Dar alanda kısa cümleler: Ödül
Cyril Gely’nin kaleme aldığı ‘Ödül’de otuz yıllık bir dostluğun hesabını soruyor. Esma Fethiye Güçlü çevirisiyle Timaş Yayınları tarafından okura sunulan roman, tek mekanda yükselen diyaloglar eşliğinde insanlığın kadim dertlerinden olan hırs, iktidar ve ırkçılığı bir kez daha sorgulamaya olanak sunuyor.
Erhan Yılmaz
1968 yılında Fransa'da dünyaya gelen Cyril Gély’nin kaleme aldığı ‘Ödül’, Esma Fethiye Güçlü çevirisiyle Timaş Yayınları tarafından okura sunuldu. Tiyatro oyunu ve senaryo yazarlığı da yapan Gély, Fransa’nın önde gelen yazarlarından biri. Yazar birçok prestijli ödülün yanı sıra Académie Française Tiyatro Ödülü'ne, Shanghai Film Festivali Senaryo Ödülü'ne ve "Diplomatie" adlı filmin senaryosu için César Ödülü'ne layık görülmüş bir kalem.
'Ödül', Gêly’nin tiyatro oyunu ve senaryo yazarlığından beslendiği bir roman olarak dikkat çekiyor. Keskin ve sürekli tempoyu yükselten diyaloglarla ilerleyen roman kendi içinde katmanlı bir yapıya ulaşarak günümüzün birçok derdine odaklanıyor. Yine yazarın tiyatroyla hemhal olmasının bir etkisi olarak tek bir mekanda geçen roman iktidar, adalet ve vicdan gibi kavramları tartışmaya açıyor. Bunun yanı sıra tüm dünya halklarını etkileyen 2. Dünya Savaşı’nın bilim dünyasında yarattığı tahribatı ve iki meslektaş ve dostun yollarının ırkçılık ve faşizm ekseninde nasıl ayrıldığını puslu ve soğuk bir düzlemde ele alıyor.
BU ÖDÜL KİMİN?
Roman, iki karakterinden biri olan Otto Han’ın, 10 Aralık 1946’da Stockholm’deki Grand Hotel’de Kimya alanında layık görüldüğü Nobel Ödülü’nü almak üzere beklemesiyle başlıyor. Törene birkaç saat kala bir diğer karakter olan Lise Meitner beliriyor Han’ın süitinde. Han ve Meitner, otuz yılı aşkın bir süredir birlikte çalışan iki eski dost, meslektaş, ve bilim insanı. Fakat onları bu kez yan yana getiren ne bilim ne de alınan ödülün kutlanması… Onları bir araya getiren temel motivasyon vicdan ve adalet sorgusu, geçmişin karanlığı ve geleceğin belirsizliği… Bu bir dostluk buluşmasının aksine yüzleşmenin ta kendisi! İki bilim insanı tarihle, yaşanan savaşın yıkıcılığıyla, kadın-erkek eşitsizliğinin akademideki yansımasıyla ve kendileriyle başbaşalardır. Bu ödül kimin, sorusu üzerinden geride bıraktıkları otuz yıl şimdi tam ortalarında, karlı ve soğuk bir günde, otel odasında birbirleriyle yüzleşmelerine neden olmuştur.
Cyril Gély’nin ustaca kotardığı hikaye, tarihin gölgesinde kalmış olanı açığa çıkardığı bir dil şölenine dönüşüyor. İnsanlığın yüzyıllardır peşini bırakmayan ve karanlık tarafa iten kibir, sağduyu gibi meseleler şimdi bu karanlık odada Gêly’nin kalemiyle bambaşka bir boyuta taşınıyor. Bu boyut tarihi yeniden yazmaya niyetlidir: O karanlık, ikili arasında geçen diyaloglarla birlikte aydınlanacak ve yalnızca biri bu odadan vicdanlı çıkacaktır.
Cyril Gêly’nin incelikli gözlemleri, bilim dünyasının dehlizlerinde dolaşan hırsları göz önüne sererken savaşın yarattığı ırkçılığın boyutlarını da bir kez daha hatırlatıyor. Gêly, zor olanı başarıyor ve tüm gerilimi diyalogla okura taşıyor. Kimi noktada kadim insanlık tarihine dair gözlemleri anlatısına yediren 'Ödül', içimizdeki o kör kuyunun dibinde kalmış bir damla suyu arıyor.
İnsanın olmanın, vicdanlı olmanın, kibir ve soğuk bir odanın kazananı kim olacaktır? İşte bu sorunun yanıtı 'Ödül'de…