Kömürcü: Altılı Masa HDP’li seçmenlerin oy vermesini arzu etmek zorunda, yoksa kazanamıyor
Altı siyasi parti lideri 9. kez bir araya gelecek. Araştırmacı Derya Kömürcü, Altılı Masa’nın yaşadığı dönüşümü, avantajlarını, dezavantajlarını ve seçimi kazanmak için yapması gerekenleri anlattı.
ANKARA - CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA ve Gelecek Partisi liderlerinin oluşturduğu Altılı Masa ilk toplantısından 290 gün sonra dokuzuncu kez bir araya gelecek. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem vaadiyle, ortalama 32 günde bir toplanan Altılı Masa’nın 28 Kasım'da yapacağı toplantıdan önce kamuoyuna açıkladıkları Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş Mutbakat Metni kapsamında değişiklikleri içeren anayasa değişiklik teklifini özel bir lansmanla açıklaması ardından yapacakları liderler zirvesinde ise geçiş sürecine dair çalışmaya son noktayı koyması bekleniyor.
Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Koordinatörü Derya Kömürcü’yle Altılı Masa’nın yaklaşık 9 aydır devam eden süreç içerisinde attığı adımları, masanın avantajlarını ve dezavantajlarını, geride kalan süreçteki "yol kazalarını" konuştuk.
‘BEKLENTİ NE KADAR YÜKSEK OLURSA TATMİN OLMAMA DURUMU DA O KADAR BÜYÜK OLABİLİYOR’
Altılı Masa’nın seçimden sonra da ülkeyi bir arada yönetebileceği izlenimi vermesi gerektiğini, liderlerin aday belirleme aşamasındaki söylemlerinin farklı noktalara çekilebilecek açıklamalar olduğunu, aday konusunda daha özenli olmalarının gerektiğini belirten Kömürcü, "Daha da ötesi siz sevin sevmeyin, isteyin ya da istemeyin ama ilan edeceğiniz ortak cumhurbaşkanı adayına HDP’li seçmenlerin oy vermesini arzu etmek zorundasınız, yoksa kazanamıyorsunuz. Aynı durum iktidar için de geçerli. Bu durum yokmuş gibi davranılamaz” dedi. Kömürcü sorularımızı şu şekilde yanıtladı:
Altılı Masa’nın dokuzuncu toplantısı 28 Kasım’da gerçekleşecek. Neredeyse bir yıl önce kurulan masa, kaba bir hesapla ayda bir kez toplanmış olacak. 12 Şubat’tan bu yana Altılı Masa nereden nereye geldi?
En başta şunu kabul etmek gerekir. Beklentiler çok yüksek. Türkiye seçime gidiyor ve özellikle muhalif seçmenler çok tedirgin. Bu seçimin kaybedilmesi durumunda Türkiye’nin gidebileceği nokta konusunda endişeler var. Dolayısıyla Altılı Masa’ya çok fazla anlam atfediliyor. Beklenti ne kadar büyük olursa tatmin olmama durumu da o kadar büyük olabiliyor.
‘HÂLÂ BİR ARADA DURABİLDİKLERİNE GÖRE BAŞARISIZLIK YOK’
Önce artılardan başlamak lazım. Başlı başına altı siyasi partinin bir araya gelmesi, birlikte hareket edebiliyor olması Türkiye siyaseti için önemli ve anlamlı. Hâlâ bir arada durabildiklerine göre ortada bir başarısızlık yok. Bir yere geldi, ama nasıl geldi? Biz Türkiye siyasetinde şuna çok alışkınız. Bir sürü şey kapalı kapılar arkasında, diplomasiyle yürütülüyor. “Orada her şey pişiyor, bu liderler gelip de bize daha çarpıcı anlatmıyor" gibi algılıyoruz. Ama benim gördüğüm kadarıyla öyle değil. Bu toplantıların hepsi ciddi, samimi, gerçek konuların konuşulduğu, öncesinde çok da pişmemiş meselelerin liderler arasında tartışılarak olgunlaştırıldığı yerler. Türkiye siyasetinin genelini incelediğimizde olumlu bir tablo. Ama yine de bence çıkan sonuçlar siyasal iletişim anlamında seçmene çok daha etkili anlatılabilirdi. Çok daha güçlü bir şekilde vurgulanabilirdi.
‘BİRTAKIM TARTIŞMALARIN ÇOK DAHA KOLAY ÜSTESİNDEN GELİNEBİLİRDİ’
Bazen kamuoyunun görüşüyle kamuoyunu yönlendiren kanaat önderlerinin görüşü her zaman aynı olmuyor ama biz kanaat önderlerinin görüşlerine daha çok maruz kaldığımız için gerçeği onun üzerinden kurmaya başlıyoruz. Kanaat önderlerinin daha iyi bilgilendirildiği, onlarla birlikte daha çok iş yapıldığı bir durum yaratılabilmiş olsaydı, belki daha şeffaf olunabilseydi; son iki ayda Altılı Masa’ya dair çıkan birtakım tartışmaların çok daha kolaylıkla üstesinden gelinebilirdi.
‘3 SEÇMENDEN 2’Sİ PARLAMENTER SİSTEME GERİ DÖNMEK İSTİYOR, DAHA GÜÇLÜ ANLATMAK GEREKİRDİ’
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem her ne kadar birileri tarafından eleştiriliyor olsa da, "Türkiye’de vatandaşların bu kadar gerçek sorunları varken ekonomik olarak gerçek çözüm önerileri dile getirmek gerekir” dense de bu ortaklık stratejik açıdan anlamlı. Altı benzemezi bir araya getirebilmek için en doğru ortak payda burası. Öte yandan seçmenlerin de böyle bir talebi var. Biz ölçümlerimizde net görüyoruz. 3 seçmenden 2’si parlamenter sisteme geri dönmek istiyor. Bunun içinde iktidara oy veren seçmenlerin bir kısmı da var. Bunu süreç içerisinde daha güçlü anlatmak ve vurgulamak gerekirdi.
‘ANLAŞAMIYORLAR GALİBA’ TARTIŞMASI BAŞLADI’
Altılı Masa’nın süreç içerisinde yıprandığı değerlendirmeleri de yapılıyor. 290 günlük süreç içerisinde yapılan toplantıların rutinleştiğine dönük de eleştiriler kayda geçti. Masanın erken kurulduğunu düşünüyor musunuz?
Altılı Masa bence ilk toplandığı gün değil süreç içerisinde kuruldu. İlk bir araya geldiklerinde her konuyu konuşup, uzlaşıp ya da tartışmış değillerdi. Bu aşamaya gelebilmek için bu sürece ihtiyaç vardı. Ki hala süreye ihtiyaç olduğu da görülüyor. Bir dönem ortak cumhurbaşkanı adayı konusunda “Her şey çok net ama açıklamıyorlar, yıpranmasın diye bekliyorlar” algısı vardı. Ama son bir aydır “anlaşamıyorlar galiba” tartışması başladı. Dolayısıyla belli bir zamanın geçmesi gerekiyor. Bazı açılardan eleştirmek çok doğru ama bazı açılardan da neden böyle olduğunu anlamak gerekir.
‘YIPRANMASIN DİYE GECİKTİRİLEN CUMHURBAŞKANI ADAYI, GECİKTİKÇE YIPRANMAYA BAŞLIYOR’
Bir konuyu kamuoyu önünde ne kadar tartıştırırsanız, bunu çözüme bağladığınızda bunun heyecanı sönmüş oluyor. Ekonomistlerin diliyle söylemek gerekirse piyasalar bunu satın almış oluyor. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi açıklamak için altı ay çalıştığınızda zaten herkes o açıklamanın geleceğini bildiği için özel bir şey olmadığını düşünüyor. Benzer bir sürecin cumhurbaşkanı adayı konusunda da olma riski var. Yıpranmasın diye geciktirilen cumhurbaşkanı adayı geciktikçe yıpranmaya başlıyor.
‘KAZANMA TARTIŞMASI ZARAR VERİYOR’
Peki masanın süreç içerisinde yıprandığı değerlendirmeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Size göre de yıprandıysa, “şuradan yıprandı” dediğiniz yer neresi?
Burada üç noktayı dikkate almak gerekiyor. Birincisi şu; bu masanın dağılmaması ve seçime kadar bir arada gitmesi, bir cumhurbaşkanı adayının arkasında durması seçimin kazanılması açısından olmazsa olmaz. Bu masa dağılırsa muhalefet seçimleri kazanamaz. Burada bir tutarsızlık sergilememek gerekiyor. Seçmenin zihninde “Acaba dağılır mı” düşüncesini oluşturacak açıklamalar, karşılıklı atışmalar olmaması gerekiyor. Zaten muhalif seçmen çok tedirgin, kaybetmekten çok korkuyor. Kazanma tartışması zarar veriyor.
‘ALTILI MASA’NIN SEÇİMDEN SONRA DA ÜLKEYİ BİR ARADA YÖNETEBİLECEĞİ İZLENİMİ VERMESİ GEREKİYOR’
İkincisi, bundan daha önemli. Türkiye’de seçmenler, seçim olduktan sonra istikrarın bozulmayacağına ikna olmak istiyorlar. Bu masa seçim gününe kadar bir arada olur, yeni cumhurbaşkanını seçtirir, iktidarı gönderir ama seçimin ertesi günü kendi içinde birbiriyle rekabet etmeye başlarsa Türkiye yeniden istikrarsızlaşır. Türkiye toplumu o kadar borçlu bir toplum ki. Bu istikrarsızlık korkusunun kaynağında da bu yatıyor. Dolayısıyla Altılı Masa’nın seçimden sonra da ülkeyi bir arada yöneteceği izlenimini vermesi gerekiyor.
‘LİDERLER FARKLI NOKTALARA ÇEKİLEBİLECEK AÇIKLAMALAR YAPIYORLAR’
Üçüncüsü; dil açısından sorun var. Zaman zaman liderler farklı noktalara çekilebilecek açıklamalar yapıyorlar. Cumhurbaşkanı adayının açıklanması konusunda bazıları, “Seçim günü tarihi belli olsun adayımızı hemen açıklayacağız” diyor. Bu seçmende, “Aday konusunda sıkıntı yok demek ki, aday belli ama doğru zamanı bekliyorlar” diye düşündürüyor. Ama hemen arkasından başka bir lider “kazanabilecek adayı arıyoruz” dediğinde iki söylemin arasında ciddi bir açı farkı var. Ve seçmenin zihni karışıyor. Seçmen tarafından bu açılardan masa sorunlu ve kriz varmış gibi algılanıyor.
‘ADAY KONUSUNDA DAHA ÖZENLİ OLMAK GEREKİR’
Bu yanlış bir strateji mi? Seçmen liderlerin adaylık konusunda ağız birliği yapmasını mı bekledi?
Her konuda değil belki ama adaylık konusu çok önemli bir konu. Altılı Masa’nın ortak cumhurbaşkanı adayı kendi başına yeterli oya ulaşamıyor. Aynı zamanda HDP seçmeninin de desteğini alması gerekiyor. HDP’yle girilen birtakım polemikler, Kürt seçmenlerin hissedebilecekleri şeylerle ilgili bütün açıklamalar çok önemli ve partilerin bu konuda çok dikkatli olması gerekiyor. Tabii ki söz birliği her zaman mümkün olmayabilir ama aday konusunda daha özenli olmak gerekir.
‘SON BİR AYA KADAR ADAYLA İLGİLİ CİDDİ BİR KAVGA OLDUĞU KANAATİNDE DEĞİLDİM’
Seçmenlerin beklentisini ifade ettiniz. Adaylığı açıklama konusunda Altılı Masa gecikti mi?
Bana kalırsa gecikti. Bu tartışmaların olacağını seçmenin öngörmediğini düşünüyorum. Seçmen Altılı Masa’nın bu konuda net olduğunu, günü geldiğinde açıklayacağını bekliyordu. Son iki ayda seçmenin edindiği izlenim “masa dağılır” değil ama “cumhurbaşkanı adayı konusunda galiba anlaşamıyorlar” hissi oluştu. Son bir aya kadar adayla ilgili ciddi bir kavga, çatışma ve kavga olduğu kanaatinde değildim. Bu tartışmaları izlediğimde gördüğüm şey siyasetin kendisi. Siyaset bir güç mücadelesiyse aktörlerin kendi pozisyonlarını güçlendirmek için yürüttükleri bir tartışma olduğunu düşündüm, düşünüyorum. Oradaki bileşenler kendi oy oranlarının ötesinde masaya bir ağırlık koymaya çalışıyorlar. Bu da önümüzdeki dönemde iktidar nasıl şekillenecek tartışmasında sizin gücünüzü belirliyor.
‘YOL KAZASI OLDU’
Altılı Masa’ya yeni bir sandalye ekleneceği tartışması hiç yapılmıyordu. Ta ki Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş’ın katılım ve İYİ Parti’nin buna destek talebi gündeme gelene kadar. Bu fikir masaya götürüldü ama yeni bir sandalye eklenmedi. Genişlemeye dönük adım atılmaması Altılı Masa’nın avantajı mı, dezavantajı mı oldu?
Bence bu tartışmanın çıkması Altılı Masa’nın ciddi dezavantajı oldu. Altılı Masa, “Biz oturacağız, çalışacağız, kazanacak ve Türkiye’yi yönetecek cumhurbaşkanını belirleyeceğiz, seçilmesini sağlayacağız, Türkiye’nin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçişinin programını yazacağız” vaadinde bulunuyor. Bunları yaparken Altılı Masa’ya en çok gelen eleştiri, “Vatandaşın en hayati meselelerine dair bir şey söylemiyorsunuz” eleştirisi. Altılı Masa bunlarla mesai harcamak yerine BTP’yi alıp almamayı tartıştığında bu vatandaşın zihninde soru işareti yaşatıyor. Vatandaşın gündemi hiç bu değil. Altılı Masa yedi mi olacak sekiz mi olacak hiç umurlarında olduğunu zannetmiyorum. Çok önemli şey seçimin kazanılması, geçiş sürecinin iyi yönetilmesi. Bence orada bir yol kazası oldu. Masanın geneli kötü bir puan aldı.
‘KEMAL KILIÇDAROĞLU MASANIN SÖZCÜLÜĞÜNÜ YAPAN BİR KONUMDA’
İktidar kanadı HDP’yi de kastederek Altılı Masa’ya dair, “Altı artı bir” nitelemesi yaptı, yapıyor. Bu dönemde masanın önemli sacayaklarından İYİ Parti’nin HDP’ye yönelik tepkisini gördük. Buna iktidar kanadı mı yön verdi? Altılı Masa HDP noktasında nasıl bir tutum benimsemeliydi?
Altılı Masa’nın içindeki altı partiden beşi çok rahat kendi adına konuşabiliyor. Sessiz olan parti Cumhuriyet Halk Partisi. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı olarak değil, sanki Altılı Masa’yı bir araya getiren, sözcülüğünü yapan bir konumda. Hatta bir adım öteye gidelim bir ortak cumhurbaşkanı adayıymış gibi davranıyor, söylemlerini bunun üzerine kuruyor. Burada bir şeyden feragat ediyor. Kendi partisini büyütmek yerine ortak bir şeyi büyütmeye çalışıyor. Oysa onun dışındaki partiler kendi partilerinin gücünü de korumak ya da artırmak için çeşitli söylemlerde bulunuyorlar.
‘HDP’Lİ SEÇMENLERİN OY VERMESİNİ ARZU ETMEK ZORUNDASINIZ, YOKSA KAZANAMIYORSUNUZ’
HDP gibi meşakkatli ve zor bir konuda partilerin tek tek konuşması yerine masanın sözcüsü konumunda gibi algılanan Kemal Bey üzerinden o ilişki ve iletişimin sürdürülmesi hem tek tek partilerin yıpranmasını engeller hem de Altılı Masa’nın kafa karışıklığı görüntüsünü engeller. Daha da ötesi siz sevin sevmeyin, isteyin ya da istemeyin ama ilan edeceğiniz ortak cumhurbaşkanı adayına HDP’li seçmenlerin oy vermesini arzu etmek zorundasınız, yoksa kazanamıyorsunuz. Aynı durum iktidar için de geçerli. Bu durum yokmuş gibi davranılamaz. O halde bu süreç iki tarafa da zarar vermeden geçirilebilir.
‘PSİKOLOJİK ÜSTÜNLÜĞÜN MUHALEFETE GEÇEBİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM’
CHP lideri Kılıçdaroğlu’na ilişkin “Altılı Masa’nın sözcüsü” ifadesini kullandınız. Bu “sözcülük” tam anlamıyla gerçekleşebildi mi yoksa masadaki partilerin temsilcilerinin açıklamaları bu “sözcülük” halinin motivasyonunu mu kırdı?
Son dönemde böyle bir motivasyon kırıklığı ya da hayal kırıklığı var gibi geliyor bana. Şöyle de geliyor; yukarıya doğru hep yükselen bir çizgi olmaz. Oy oranlarında da siyasi kariyerde de gerçek hayatta da olmaz, zikzaklar olur. İki aydır iktidarın toparlamak için bir şeyler yaptığını görüyoruz. Muhalefet içinde de birtakım tartışmalar yaşandığını görüyoruz. Bunlar yaşanacak ve ocak, şubat gibi muhalefetin adayını, programını ve projelerini netleştirmiş bir şekilde rüzgârın yeniden muhalefetten tarafa eseceğini, hayal kırıklıklarının hızla onarılabileceğini, psikolojik üstünlüğün seçmen nezdinde de muhalefete geçebileceğini düşünüyorum.
‘MASA BÜTÜN PARTİLERE, SAHİP OLMADIKLARI SEÇMEN KÜMELERİNDE MEŞRUİYET SAĞLIYOR’
Kamuoyu araştırmalarıyla seçmenlerin nabzını da yakından tutuyorsunuz. Altılı Masa’nın kurulduğu günden bu yana alacağı oya dair değişimler neler? Anketlerde masanın oy oranı yükseliyor mu?
Altılı Masa kendi aritmetik toplamından daha önemli bir şey. Altılı Masa’daki altı partinin oylarını yan yana topladığımızda bulduğumuz rakamdan daha önemli bir şeyi simgeliyor. Masa bütün partilere, sahip olmadıkları seçmen kümelerinde meşruiyet sağlıyor. Örneğin Kılıçdaroğlu’nun bu masada Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Temel Karamollaoğlu ile oturuyor olması CHP’nin muhafazakâr seçmenlerden aldığı oy oranını artırmayabilir ama hem onlara sesini iletmesini sağlar hem de seçimden sonra iktidar el değiştirirse yeni iktidarın toplumsal meşruiyetini artırır. Türkiye’nin yüzde 50’sinin iktidarı, toplumun, ideolojik yelpazenin hemen hemen tamamının temsilcisi olma imkanını sağlar.
‘SON İKİ AYDA KAZANABİLİR Mİ TARTIŞMASI BAŞLADI’
Muhalefetin oy oranıyla iktidarın oy oranı olarak bakacak olursak; şubattan eylül ve ekime kadar muhalefet oylarında bir artış gözlemledik. İktidarın oylarının daha düştüğü bir tablo gözlemledik. Olası cumhurbaşkanı adayları olarak da sorduğumuzda örneğin Kemal Kılıçdaroğlu’nun temmuz ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 8 puan önüne geçtiğini gördük. Ki bundan bir yıl önce bu oran kafa kafayaydı ve seçmenler “kazanabilir mi” tartışması yapıyordu. Masa kuruldu ve altı yedi ay bu tartışma bitti. Sorduğumuz bütün olası adaylar Erdoğan’a fark atıyordu. Son iki ayda yeniden “kazanabilir mi” tartışması başladı. Bence bunun ilacı ortak adayın belli olmasıdır. Ortak aday belli olduktan sonra tüm liderler ve olası adaylıkta ismi geçen belediye başkanları arkasında durursa, muhalefet bir hata yapmazsa seçimi kazanma ihtimalleri çok yüksek.
‘CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BU ALTI LİDERİN BİR ARAYA GELMESİNDEN ÇOK RAHATSIZ’
İktidar kanadının kurulduğundan bugüne Altılı Masa’ya bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İktidarın siyasal hamleler yapması çok doğal. İYİ Parti’nin Altılı Masa’dan ayrılıp Cumhur İttifakı’na katılacağını düşündüğünüz için değil ama kamuoyunun zihnini bulandırmak için bu tür hamleler yapabilirsiniz. En başından itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan bu altı liderin bir araya gelmesinden çok rahatsız. Altı liderin aynı masada olması “seçmen kaybederim” tedirginliğinden çok muhalefetin bu şekilde bir araya gelip meşruiyet sağlaması rahatsız ediyor. Son seçimlerde Saadet Partisi’nin Millet İttifakı’nda olması aman aman oy getirmedi ama başka bir şeyi sağladı.
‘İKTİDARIN YÜZDE 50+1’İ BULMASI ÇOK ZOR’
Son iki aydır hemen hemen bütün araştırmalar iktidarın, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin çok zor olduğunu ortaya koyuyor. Yüzde 50+1’i bulması çok zor. Bugün azınlıkta olan aslında iktidar. Dolayısıyla Erdoğan’ın bugüne kadar en iyi yaptığı şey oylarını artırmak, yeni seçmen kümeleri kazanmak değil. Karşı tarafı bölerek, bir takım siyasi mühendislikler yaparak seçim kazanma hamleleri oldu. Şimdi de benzer hesaplar içinde olunduğu görülüyor. Bir hamle Altılı Masa’nın dağılması, bir diğeri tutarsızlık görüntüsü vermek.
‘ALTILI MASA’DAN BİRİSİ KALKIP KARŞI TARAFA GEÇSE SEÇMENLERİNİ GÖTÜREBİLİR Mİ?’
Bir süredir kamuoyu araştırmaları yapıyoruz. “Altılı Masa’dan biri kalkıp karşı tarafa geçse seçmenlerini götürebilir mi?” “Tercih ettiğiniz parti ittifak tercihini değiştirse ne yaparsınız” diye sorduğumuzda özellikle muhalefet tarafından iktidar tarafına geçişte çok ciddi tepki var. Örnek olarak söylüyorum; İYİ Parti’ye oy veren birisi parti ittifak tercihini değiştirirse onunla gidecek diye bir durum yok. Partiler de bunun, kendi seçmenlerinin tepkilerinin farkında.
Yani Altılı Masa’dan Cumhur İttifakı’na geçen bir siyasi parti seçmenlerini bu ittifaka götüremiyor.
Tamamını götüremez.
İktidar kanadı, en gelebilir kitleyi İYİ Parti olarak mı görüyor?
Gelebilirlikten çok masadan koparılsa masaya zarar verecek unsur İYİ Parti olduğu için buradan bir strateji kurulmaya çalışılıyor. Hem İYİ Parti-HDP tartışması hem de Kemal Bey üzerinden “kazanabilir- kazanamaz” tartışması CHP ile İYİ Parti arasında bir anlaşmazlık varmış izlenimi yarattı. En yumuşak karın gibi algılandıkları söylenebilir.
ALTILI MASA’NIN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI
Son olarak size göre Altılı Masa’ya bugünden baktığınızda en avantajlı ve en dezavantajlı yönleri nelerdir?
Altılı Masa’nın, genel olarak muhalefetin en avantajlı yanı iktidarın kendisi. Yüzde 50-50 kutuplaştırma stratejisiyle ülkeyi yönetip sonra bunu yüzde 30-35 aralığına geriletmiş bir iktidar var. Yeniden kazanmak istiyorsa kendisini yeniden yüzde 50’ye çıkarmak zorunda olan ya da muhalefeti yüzde 35’e indirmek zorunda olan iktidarın kendisi. O yüzden muhalefetin eli bu anlamda çok rahat, çok büyük avantajı var. Altılı Masa’nın en büyük dezavantajı da bunu sağlayabilmek için bölünmemesi, bir arada kalması gerekiyor. Bunu yaparken HDP seçmenini de ikna edebilmesi gerekiyor.