Bir 6-7 Eylül romanı
İstanbullu yazar Nektaria Anastasiadou’nun yeni romanı "A Recipe For Daphne" eylül ayında okurla buluşacak. Nektaria Anastasiadou ile ""A Recipe For Daphne"yi konuştuk.
Orbay Soydan
DUVAR- Zografeios Agon ödüllü İstanbullu yazar Nektaria Anastasiadou’nun A Recipe For Daphne romanı 6-7 Eylül pogromundan dolayı yarım kalan bir aşk hikayesini konu alıyor. Hoopoe Fiction Yayınevi (American University in Cairo Press) tarafından İngilizce olarak yayımlanan romanın Türkiye tanıtımı 6 Eylül 2020 saat 18:00’de Yeniköy Panayia Kilisesi’nde yapılacak.
İstanbul Rumcası ve İngilizce yazan Nektaria Anastasiadou ile eylülde Türkiye'de raflarda olacak olan A Recipe For Daphne romanı üzerine söyleştik.
A Recipe For Daphne (Defne İçin Bir Tarif) adlı kitabınızın kahramanlarından ve onların öyküsünden bahseder misiniz?
Kitabın kahramanı Fanis, Rum bir antikacıdır ve düzenli bir şekilde Rum arkadaş topluluğuyla ikindi çayı için Cihangir’de bir kafede buluşmaktadır. Fanis’in arkadaşı Gavriela’nın bir gün Amerikalı yeğenini grupla tanıştırmasıyla, Fanis ve grubun üyelerinden pastaneci Kozmas’un hayatı altüst olur. Defne, Fanis’e 6-7 Eylül olaylarında kaybettiği nişanlısını hatırlatır, Kozmas ise Defne’ye âşık olur. Olaylara yeni bir boyut kazandıracak sır, kitabın asıl konusunu oluşturmaktadır. Arada kalan Defne nasıl bir tutum sergileyecektir? Kitabın gizemini bozmak istemiyorum, kısaca kitabın İstanbul’un enerjisini, coşkusunu yansıttığını söyleyebilirim.
Anlattıklarınızdan Rum toplumunun şehrin tarihiyle ne kadar iç içe geçmiş olduğunu anlıyorum. Eseriniz için İstanbul’un geçmişine özlem ve 6-7 Eylül’le yüzleşme romanı diyebilir miyiz?
Romanımın hikayesi 2011 yılında geçiyor. Kozmas ve Defne 1955’te henüz doğmamışlardı. Fanis ise 6-7 Eylül olaylarını yaşadı ve bu olaylar onu çok etkiledi. 6-7 Eylül esnasında yapmadığı bir şey için kendini suçlu hissediyor. Romanda ilerlerken bu yapmadığı şeyle yüzleşmek zorunda kalacak. Bu bakımdan bir yüzleşme var ama şunu söyleyeyim; bu, karanlık bir kitap değil. Kitapta acı kadar mizah da çok var.
'BALKANİK PASTAYI DİRİLTEBİLEN BİR PASTANECİ YARATMAK İSTEDİM'
Peki bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz? Çevrenizde sizi etkileyen benzer yaşanmış hikayeler var mı?
Her şey bir pasta, bir sokak ve sohbet ile başladı. Bunu üç kıvılcım olarak tanımlıyorum. Bir gün yaşlı bir Rum beyefendi unutulmuş bir pasta hakkında konuşuyordu. Pastanın adı Balkanik'ti. Ekler gibi bir pastaymış. Pastanın içinde farklı kremalar varmış ve her krema farklı bir Balkan halkını simgeliyormuş. Yani bu pasta, Balkan hakları arasında çok renkli ortak yaşamı simgeliyormuş. Böyle uyumlu ortak yaşam hikayeleri beni heyecanlandırıyor. Onun için de bu konuyla ilgilenmek istedim ve Balkanik pastayı diriltebilen bir pastaneci yaratmak istedim. Böylece pastaneci Kozmas doğdu. Hikâyenin geçtiği sokağa gelecek olursak, o zamanlar Çukurcuma’da bir dairede oturuyordum ve bir gece pencereden eski görkemli apartmanlara bakıyordum. Bu beni her zaman değişik duygularda etkilerdi ve bir gece defterimi aldım, yaşlı Rum beyefendinin gözünden yazmaya başladım. Onun bu sokakta doğduğunu, büyüdüğünü ve sokağın her değişimini gördüğünü hayal ettim. O kişi Fanis oldu.
Bir keresinde Rum arkadaşlarımla küçük bir toplumda eş bulmanın ne kadar zor olduğunu konuşuyorduk. O anda düşündüm, hem Fanis hem Kozmas eş arıyorlardı. Ama küçük bir toplumda herkes birbirini zaten tanıyor. Onun için bu kişinin dışarından gelmesi gerekiyordu. Ama Yunanistan’dan gelmesini istemiyordum.
Neden?
Çünkü sadece Yunanlılar Rum kültürünü ve dilini anlıyor sanılıyor ama öyle değil. Onun için Defne karakterinin Amerikalı olması gerekiyordu. Çünkü İstanbul kültürü, gerçekten dünyada benzersiz. Romanımda İstanbullu Rumların bu enerjisini anlatmak istedim.
Acı hakkında da yazsanız, sevinç hakkında da yazsanız yazmak inanılmaz zor bir iş aslında. Birinci taslağı 6 ay içinde yazdım. Ama sonra 6 yıl boyunca tekrar tekrar redaksiyon yaptım. Ne olursa olsun yazmak sabır, azim ve tutku istiyor. Bu nedenle bu roman bana çok anlam ifade ediyor.
Kitabın Türkçe baskısı olacak mı?
İngilizce ve İstanbul Rumcasında yazan çok dilli bir yazarım. Eserlerimizin Türkçeye çevrilmesini ve Türk okurlarla buluşmasını çok isterim. Umarım beğenilir ve çeviri teklifleri alırız. Çünkü bir yazar için en güzel duygu okurunun keyif almasıdır. İnşallah bir gün Türkçe de yazacağım.
'ROMAN, YAŞANMIŞ ACILARA RAĞMEN BİRLİKTE YAŞAM ENERJİMİZİ GÖZLER ÖNÜNE SERİYOR'
A Recipe For Daphne romanın Türkiye tanıtımı aynı zamanda Thetokia 2020 etkinliklerinin bir parçası olacak. Bu etkinlik kilise takvimine göre her yıl Meryem Ana’nın anıldığı dönemde gerçekleşiyor. Bu durumda kitabın Türkiye tanıtımının 6 Eylül’de gerçekleşecek olması bir tesadüf mü?
Hiç tesadüf değil, çünkü 6-7 Eylül olayları romanımın bir parçası. Yaşanmış acılara rağmen birlikte yaşam enerjimizi gözler önüne seriyor. Aşk, yeni başlangıçlar ve eski gelenekler hepsi kentin (İstanbul) kimliğinin ve romanın parçası olarak bu coşkunun devam ettiğini gösteriyor.