Neşeli bir eşitlikçi: Robin Hood
Howard Pyle’ın kaleminden, zenginden alıp yoksula dağıtmasıyla ün kazanan halk kahramanı "Robin Hood"un maceraları, İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. "Robin Hood", küçükler için evrensel ilkeler üzerine düşünebilecekleri neşeli bir macera vadederken, yetişkinler içinse katman katman açılan bir edebi metin halini alıyor.
Büşra Uyar
Büyük bir şans ya da talihsizlik midir bilinmez, bazı eserler yalnızca kulaktan kulağa yayılır. Sözlü ya da yazılı edebi formlarda ele avuca gelir bir forma bürünmesinin de önemi yoktur bir süreden sonra. Minicik bir olay ya da tema fark etmez, kâfidir; duyulan az ama “öz”dür, hareketlidir de, daha ne olsun?
Biz bu talihsiz talihlilerin kulaktan kulağa, özüne uygun hınzırlıkla, dört bir köşeye yayılan bir örneğinden bahsedeceğiz: Robin Hood. Evet, bir “çocuk klasiği” gibi konumlanmıştır Robin Hood ve hemen her miniğin kitaplığında bulunur. Lakin evet, aynı zamanda her yetişkin muhabbetine bir şekilde dahil olmayı da başarır. Neticede zenginden alıp fakire vermenin her yaş için bir albenisi var, bunun aynı zamanda gerçekleşmesi muhtemel bir “rüya” ve gerçekleşmemesi için çok çaba sarf edilen bir “kabus” olması da cabası.
Dünyanın her köşesinde, herkesin bir nebze tanıdığı Robin Hood, bu sefer İletişim Yayınları’ndan çıkan tam metin çevirisiyle yolumuzu kesiyor. Robin Hood’u herkes “bilse” de, aslında Türkçe olarak şu an tek tam metin versiyonu bu... Murat Başekim’in titiz ve keyifli çevirisi ile çocuklar ve yetişkinler, 12. yüzyıldan bu yana varlığını formlar arasında “cirit atarak” sürdüren Robin Hood’u, Howard Pyle’ın derlemesinde tanıma fırsatı buluyor. Aynı zamanda okurlar, Howard Pyle’ın iç illüstrasyonları sayesinde Robin Hood ve arkadaşlarının serüvenlerine başka şekillerde de dahil olabiliyorlar.
Hemen her kültürün dağları, ormanları adaleti “bizzat” yerine getiren, halk tarafından sevilen ancak otorite tarafından “kanun kaçağı” ilan edilen insanlara ev sahipliği etmiştir; fakat Robin Hood’un “meslektaşlarından” bir adım ötede olduğu rahatça söylenebilir. Öyle ki Robin Hood, hikâyesi dünyanın dört bir köşesine yayılırken sırtını yalnızca sözlü/yazılı edebiyata dayamayıp 20. ve 21. yüzyıl yolculuğunun büyük bir kısmında sinema ve televizyonun imkânlarından da yararlanmıştır. İmkânlar ve dönemler değiştikçe o da kimi zaman neşesinden, kimi zaman merhametinden bir şeyler kaybederek değişmeye devam etmiştir, var olan her şey gibi... Tam bu nedenle de sürekli çocuklara mı yoksa yetişkinlere mi hitap ettiği tartışılmıştır, eh, hâlâ da tartışılır bu. Bu noktada Robin Hood’un tam metni, çocuk ve yetişkin okurların bu tartışmayı hakkıyla yürütebilmesine olanak sağlıyor.
Howard Pyle’ın ikonik Robin Hood’u, kendisine saldıran bir ormancıyı kazara öldürmesi sonucu Sherwood Ormanı’nda yaşamaya başlar. En az kendisi kadar maharetli adamlarını, iki tarafın da bütün hünerlerini gösterdikleri mücadeleler sonucu, yenerek ya da yenilerek seçer. Çetesine vadettiği her zaman, nefis bir eşitlik zeminidir: Asgari bir miktar para; sonsuz neşe ve özgürlük! Peki bu değirmenin suyu nereden gelir? Tabii ki de doğuştan statü sahibi olanlardan, zengin tüccar ve din adamlarından! Gelgelelim Robin çalarken bile dürüsttür; soyduğu insanlara da pay bırakacak şekilde, “eşit” oranlarda yapar soygununu, kimsenin özel hayatına saldırmaz, halkını doyurur ve onları hiçbir şekilde tehlikeye sokmaz. Üstelik tüm bu disiplin, “ahlâk” gerektiren işlerde öyle ustadır ki, istese de neşesinden bir şeyler kaybetmez. Öyle ki, Robin Hood tarafından soyulanlar bile, onun çetesinin kurduğu bereketli sofralardan doymadan, eğlenmeden, tertemiz orman havasını hayretle içine çekmeden kalkamaz.
Tüm bunlar ışığında Robin Hood’a bir kusursuzluk örneği diyebilirdik, ama şükürler olsun, diyemiyoruz! Zira Robin Hood tabiri caizse sık sık “karizması çizilen” bir karakter. Bir bakıyoruz uncudan hayatının dayağını yiyor, bir bakıyoruz “yeterince” kurnaz olamıyor, kimi zaman ise başkaldırdığı ama onunla eğlenmeden de edemediği kişilerden canını zor kurtarıyor. Ancak tam da bunlar sayesinde Robin Hood hem çocuklar hem de yetişkinler için bu kadar sevilen, “bizden biri” haline geliyor. Çocuk ya da yetişkin olmak, ormanlarda ya da metropollerde yaşamak, Robin Hood ya da “sıradan” biri olarak hayatı sürdürmek bir noktada önemsiz: Her ne yaşta ve ne konumda olursak olalım, hayattan çıkarılacak dersler var.
Bu noktada Robin Hood kuru kuruya didaktik çıkarımlarda bulunmaktansa hayatın sürükleyici, eğlenceli yollarını arşınlıyor bizim yerimize. Çok eğlenir ve bir o kadar da eğlendirirken kimi zaman sıcacık tablolar yaratıp, kimi zaman ise bugüne dair önemli ipuçları veren çarpık sosyal tabloları göz önüne seriyor. Bu çarpıklığa yönelik çözümü de içinde barındırıyor üstelik: Tevazu, dürüstlük ve eşitlik. Sherwood Ormanı’nı evi belleyen bu kanun kaçağının şiddeti, öldürmeyi son “öfkeli” çare olarak bellemesi ise, onu tekrar ve tekrar çok sevmemize sebep oluyor.
İletişim Yayınları tarafından bütünlüklü bir şekilde dilimize kazandırılan Robin Hood, küçükler için evrensel ilkeler üzerine düşünebilecekleri neşeli bir macera vadederken, yetişkinler içinse katman katman açılan bir edebi metin halini alıyor. Yeşil pelerini ve kukuletasıyla Robin Hood, lafı ağzımızdan alarak, “yine” kendi işini kendi görüyor ve en güzel biçimde tanıtıyor kendisini bize: “Kimi bana nazik der, kimi zalim; kimi has dürüst adam der, kimi hain hırsız. Doğrusu, dünya insanı bin bir gözle görüyor, dolayısıyla beni hangi gözle göreceğiniz size kalmış.”