tiyatro toplulukları kuran, deneme, tiyatro ve radyo oyunlarıyla birçok ödül kazanan Şilili bir yazar Luis Sepulveda. Gençliğinde içinde yer aldığı politik etkinlikler nedeniyle işkenceye uğrayan ve yirmi beş yaşında ülkesini terk etmek durumunda kalan bir direnişçi. Bir süre Latin Amerika’da, Afrika’da yaşayan, 1979’da Almanya’da gazeteciliğe devam eder yazar; beş sene boyunca Greenpeace’in bir gemisinde mürettebatın parçası olarak yaşamını sürdürür.

Sepulveda bireysel mücadelesinin yanı sıra, Amazon yağmur ormanlarını korumak için savaşan, Brezilyalı köylülerin ve yerli halkların insan haklarını savunan Chico Mendes gibi yüreği aynı göğün altında buluşanlarla, omuz omuza bir mücadeleyi seçti. Aşk Romanları Okuyan İhtiyar, hiçbir zaman eline geçmeyecek olan Mendes’e adanan ve onun yüreğiyle bir aynı yolda yürüyen devrimci kahramanların romanı. Evlerde, gittikçe ‘içeriye’ kapandığımız bu günlerde, doğa için nelerin mücadelesini verdiğimizi, onu nasıl büyüttüğümüzü, yok ettiğimizi düşünebilmek için iyi bir temas olabilir Luis Sepulveda. Bizi kendimize yaklaştıranlara, ötekiye yakından bakabilir, bir gün mutlaka gerçekleşebileceği inancıyla okuyarak güzelleşebiliriz ya da nasıl daha iyi bir insan olabilirim diye düşünebiliriz şimdilik.

"Bir el dostça omzuma dokundu. Kulaklık isteyip istemediğimi soran hostesti bu.

Kulaklık mı?

Film için.

Hangi film kusura bakmayın uyuya kalmışım.

Roman Polanski’den Korsanlar diye açıkladı en güzel gülücüğüyle.

Evet, geliyorum. Seninle karşılaşmaya geliyorum dünyanın sonundaki dünya. Ve beni nelerin beklediğini biliyorum.*

*Luis Sepulveda - Dünyanın Sonundaki Dünya