Kobanê davasında 3. duruşma: Kürtçe konuşmalar çevrilmedi

Kobanê davasında yargılananların talepleri Kürtçe tercüman olmadan alındı. Mahkeme başkanı, UYAP sistemini iyi bilmediği için AİHM’nin Demirtaş kararının çevirisini 'muhabereye' eklediğini söyledi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Halkların Demokratik Partisi (HDP) yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın üçüncü duruşması Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye devam etti. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın da katıldığı davada, reddi hakim ve tahliye taleplerine ilişkin Kürtçe savunma yapanların talepleri tercüman olmadan alındı. Mahkeme başkanı, UYAP sistemini iyi bilmediği için AİHM’in Demirtaş hakkında verdiği kararının çevirisini yanlışlıkla “muhabereye”ye eklediğini ve bir kısmını da evine götürüp okuduğunu söyledi.

ZEKERİYA ÖZ HATIRLATMASI

Duruşmada HDP önceki dönem Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi ve Parti Sözcüsü Günay Kubilay, reddi hakim talepleri ve tahliye talebine ilişkin söz aldı. Kobanê iddianamesinin iktidarın kendisine siyasi rakip olan partilerinin tasfiye etmek için hazırlandığını belirten Kubilay, “Mahkemeleriniz sadece bu kritik davalardaki AİHM kararlarını değil, AYM kararlarını da tanımıyorsunuz. AYM herkesi uyardı. Saray rejimine de uyarıyı yaptı. Türkiye’de hukuk devleti bir retorikten ibaret değilse AYM kararlarını uygulamalısınız dedi. Yaptığınız şey burada koskocaman AİHM Büyük Dairesi’nin kararını uygulamıyorsunuz. AİHM kararını beğenmeyebilirsiniz, iktidarın da hoşuna gitmiyor ama bunu uygulamak zorundasınız. Uygulamadığınız da Anayasal suç işlemiş olursunuz. Şimdi sağlam bir şekilde Ağrı Dağı’na sırtınızı dayamış olabilirsiniz, size Zekeriya Öz’ü hatırlatayım. Altına zırhlı araç verilmişti. Siyaset arenası her zaman oynaktır. Biz 2013’ten itibaren AKP ile birlikte çözüm süreci yürüttük. Sırrı Süreyya Önder diyor ki, ‘Kobanê olayları olduğunda bakanın yanındaydım.’ Şimdi neredeyiz, hapisteyiz. Türkiye’deki siyasi koşullar değişti, öküz öldü ortaklık bozuldu” diye konuştu.

KÜRTÇE SAVUNMA ÇEVRİLMEDİ

HDP eski Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, reddi hakim gerekçelerini Kürtçe açıkladı. Mahkeme salonunda tercüman bulunmadığı için Yıldırım'ın savunmaları çevrilmedi.

Yıldırım’ın konuşmasından sonra söz alan avukatlar, “Duruşma salonunda tercüman bulunmadığından reddi hakim talebinin gerekçelerini anlamadınız. Ama birazdan bu konuda bir karar vereceksiniz. Gerekçelerini duymadığınız bir duruma dair karar vereceksiniz. Kürtçe konuşacak başka arkadaşlarımız da var. Bu nedenle tercümanın bulundurulmasını istiyoruz” dedi. Mahkeme başkanı ise, “Ne karar vereceğime dair şimdiden bir kanaat oluşturmayın, biz SEGBİS kayıtlarını dinlemeden reddi hakim talebini bir karara bağlamayacağız” dedi.

BİLGEN: TUTUKSUZ YARGILANAN ARKADAŞLARIMIZ KAÇMA ŞÜPHESİ SERGİLEMEDİLER

Eski Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, “Yargılanmaktan kaçmamak için kendi irademle belediye başkanlığını seçtim. ‘Dokunulmazlıktan yararlanmaya ihtiyacım yok’ dedim. Kaçma şüphesinden bahsediyorsunuz. Dosyadaki arkadaşlarımızın bir kısmı siyaseti bıraktı, 4 yıldır bu arkadaşların çoğunu görmedim, bir kısmı özel işleriyle ilgileniyor. Bize sadece bir suç makinesinin mekanik dişleriymişiz gibi davranılıyor, bu yönde bir otomatik karar veriliyor. Bu dosyada tutuksuz yargılanan arkadaşlarımız var. Tutuksuz yargılanan arkadaşlarımız bir kaçma şüphesi sergilemediler” dedi.

Sağlık sorunları olduğunu ve avukatlarının mahkemeye başvurduğunu ifade eden Bilgen, tedavi olabilmek için tutuksuz yargılanma talebinde bulundu.

KIŞANAK: BU İDDİANAMEYİ SİZE İADE EDECEĞİZ

Davanın demokratik siyaseti Meclis’ten atma davası olduğunu söyleyen Gülten Kışanak ise, mahkeme heyetini kastederek, “Siz buna hizmet ediyorsunuz, konuşmamızı keserek, “keşke mecliste konuşsaydınız” diyerek bize burada demogoji yapmayın” dedi ve şunları kaydetti:
“Bugün yargının içinde olduğu durum büyük yapısal bir krizdir. Yargı iktidarın oyuncağı olmuştur. Yolsuzlukların, arsızlıkların, mafyatik ilişkilerin üstü örtülüyor. Ama tek bir tweet attığı için insanlar tutuklanıyor. Biz şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da bu ülkenin sorunlarının çözümü için kendimizi muhatap olarak görüyoruz. Siz ne kadar bizi siyaset dışına atmaya çalışırsanız çalışın. Biz halkın desteğiyle yine karşınıza çıkarız. Önümüze getirilen şey bir iddianame değil. Bir senaryo, bir kurgu. Siz bu senaryoda aktör olmak istiyor olabilirsiniz ama biz olmayacağız. Biz barışı, demokrasiyi, kadın haklarını savunmaya devam ederek bu iddianameyi size iade edeceğiz.”

GÜR: PEKER’LE BAŞI BELAYA GİREN SOYLU YARGIYA SIĞINDI

HDP eski MYK üyesi Nazmi Gür ise, “Bağımsız bir yargının Türkiye’nin ekmek hava kadar ihtiyacı olduğunu her koşulda dile getirdik. Şimdi başı Sedat Peker’le belaya giren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yargıya sığındı. Bu çok ironik” ifadelerini kullandı. Mahkeme başkanını kasteden Gür, “Az önce Gültan Kışanak konuşurken ‘yargıya müdahale edildiğine dair bir tane belge getirin, istifa ederim” dediniz. Sizin önünüzde tam 3530 sayfalık yargıya müdahalenin belgesi duruyor” diye konuştu.

ÖNDER: BEN SİZE NE YAPTIM? ETİNİZİ Mİ ÇALDIM SÜTÜNÜZÜ MÜ DÖKTÜM

İstanbul’dan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katılan İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, “Cumhuriyet zannedildiği gibi ulusal kurtuluş savaşıyla kurulmamıştır. Önemli bir bağımsızlık mücadelesi verilmiştir evet ama Cumhuriyetin 100 yıllık canına baktığımızda rejim hep mahkemelerde kurulmuş ve mahkemelerde konuşulmuştur” dedi. 

"'Yargı siyasallaşmış' demek gerçeği açıklamaya yetmiyor bugünün şartlarında söylenmesi gereken şudur: 'siyaset yargısallaşmıştır'. Dün de öyleydi bugün de öyle" diyen Önder, Filistin konusunda gösterilen hassasiyet ile Kobanê konusunda gösterilen hassasiyetin aynı olduğunu dile getirdi. Önder, "Bunu yargılamaya çalışarak 6 milyonu olağan şüpheli haline getiremezsiniz" değerlendirmesinde bulundu. Önder, "Şimdi bu meselede dünyanın hiçbir yerinde 6 milyonluk bir terör örgütü yoktur. Dünyanın birçok ülkenin nüfusundan fazla bir terör örgütü organizasyonu olur mu? Böyle bir itham varsa burada akla gelen soru bu terör örgütünden başka bir şey olması sorusu olmalıdır. Temel refleksimizin bu olması gerekir. Nedir kardeşim bir ülkede 6 milyon insanı kesin suçlu statüsüne iten şey? 5 vakit namazdan, 5 vakit ezandan fazla belirlenmiş kanallarda bize küfür hakaret ediliyor orada kendimizi ifade etmek adına en ufak bir alan açılmıyor. Bunu yapmayarak kalkanların üzerinde yargı kılıcı sallanıyor. Bu reva mıdır? Bunu hangi vicdan kabul eder? Bu baki midir peki? Değildir, bu günler geçecek" diye konuştu.

Önder, davaya müşteki olarak avukat gönderen Et ve Süt Kurumu'na da seslendi, "Et ve süt kurumunun temsilcisi de orada, soruyorum: Ben size ne yaptım? Etinizi mi çaldım, sütünüzü mü döktüm? Bana ve arkadaşlarıma 38 müebbet istenen bir davada müşteki olacak kadar ne geldi başınıza?" dedi.

ALTINÖRS İLE HAKİM ARASINDAKİ UYAP DİYALOGU

HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Alp Altınörs, reddi hakim gerekçelerini açıkladığı sırada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’nin Demirtaş-Türkiye kararının çevirisinin dosyada olup, olmadığını sordu. 

Mahkeme başkanı ise dosyada olduğunu ancak UYAP’ı iyi bilmediğini açıkladı. Altınörs ile mahkeme başkanı arasında yaşanan diyalog şöyle: 
 
Altınörs: AİHM Demirtaş kararı bu dosyaya girmiş midir? 
 
Mahkeme Başkanı: 4 Ocak 2021 tarihinde girmiştir. 
 
Altınörs: Çeviri mi?
 
Mahkeme Başkanı: Çeviri.
 
Altınörs: Neden UYAP’a eklemediniz? 
 
Mahkeme Başkanı: UYAP’ı çok iyi kullanmayı bilmediğim için muharebe (Adalet Bakanlığı’ndan Cumhuriyet Başsavcılığına bilgi almak amaçlı gönderilen yazışmaların tevzi işleminin yapıldığı ekrandır) dosyasına eklemişim yanlışlıkla. İddianame hala benim evimde ve okuyorum. İki klasörü benim evimde.”
 
Duruşma Altınörs’ün reddi hakim gerekçelerini açıklamasıyla devam etti. 
 
Altınörs, “En kritik unsurdur AİHM kararı. Avukatların buna erişememesi en temel reddi hakim talebinin gerekçesidir. Bunun dışında en temele reddi hakim gerekçesi bu kararı uygulamamış olmanızdır” dedi. 
 
Altınörs ardından AİHM kararını okudu. İlk tutukluluk incelemesinde haklarında tahliye kararının verilmesi gerektiğine vurgu yapan Altınörs, “HDP MYK tarafından atılan tweetin de Kobanê halkıyla dayanışma çağrısı olarak atıldığı da AİHM kararında kesinleşmiştir.  Bu karar elinizde olduğu halde iddianameyi bilerek kabul ettiniz. 367’nci maddeyi okuduğunuz halde tahliye etmediniz. Reddi hakim talebimin birinci gerekçesi budur” diye belirtti. 

‘KOLLEKTİF SUÇ’ NAZİ’LERDE VARDI

Türk hukukunda “kolektif suç” kavramı olmadığının altını çizen Altınörs, şunları kaydetti: “Bunun yerine suçun bireyselliği esas alınır. Fakat bu iddianamenin savcısı Ahmet Altun tarafından kolektif suç ilkesi zemini de hazırlanmıştır. İddianamede MYK üyesi olmak suçlu sayılma gerekçesi oluyor. Kolektif suç kavramı tarihte Nazi döneminde ortaya konulmuştur. Nazi hukukunda var. Yahudi’ysen, eşcinselsen, komünistsen suçlusun. ‘Git çalışma kampına çalış’ denir. Bu şekilde ‘kolektif suç’ kavramı en karanlık dönem olan Nazi döneminde girmiştir. Ahmet Altun da bunu Türk hukukuna sızdırmıştır. Partili savcı Ahmet Altun, bu iddianameyle Türk hukukuna sızdırmıştır siz de kabul etmişsiniz. Bunu ret etmeniz gerekirken etmediniz buna yol verdiniz.

'GOOGLE ÇEVİRİYİ KABUL ETTİNİZ'

Ben mesleki olarak çevirmenim. İngilizce, İspanyolca, Rusça çeviri yapan biriyim. Bu iddianamede çok önemli delil olarak iddia edilen PYD’den geldiği iddia edilen bir mail var. Bu mailin çevirisini bile yaptırmamışsınız. Google Translate ile çevrilmiş ve önünüze getirilmiş. Google çeviri hiçbir resmiyeti yoktur, hiçbir mahkeme bunu kabul etmez. Ayrıca Türkçe, İngilizce dil çifti en zayıf dil çiftidir, genellikle çeviri hatası verir. Yeminli tercüman olana ben hiç bir mahkemenin böyle çeviri kabul ettiğini görmedim ama siz ettiniz. 

PYD'DEN GELDİĞİ İDDİA EDİLEN MAİL SAATİ İLE PAYLAŞIM SAATİ FARKLI 

O kadar aceleniz vardı ki bunu bile yapmadınız. PYD’den gelen mail meselesi, MYK üyeleri bu maili gördü. ’Talimat aldı, twitte attı’ ama bu iddianamede yok. Ama tensipte PYD’den gelen maili HDP üyelerinin bunu talimat kabul ederek, bir tweet atmış demişsiniz. Ama o kadar aceleniz varmış ki tıpkı takvimle hata yaptınız gibi bu maillerin saatlerine bile bakmışsınız. 

Sözde gizli tanıklardan biri demiş ya ‘Toplantıya KCK’den bir yönetici katılmış’ diye ama kimin katıldığı belli değil. Tensip zaptında hüküm yazmışsınız bu da 5’inci reddi hakim gerekçem. 26 Nisan’daki duruşmada ‘hiç kimseden korkmuyoruz’ dediniz mahkeme olarak ama gereğini yapmadınız. 26 Nisan'da biz buradayken Bahçeli, Fahrettin Altun, Süleyman Soylu bu mahkeme ile ilgili açıklamalar yaptı ve açık bir şekilde siyasi müdahalelerde bulundu. Soylu’dan Bahçeli’den, Altun’dan bunun hesabını sormalıydınız. Nasıl olur da siyasi otorite mensupları olarak nasıl bu davaya müdahale edersiniz? Nasıl masumiyet karinesini ayaklar altına alarak bu insanlara katil dersiniz? ‘Ey Süleyman Soylu nasıl oluyor da paralel iddianame yayınlıyorsun twitter'dan’ diye sormalıydınız. Eğer bunu yapamıyorsanız çekilmeliydiniz. Soylu attığı tweetle burada yargılanan tüzel kişilik olarak HDP olduğunu açıkça ifade etmiştir. Fahrettin Altun, bize açıkça ‘katil’ demiştir. Ama şimdi Süleyman Soylu yargıya başvurdu ‘beni aklayın’ diye. Hadi Özışık meselesi var. En çok tweetlerde HDP’yi  suçlayan birisi iken şimdi Soylu kendisi hakkında suç duyurusunda bulundu. Özışık, HDP hakkında atıp tutanlardan biriydi. Heyeti reddediyorum size güvensizlik duyuyorum. Gerek bugün arkadaşlarımızın ifade ettikleri gerekçelerden sonra sizde bir heyet olarak bu duruşmadan çekilirsiniz, fakat ben tahliye talebinde bulunmak istiyorum çünkü tahliye talebim bu gerekçelerle bağlantılı."

Mahkeme başkanı duruşmaya yarın saat 09.30’da devam etmek üzere ara verdi. (MA-HABER MERKEZİ)