Budak’ın toplu şiirleri: ‘Dalgın Rüzgâr’ ve ‘İştahlı Makas’

Şair Abdülkadir Budak, bütün kitaplarını “Dalgın Rüzgar” ve “İştahlı Makas” adlı iki ciltte toplayarak okurla buluşturdu. Budak’ın toplu şiirlerinin “Dalgın Rüzgâr” adlı ilk cildinde on bir kitabı, “İştahlı Makas” adlı ikinci cildinde ise 2011’den sonra yayımlanmış üç kitabının yanı sıra kitaplarına girmemiş şiirlerinden seçmeler de yer alıyor.

Google Haberlere Abone ol

Şairlerin belli bir yaşa gelmelerinden çok, şiirde belli bir süre yol aldıktan ve bir seviye oluşturduktan sonra yapıtlarını toplu olarak yayımlamaları değerlidir. Özellikle şiire uzunca bir süre emek vermiş, ısrarlı olmuş; hem zamanda, hem şiirde uzunca bir yolu kat etmiş şairlerin, yaşarlarken de, daha önce yayımlanan kitaplarını okurlarla derli toplu biçimde buluşturmaları desteklenmelidir. Bunun için kültür ve sanat kaygısı taşıyan kurumlar da şairlere imkan oluşturabilirler. Bu kurumlardan bunu beklemek safdillik değildir. Şiir eğer ortak bir kültür ve sanat varlığıysa hak ettiği destek verilmelidir. Ancak yayınevleri gibi kültür-sanat odaklı kurumların da şairlerin özgürlük ve özgünlüklerine müdahale etmeden destek vermelerinin, bugünün koşullarında neredeyse imkânsız olduğunu söylemeye gerek yok. Elbet her şeyden önce anlayış sorunu…

Toplu yapıtlar, şiir için söylüyoruz, şairin hem yapıtlarıyla oluşan birikimi bir arada sunması hem de o uzun yorucu ve zorlu yolculuğa ışık tutması bakımından son derece önemlidir.

İlk şiirini 1970’te yayımlayan, ilk kitabı 1978’de çıkan Abdülkadir Budak (1952), bütün kitaplarını iki ciltte toplayarak okurla buluşturdu. Budak’ın toplu şiirlerinin Dalgın Rüzgâr adlı ilk cildinde on bir kitabı yer alıyor.

Şairin, 1978’de yayımlanan ilk kitabı Geçti İlkyaz Denemesi’yle birlikte toplu şiirlerinin ilk cildinde yer alan yapıtları şunlar: Şimdi Yaz (1980), Gömleğim Leyla Desenli (1981), Sevdanın Son Kerem’i (1985), İmzası Gül (1993), Yanlış Anka Destanı (1994), Aşk Beni Geçer (1997), Endişeli Fesleğen (1999), Ahşap Anahtar (2000), Ev Zamanı (2002), Sana Bakmak (2004).

Şairin yolculuk eşiğini göstermesi bakımından ilk kitabı Geçti İlkyaz Denemesi’ni bir alıntıyla anımsayalım. Şiiri Yitiklerin başlıklı şiirin son iki betiği:

Nereye gitti onca martısı denizin

Dalgaların sesi

Mavisi gözlerimizden

Geçti ilkyaz denemesi

Acılara satırbaşı açarak

Her birimizden

ŞİİRİN DEĞİŞİK UĞRAKLARI

Abdülkadir Budak’ın şiirleri, aynı zamanda uzun bir sürecin tarihçesi gibi. Şairin ilk şiirinin yayımlandığı 1970’ten bugüne, aradan geçen elli yıl aynı zamanda modern Türkçe şiirin değişik uğraklardan geçtiği bir süreç. Budak’ın yapıtları da bu süreçteki akışın izlerini takip etme olanağı sağlıyor. Toplu yapıtların böyle bir işlevi de vardır. Bunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Bir bakıma şiirin belli bir evresinin canlı tanıklığı gibi.

Şiir tarih değildir, tarih yazmaz. Barış Pirhasan’ın dediği gibi şair için, “tarih kötüdür”. Ama bu şiirin bir belleği, tanıklığı olmadığı anlamına da gelmez. Şiirin kaydedici özelliğinin, bellek olduğu gerçeğinin de ihmal edilmemesi gerekir.

Abdülkadır Budak’ın toplu şiirlerinin İştahlı Makas adlı ikinci cildinde, 2011’den sonra yayımlanmış üç kitabının; Mesafe (2011), Okyanus Görmüş Gemi (2013), Kapalı Bir Açılım’ın (2015) yanı sıra kitaplarına girmemiş şiirlerinden seçmeler de yer alıyor.

Toplu şiirlerin her iki cildinin de sonunda, “Ne Dediler” başlıklı bölümde, başka şair ve yazarların değerlendirmelerinden alıntılara yer verilmiş. Bu bölümde şairin şiirleriyle ilgili düşüncelerine yer verilen isimler şunlar: Behçet Necatigil, Ece Ayhan, Ataol Behramoğlu, Melih Cevdet Anday, Gültekin Emre, Metin Celal, Şükran Kurdakul, Hilmi Yavuz, Metin Cengiz, Fikret Demirağ, Haydar Ergülen, Mehmet H. Doğan, Mahmut Temizyürek, Necmiye Alpay, Orhan Koçak, Adnan Binyazar ve Aydın Afacan.

NE DEDİLER?

Behçet Necatigil, şairin 1978’de okurla buluşan ilk kitabı Geçti İlkyaz Denemesi hakkında şu değerlendirmeyi yapmış: “Abdülkadir Budak’ın Geçti İlkyaz adlı denemesi, hem içerik hem biçime verdiği önemle dikkatleri üzerine çekti. Bu şairimiz bundan sonra da adını unutturmayacağa benziyor.” Ece Ayhan’ın ifadesi, şairin üçüncü kitabıyla ilişkili. Yıl 1982, yer Cumhuriyet (meyhane değil): “Abdülkadir Budak, (Gömleği Leyla desenli olan Budak).

“Ne Dediler” bölümünde, Budak’ın şiiriyle ilgili yazısından alıntı yapılan yazarlardan biri de Orhan Koçak. Yazarın Kopuk Zincir adlı kitabında yer alan ve “Budak’ın Ustalarıyla Hesaplaşması” başlıklı yazısından aktarılan alıntı şöyle: “Abdülkadir Budak; Necatigil ve Gülten Akın’da incelik ve kırgınlık, Ergin Günce ve Metin Altıok’taysa kırgınlık, incelik ve sık sık da zorla bastırılmış bir kızgınlık biçiminde beliren kasıtlı bir zarafet tavrının sürdürücüsüdür. (…) Son yılların önemli şiirlerinden biri Ahşap Anahtar. Sadece yol açtığı sezişlerle değil çoğu zaman roman daha iyi yapılan bir iç tartışmayı şiirin kalıbına dökme çabasıyla da önemli.”

Orhan Koçak’ın, şairin önceki yapıtlarını da dikkate alarak Ahşap Anahtar’a yönelik değerlendirmesi önemli saptamalar içeriyor. Koçak yazısında, hem Abdülkadir Budak’ın modern Türkçe şiirdeki yerini ve varlığını irdeliyor hem de söz konusu kitabın şairin bibyografisinde bir dönüm noktası oluşturduğuna dikkat çekiyor. Bizce Koçak’ın şairin şiirine ilişkin erken denilecek bir zamanda yapmış olduğu gözlem ve değerlendirmelerinin isabetliliği ve aradan geçen zamana karşın güncelliği, tazeliği ayrıca kaydedilmeli. Orhan Koçak’ın değinisinin bir başka önemi de Budak’ın şiirindeki temel sorunun açığa çıkarılması, anlaşılması bakımından sunduğu perspektif … Koçak, Budak’ın şiirle ilgili gayretinin, modern Türkçe şiir için ne ifade ettiğini hayli kapsamlı olarak tartışıp çözümlüyor.

“Ne Dediler” için alıntılanan satırların biraz daha öncesinde yer alan Koçak’ın şu değerlendirmesinin de önemli olduğunu düşünüyoruz: “Budak’ın Ahşap Anahtar’ında da ilk kez bir şairin kendi geçmişini (hem kişisel hem sanatsal geçmişini) ısrarlı biçimde bir baba-oğul çatışması modeline göre okumayı denediğini görüyoruz.”

Bütün şiirlerin başlıklarında “Babam ve…” kalıbı kullanılan kitaptan “Babam ve Güz” başlıklı şiiri aktarıyoruz:

Başlık yanıltmasın sizi, babam yaza benzerdi

Ama her zaman için güzden yaprak alacaklı

Babam yaza benzerdi, kendine susamam için

Gözlerine bakardım, kurumuş kuyu ağzı

Yaza benzerdi babam, balkonda çay içmeye

Ya bana öyle gelirdi ya bardaklar kanardı

Babam bana benzerdi, bir göl manzarasına

Aniden fırtına çıkar kayık dediğin batardı

Ahşap Anahtar, öyle anlaşılıyor ki şairin bir döneminin sonu değil de şiir yoluculuğunun zirvesi olarak öne çıkıyor. Öyle olunca da elbette bir sonraki kitabının nasıl olacağı merak uyandırıyor. Budak’ın bir sonraki kitabı Ev Zamanı adıyla yayımlanır…

ÇAĞRIŞIM VE YORUM

Şairin “babadan” sonra “evi” eksen edinen bir kitapla okurun karşısına çıkması çağrışıma ve yoruma açık. Örneğin babadan alınan evin “ahşap anahtarının” artık tek sahibinin kim olduğunun dosta düşmana duyurulmasının amaçlandığı düşüncesi üzerinde durulabilir. Şiir çağrışıma ve yoruma açık olabildiği kadarıyla şiir oluyor. Budak’ın şiirleri de çağrışım ve yorum bakımından bir hayli zengin bir kaynak sunuyor. Şunu da düşünebiliriz: Elbette babadan söz ederken evden de kaçınılmaz olarak söz edilir.

Ev Zamanı, şairin evin gerilimiyle gerildiği, evin evde kalmanın sıkıntısını, gitmekle kalmak arasındaki huzursuzluğu ve benzeri, eve içkin çelişkileri, çatışkıları sorunsallaştırdığı şiirler olarak da okunabiliyor. Kitaba adını veren şiirin ilk iki betiğini sunalım:

Büyük istasyonlardaki büyük vedalar için

Trenler uzun bekler güzel bir gelenektir

Büyük istasyona benziyor artık bu ev

Tren bir yolcu daha edinecek demektir

Bulunduğum ruh halinden şöyle bir bakıyorum

Şu odanın biçimini alan ben değilim sanki

Şu mutfağın çeşmesinden akmamışım su yerine

Sofrayı donatmamış oturmamışım balkonda

Özellikle çocuklara sarılıp baktığım zaman

Olduğumdan daha güzel göstermemiş beni ayna

Abdülkadir Budak’ın şiirde yürüdüğü, şiire yürüdüğü yol uzun. Toplu şiirlerin ikinci cildinde yer alan ilk kitap Mesafe; şairin doğrultusunu değiştirerek bir başka tarafa yöneldiğini, yeni arayışlara girişmeden önceki yapıtlarının akışını takip ettiğini gösteriyor.

GELENEKSELLE MODERN ARASINDA AKIŞI İZLEYEN ŞAİR

Budak’ın daha ilk şiirinden itibaren uyandırdığı izlenim, neredeyse bir fotoğraf gibi sabit kalmıştır. Gözümüzde onu, gelenekselle modern arasında bir köprünün üstünde durmuş akışı izleyen şair olarak canlandırabiliriz. Sanki bu izlenimin değişmesini şair de istememiştir. Moderne daha yakın durmakla birlikte esas olarak bir köprüde olduğu izlenimini kendisi de benimsemiş gibidir. Belki de o nedenle Budak’ın şiirindeki akışta bir kopma, sıçrama gibi dönüşüme yönelik hamleler kopan ya da düğümlenen bağ yerlerine rastlanmaz. Bununla birlikte onun şiirindeki gelişmenin daha çok kendisini güncellemesiyle ilgili olduğu söylenebilir. Bu aynı zamanda şairin yapıtlarındaki tazeliğin, diriliğin sağlandığı kaynaktır diyebiliriz, “Budak’ın şiirleri bana sevinç veriyor, iyi şiir sevinç verir” diyor Melih Cevdet Anday. Şiir sevinç verdiği gibi örneğin, düş gördürebildiğinde de güçlü ve etkisi daha da derine iniyor ve daha uzun süre kalıcılık sağlayabiliyor. Bununla birlikte şiir, gücünü en çok okundukça tükenmemesinden alıyor.

Toplu şiirlerin son kitabı Kapalı Bir Açılım. Bu kitapta, Budak’ın otuz parçayla birlikte bağlantı kurduğu otuz şairin fotoğrafına yer verilmiş. Budak’ın toplu yapıtlarının ikinci cildindeki “Mutlu Son” başlıklı şiirinden bir bölüm okuyalım. Bu arada, İlhan Berk’in, Behçet Necatigil’in ölümünden sonra yazdığı şiirin adının, “Ölü bir ozanın sevgili karısını görmeye gitmek”in Budak tarafından şiire ithaf dizesi olarak alıntılandığını da belirtelim.

Soracaklar karısına: - Şu masa onun muydu?

Odanın ortasından geçen ırmağa

Ayaklarını sokarmış şair doğru mu?

Duvardaki bahçe resmi bahçesi

Balkondaki saksılara bakarmış

Yazdıklarından çıkardık, satır aralarından

Göl gözüyle okyanusa bakarmış

Dağla konuşurmuş ova diliyle

Afrika Nil olurmuş yoksulun rüyasında

Buzdan evde sıcak kahve Eskimo’nun biriyle

Güneş diline tercüme ederken mumu

Şu kâğıda bir dize, şu yastığa baş koymuş

Yatmış uzun olan büyük uykuya

Şair ölmüş doğru mu?

Tam burada cevap vermek yerine

Kuyunun karanlık dibine bakar gibi

Şairin karısı kitaplara bakacak

Bu adam buradan hiç çıkmadı ki

Sadece masa değil koridor kâğıt dolu

Bu arada, şiirde şairin ziyaretçilere açılan evindeki yaşantısının ve eşininin anlatıldığı bölümde oluşan hazin havayı dağıtacağı ve buruk da olsa bir tebessüm oluşturabileceği varsayımıyla Arif Damar’ın “Ah şairler vah şair eşleri” deyişini hatırlatmak isteriz.

Abdülkadir Budak, modern Türkçe şiirin, özellikle Behçet Necatigil’den Metin Altıok’a, Gülten Akın’dan Ergin Günçe’ye doğru açılan yelpazede oluşmuş deneyim ve birikimini kapsayacak biçimde yeniden üretebilmiş bir şair.

İki ciltlik ve elli yıllık emeğin, gayretin, çabanın toplamı olan şiirler, bizce her şiir kitaplığının değişmezi olmayı hak ediyor.