KKTC'de Tatar'ı zafere taşıyan üç faktör

KKTC'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerini yorumlayan uzmanlara göre, Başbakan Ersin Tatar'ı cumhurbaşkanlığına taşıyan üç ana faktör öne çıkıyor. Uzmanlar, Türkiye'nin müdahalesi, KKTC toplumundaki bölünmüşlük ve Kıbrıs sorunundaki çıkmaz sonucunda Mustafa Akıncı'nın seçimi kaybettiği görüşünde.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Kıbrıs dün tarihi bir gün yaşadı. KKTC'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunun galibi, Başbakan ve Kıbrıs Türk sağının lideri Ersin Tatar oldu. Tatar yüzde 52’ye varan bir oy oranı ile KKTC’nin beşinci cumhurbaşkanı seçildi.

Hâlâ görev başında olan Mustafa Akıncı ise seçimleri az farkla kaybetti. Pandemi sürecinde seçim propagandasının karşı karşıya kaldığı sorunlara ve Türkiye'den yapılan müdahalelere rağmen, Akıncı ve federal çözüm cephesi seçimleri azımsanmayacak bir oy oranıyla -yüzde 48- bitirdi. Akıncı, sonucun netleşmesinden sonra siyasi hayatına son noktayı koyduğunu açıkladı.

Tatar’ın seçim zaferinde iktidardaki Ulusal Birlik Partisi (UBP) ile beraber diğer sağ partilerin desteği büyük rol oynadı. Kıbrıslı ve yabancı uzmanlara göre, ikinci turdaki seçimlerde bu desteğin yanı sıra şu üç ana faktör daha ön plana çıktı: Ankara'nın seçime müdahalesi; Kıbrıs Türk toplumundaki fikri ve siyasi cepheleşme; Kıbrıs sorunundaki çıkmaz

 

ANKARA’NIN MÜDAHALESİ

Seçimlerde Akıncı’nın liderliğinin arkasında birleşen Kıbrıs Türk solu ve federal çözüm yanlısı güçler, Tatar’ın seçim zaferini ‘AK Parti – Ulusal Birlik Partisi ortak adayının zaferi’ olarak tanımlıyor. Kıbrıs Türk toplumunda yaygın kanı haline gelen bu bakış açısına göre, Türkiye’nin KKTC’deki seçimlere dönük arka plandaki müdahaleleri seçim sonucu açısından belirleyici oldu.

Kaynaklar, seçimlere saatler kala iş adamlarından üniversite sahiplerine kadar birçok kesimin Ankara eksenli müdahalelerle karşı karşıya kaldığını söylüyor; 'Ankara’nın desteklediği adayın seçimleri kaybetmesi durumunda, Kıbrıslı Türklerin başta ekonomi olmak üzere birçok düzlemde Türkiye'yle ilişkilerde büyük sorunlar yaşayacağı bilgisinin, toplumu korkutma amacıyla adaya yansıtıldığı' belirtiliyor. Kıbrıs’ın kuzeyindeki çeşitli kaynaklar, 'sonuçta Türkiye’nin müdahalesinin meyvesini verdiği' görüşünde birleşiyor.

'SONUÇLARI EN FAZLA MÜDAHALE EDİLEN MAĞUSA VE İSKELE BELİRLEDİ'

Kıbrıs Türk solunun en etkili gazetesi konumundaki Yeni Düzen'in yazarlarından Sami Özuslu da aynı görüşü dillendirdi. "Rakamlar da müdahalenin etkilerini açıkça ortaya koyuyor zaten… Birinci turda Akıncı 33 bin, Erhürman ise 24 bin oy almışlardı. İkisinin toplamı 57 bin ediyordu. Oysa dün Akıncı 62 bin oy aldı. Yani iki adayın toplamından 5 bin fazla” diyen Özuslu şöyle yazıyor: "Sonucu Mağusa ve İskele seçmeni belirledi. Bu iki ilçe toplamında Tatar, Akıncı’dan yaklaşık 4 bin oy daha fazla aldı. Zaten ülke genelindeki oy farkı da 4 bin 527 oldu. Mağusa ve İskele müdahalenin en ağır şekilde uygulandığı ve hissettirildiği iki bölge”.

 

KIBRIS TÜRK TOPLUMUNDAKİ CEPHELEŞME

Özuslu’nun işaret ettiği seçmen, birinci turda boykot cephesine katılan KKTC yurttaşlarının bir bölümüne tekabül ediyor. Toplumun bu kesimi cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda Türkiye'yle yakın ilişkiler içindeki aday ile Akıncı arasındaki tercihte tarafsız kalmayı tercih etti. Bu yönde görüş bildiren seçmenin küçük bir bölümü daha az sayıda oy alan ve birinci turda havlu atan adaylara oy verirken, yaklaşık 90 bin kişi boykot cephesini oluşturarak deyim yerindeyse cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turundan galip ayrıldı.

Yerel uzmanlar, Tatar taraftarlarının geçtiğimiz hafta boyunca Ankara’nın desteğiyle boykot cephesiyle ilgili sonuç odaklı, dikkatli bir kampanya ve strateji izledikleri görüşünde. Bu kampanya sonucunda 20 bine ’e yakın seçmen sandığa döndü ve bu grubun belirli bir kesimi Tatar’ın galibiyetinde ön plana çıktı.

Tatar’ın seçim başarısı modern Kıbrıs Türk toplumunda ve siyaset sahnesinde ortaya çıkan ‘üçlü çatlağı’ da göz önüne seriyor. Kıbrıs Türk toplumu Ankara’nın izinden gidenler, Rumlarla bir şekilde anlaşma arayanlar ve bu iki görüşün karşısında duranlar olmak üzere üçe bölünmüş durumunda. Bu gerçeğe temas eden KKTC Cumhurbaşkanlığı eski sözcüsü Hasan Erçakıca, ilgili köşe yazısında şunları vurguluyor: “Akıncı uzun zamandan beri Türkiye ile ilişkilerini alabildiğine germekte hiçbir sakınca görmedi. Kampanya ekibi, ustaca yaklaşımlarla 'Türkiye karşıtı' bir cephe oluşturdu. Bu cephe uzun zaman önce karşıtını da yaratmıştı aslında. Kudret Özersay’ın Akıncı’nın karşısına “sağın adayı” gibi çıkarılması girişimlerini atlarsak, bu seçimin karakterini anlayamayız. Sonra olan oldu ve Başbakan Tatar Türkiye’nin tercih ettiği aday durumuna geldi. Artık, bir yanda Türkiye karşıtlığı; diğer yanda Türkiye vardı. Bu cepheleşmeye karşın ortaya “üçüncü yolcuların” çıktığına tanık olduk. Onlar, “ne Türkiye ile ne Türkiyesiz” gibi bir seçenek yaratmış gibi görünseler de gerçekte “Kıbrıs Türk halkı” veya “Kıbrıs Türk demokrasisi” diye bir şeyin olması gerektiğini hatırlattılar”.

 

KIBRIS SORUNUNDAKİ ÇIKMAZ

Ankara’nın müdahalesi ve modern Kıbrıs Türk siyasetinde değişen dengelerle dün geceki sonuç açısından belirleyici mahiyette olan başka bir unsur da söz konusu: Kıbrıs sorunundaki çıkmaz. 2017’de Crans Montana zirvesinde çöken müzakere süreci sonrasında Kıbrıs sorununda karamsar ve tıkalı bir süreç gündemdeki yerini koruyor. Ankara ile beraber Kıbrıs Türk sağı bu süreçte ‘iki devletli çözüm’ yönünde mesajlar verse de, bu çıkış Kıbrıs Türk toplumunun büyük bir kesimi ile beraber, Kıbrıs Rum tarafını ve uluslararası camiayı tatmin etmiyor.

Konu ile görüş belirten Kıbrıslı ve yabancı kaynaklar, 2017 itibarıyla Kıbrıs müzakerelerinde belli bir mesafenin alınmış olması halinde, Akıncı’nın dünkü seçimlerden galip olarak ayrılacağı görüşünü dillendiriyor. Sonuç olarak, gerek Kıbrıs sorunundaki tıkalı süreç, gerekse de seçim sürecinde Akıncı cephesinin federal vizyon temelinde merkezdeki seçmeni ikna edememesi, Tatar’ın seçim galibiyetinde önemli rol oynadı.