Bilindik Tolstoy’a yeni bir bakış
Lev Nikolayeviç Tolstoy’un Türkçede ilk kez yayımlanan öykülerini ve torunlarına yazdığı bir masalı içeren bir seçki “Sahte Para Kuponu” İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. “Sahte Para Kuponu”, Tolstoy'un yedi öyküsü ve bir masalından oluşarak onun yazımına ve ona yansıyan fikirlerine tekrardan bakmak için yeni bir kapı aralayan bir derleme...
Buse Özlem Bay
Isaiah Berlin’in kitabın sonsözünde belirttiği gibi, Lev Nikolayeviç Tolstoy için edebiyat veya genel olarak sanat sadece estetik bir varlık olmaktan öte bir yerde durur. Eserin işlediği konuyu en tepeye koyar Tolstoy. Bu manada, eser bir derdi omuzlarına yüklenmelidir. Çoğunlukla Tolstoy’un son dönem metinlerini kapsayan Sahte Para Kuponu da yazarın yaşadığı döneme dair hissettiği dertleri tam anlamıyla sırtlıyor. Sınıflar arası adaletsizlikten Rus Ortodoks Kilisesi’ne karşı girilen mücadeleye, kentin yapaylığı ve kaosundan köyün doğallığı ve düzenine, aile ilişkilerinden ceza sistemlerine, hiyerarşik düzenin yaratıcısı ve mağduru olan insana kadar her şey Tolstoy’un bu konu sepetindeki ağırlıkları oluyor.
İletişim Yayınları’ndan çıkan ve Varol Tümer’in çevirisiyle okuduğumuz eser “Sahte Para Kuponu” öyküsüyle açılıyor. “Sahte Para Kuponu” gayet uzun bir öykü, bu bakımdan onu bir novella olarak adlandırabilmek de gayet mümkün. Genel hatlarıyla “iyi” veya “kötü” olarak adlandırılabilecek bazı küçük kartoplarının toplumda oluşturdukları büyük çığları kendine konu edinen öykü, derdini anlatırken gayet çetrefilli ve sürükleyici bir yol seçiyor. Marguerite Yourcenar’ın Düş Parası’nda da rastladığımız gibi, bir objeyi merkezine alarak karakterlerin hayatlarına uğrayan bir başlangıç yapıyor Tolstoy. Çarlık Rusyası’nın farklı katmanlarından birçok karakteri sahte bir para kuponuna verdikleri tepkiler üzerinden bir araya getiren öykü, daha sonra yönünü bireylerin davranışlarının toplum içinde yarattığı neden-sonuç ilişkilerine çeviriyor.
KÖTÜLÜĞÜN ETKİLERİNE KARŞI İYİLİĞİN YAPABİLECEKLERİ
Metnin neredeyse yarısına kadar bu sahte para kuponuyla simgelenen düzenbazlığın ve dolayısıyla yalanın, kandırmacanın ve günahın peşinden giden karakterlerin hikâyeleri metnin sonuna doğru kendine karşıt bir ses buluyor. Tam da Tolstoy’un yapacağı şekilde, toplumun içindeki bu kötülüğün ve yozlaşmışlığın etkilerine karşı iyiliğin yapabilecekleri sıralanıyor. Aynı toplum iyiyi de kötüyü de kendi elleriyle yaratıyor. Öykü ise çemberini tamamlayarak başa dönüyor, kötülükle başlayan hikâye iyilikle son buluyor. Derlemedeki diğer öykü “Düşümde Ne Gördüm…”, araları bozuk bir baba ve kızını bir araya getirirken, yine bu öyküye benzer biçimde Tolstoy’un olayları farklı perspektiflerden yansıtabilme becerisini sergiliyor. Babanın ve kızın dilemmalarını her ikisine de eşit alanlar vererek yansıtırken düzen yine yerini buluyor ve uzlaşma ne kadar sakat da olsa Tolstoy tarafından sağlanıyor.
Bir diğer öykü “Fakir İnsanlar” ise bir balıkçı ve onun karısı etrafında gerçekleşen kısa bir hikâye. Rüzgârlı, karanlık ve uğursuz bir gecenin içerisinde sıcak kulübelerinde gelecek günün hesabını yapan bir aileyi anlatıyor yazar. Evin babası ekmek peşindeyken ve tüm aile sefalet içindeyken merhametin ve yardımlaşmanın bu koşullarda da hayat bulabileceğini vurguluyor Tolstoy. Dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun, Tolstoy’a göre “hakikat”e ulaşmış köylülerin ocaklarındaki ateş her halükarda yanmaya devam edecek bir yol bulur çünkü o ateşi harlayan, iki küçük çocuğa karşı duyulan şefkattir.
ÇOCUKLAR VE İKTİDAR SAHİPLERİ
Aynı çocuk ve şefkat teması, linç sözcükleriyle başlayan “Çocukluğun Gücü”nde de öne çıkıyor. İktidar sahibi bir birey ezilenler tarafından idam edilecekken bir çocuk sayesinde tüm bu öfkenin yıkılışına şahit oluyoruz. Ezilen halk affetmeye hazır oluyor, çünkü baskı araçlarını ve gücü ellerinde tutmaya alışık değiller. Aynı zamanda kendilerini çocuğa yakın hissediyorlar, zira çocukla benzer noktadalar: Hem alt sınıftakiler hem de çocuklar iktidarı ellerinde tutanlar tarafından şekillendirilmeye aşinalar, fakat gerektiğinde başkaldırmayı da biliyorlar.
“Yolcuyla Sohbet” ve “Bereketli Topraklar” ise odaklandıkları konular anlamında birbirlerini tamamlayan öyküler oluyor. Didaktik yönün çok daha baskın olduğu bu öykülerde Tolstoy, toplumda değişmesini istediği olguları neredeyse ibretlik diyebileceğimiz dersler yoluyla öne sürüyor. Sigara ve alkol kullanımından duyduğu rahatsızlığı vurguladığı bu öykülerin birinde kendi kurduğu “İçkiyi Bırakma Derneği”ne bile göndermede bulunuyor. Bu iki son dönem eserinde Tolstoy’un sesi de adeta bir aile büyüğünün evin gençlerine aktarmaya çalıştığı hayat derslerine bürünüyor.
ANTİMİLİTARİST TAVIR
“Yabancı ve Köylü” öyküsünde Tolstoy bu sefer, Sokratik metot kullanarak hikâyesini anlatmayı tercih ediyor ve iki hayali karakter arasında kurduğu diyaloglarla Rusya’yla ilgili sıkıntılarını ve bunların çözümlerini aktarıyor. Özellikle antimilitarist tavrının öne çıktığı öyküde, bu düşünceleri köye yeni gelmiş olan Yabancı karakterine açıklatıyor olması karakterin üçüncü bir göz olarak olaylara bakabilmesini ve farklı cevaplara varabilmesini mantıklı bir zemine oturtuyor. Aynı zamanda bu toplumun bağrından gelmeyen birinin bunları açıkça söylüyor olması da öyküye gelebilecek tepkilerin dozajını azaltıyor.
Kitabın son metni “Kurt” ise Tolstoy’un torunlarına yazdığı bir masal. Vejetaryen olan yazarın vejetaryenliğin gerekliliğine dair sahip olduğu görüşleri en net halde görebileceğimiz bir metin aslında bu. Bunu bir masal olarak anlatma seçimi ise durumu daha ilginç yapan ve Tolstoy’un görüşlerini daha çok vurgulayan bir ayrıntı oluyor. Çocukların kalplerinde “ilk günah”ı taşıyarak doğmadığını, onları “bozan” şeyin aslında eğitim olduğunu, bu nedenle de asıl hakikate sahip olanın çocuklar olabileceğini düşünen Tolstoy için herhangi bir canlı üzerinde egemenlik kurmama ve yok etmekten gayri yaratma-yaşatma gibi kavramları en iyi anlayacak kişiler yine çocuklar oluyor. Eğitim ya da medeniyet onları canavarlaştırmadan belki de bu masallar onların içlerindeki insanlığı koruyor.