YAZARLAR

Koca bir ülkenin aklıyla alay edemezsiniz

Yüzümüzü kadın hareketine döneceğiz. Tüm sorularımızın yanıtları orada çünkü. Kadınlar yıllardır bunları neden yaşadığımızı anlatıyorlar ve önlemek için neler yapabileceğimizi. Kadınlar akıllarıyla, sabırları ve sebatlarıyla buradalar.

Hastane dizilerinde şöyle sahnelere çok denk geliriz; hasta ameliyat masasında ölür, genç doktor ellerinin arasından kayıp gidiveren bu can için üzüntü, öfke ve pişmanlık hisleriyle kendini dışarı atar. Bu halini kimsenin görmesini istemez çünkü doktorluk soğukkanlı olmayı gerektiriyor diye düşünür. Ve daha deneyimli doktor onu şöyle teselli eder: Bunları hissetmen, bir şeyler hissetmen daha doğrusu, seni kötü bir doktor yapmaz. İyi bir insan ve daha iyi bir doktor yapar. Hastalarını umursayarak ancak, daha iyi bir doktor olabilirsin çünkü.

Dedektif dizilerinde de bu repliklere rastlarız. Elinden geleni yaptığı halde hastasını ya da davasını kaybeden insanlar, daha iyisini yapmak üzere kendileri toparlar ve bir sonraki vakaya hazırlanırlar.

***

Yıllardır bu ülkede kadınlar öldürülüyor. Neredeyse her gün en az bir kadın. Kadınlar gözyaşları içinde öldürüleceklerini sosyal medyadan haykırıp çaresizce yardım istiyorlar.  Ve katiller öldüreceklerini her türlü mecradan ilan ediyorlar, bu niyetleri adli kayıtlara geçiriliyor, uzaklaştırma kararları çıkartılıyor, elektronik kelepçeler takılıyor, korumalar veriliyor… Bazen hiçbir şey yapılmıyor. Ve kadınlar tüm bunlara rağmen ve tüm bunlardan dolayı öldürülüyorlar.

Çocukların cinsel birer nesne olarak görüldüğü ve bu yüzden öldürüldüğü bir ülke burası. Katil evin içinde ya da sık sık eve girip çıkan birileri. Muhtemelen onların da niyetleri birileri tarafından görülüyor, anlaşılıyor ama önlem alınmıyor.

***

Siz o hastanedeki yeni yetme doktor ya da işin başlarındaki dedektif gibi bu cinayetleri soruşturmaktan sorumlu bir birimin başında olsanız ve ilk vakalarda yetersizlik, pişmanlık, öfke ve üzüntü duysanız… Bunu gerçekten midenize bir yumruk yemiş gibi, kalbinizin üstüne bir taş oturmuş gibi ya da kulaklarınızdan ateş çıkıyormuş gibi şiddetle hissetseniz…

Bunların bir daha yaşanmaması için önlemler alırsınız değil mi. O zamana kadar yaptıklarınızı gözden geçirip, daha iyisini yapmak için elinizden geleni ardınıza koymazsınız. Araştırırsınız, destek alırsınız, konuyla ilgili tarafları dinlersiniz, danışırsınız, toplanırsınız…

***

Öyle olmuyor işte. 22 yıllık AK Parti iktidarı tüm bunları önlemek yerine bunlara yol açmanın yöntemlerini geliştirdi adeta. Aile arasına girilmez dendi kadınlar ve çocuklar şiddetin nesnesi haline getirildi. Katil adayları salıverildi, katiller iyi halden yırttı erken tahliye edildi. Çocuk istismarı karşısında “bir kereden bir şey olmaz” diyen aileden sorumlu bakan da gördü.

Her şey normalleşiyor deniyor ya bence normalleşen tek şey bu politikacı, devlet adamı tipi. Kimse yaşadıklarımızın normal olduğunu düşünmüyor. Ama bu politikacılardan, bu yetkililerden bir şey beklememek normalleşiyor giderek. Çünkü karşımızda bir duvar var. Taş neyse bu yetkililerdeki duygu da o.  Taş bile rüzgarla, rutubetle değişime uğrarken bu insanların kılı kıpırdamıyor.

***

Hepimiz öfkeliyiz. Öyle de olmalıyız. O öfke bizi diri tutacak, bize yapmamız gerekenleri hatırlatacak. O öfke bizi harekete geçirecek. Mücadele enerjimizi o öfkeden alacağız.

Ama söylenmeyeceğiz. Enerjimizi söylenerek tüketmeyeceğiz. Yakınarak boşa kürek çekmeyeceğiz. Afilli sözler, gediğine oturan taşlar, sosyal medyadan ağlamalar bize göre değil.

Biz bir mühendis gibi ince detaylar üzerinde çalışacağız. Hukuki olarak yapılacakların arkasında duracağız, mahkemeleri takip edeceğiz, yetkilileri zorlayacağız, dayanışma ağlarını genişleteceğiz, eğitimler düzenleyerek bunların bir daha yaşanmaması için neler yapmamız gerektiğini öğreneceğiz.

Yüzümüzü kadın hareketine döneceğiz. Tüm bu soruların yanıtları orada çünkü. Kadınlar yıllardır bunları neden yaşadığımızı anlatıyorlar ve önlemek için neler yapabileceğimizi. Tüm bu yukarda saydıklarımı onlar zaten sürekli daha yeni yöntemlerle yapmayı sürdürüyorlar.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kurucularından ve Genel Sekreteri Fidan Ataselim’in Narin’in ölümü üzerine İstanbul’daki eylemde yaptığı konuşmayı gözlerim dolarak izledim. Bütün gün boş gözlerle Narin’in haberlerine baktıktan sonra, Ataselim’in çok çok içerden gelen öfkesi gözlerimin önündeki buzlu camı kırdı sanki. Narin’in başına gelenlerin nedenlerini sıralarken de sorumluları tek tek işaretlerken de çivi gibi sert ve nokta atışı bir konuşma yaptı Ataselim. “Karşınızda halk var, karşınızda kadınlar var, karşınızda bu ülkenin yurttaşları var.” Dedi. “Aklımız var aklımız… Aklımızla alay etmeyeceksiniz!”.

Kadınlar akıllarıyla, sabırları ve sebatlarıyla buradalar.