Liseye geçişte kullanılan yerleştirme sistemi üzerine

Okulların öğrenciler üzerindeki tercihlerinin tek bir kritere -LGS sınav sonucuna- dayandırıldığı bir yerleştirme probleminde neden daha kolay, anlaşılır ve öğrenci açısından maliyeti düşük olan merkezi yerleştirme hem özel hem de resmi okullar için beraber kullanmıyor?

Google Haberlere Abone ol

Ayşe Mumcu*

Geçtiğimiz günlerde yaklaşık 1,3 milyon öğrenci ortaokuldan liseye geçiş için LGS sınavına girdi. İçinde bulunduğumuz günlerde bu sınav sonucuna göre öğrenciler sınavla öğrenci alan resmi ve özel okullara yerleştiriliyor. Sınavla öğrenci alan resmi liselere yerleştirmeler MEB tarafından merkezi bir sistem ile yapılırken, özel liselere yapılan yerleştirmeler bu okullar tarafından bağımsız bir şekilde yürütülüyor. Resmi okullar için tercih listesi sunan öğrenci özel okullara başvuru yapamıyor veya özel okula kayıt yapmış olan bir öğrenci resmi okullar için merkezi yerleştirmeye katılamıyor.

Bu yazıda yerleştirmede kullanılan sistemin bir değerlendirmesini yapacağım.

ÖZEL OKULLARA YERLEŞTİRMEDE KULLANILAN MEVCUT SİSTEM

Mevcut sistem iki kayıt dönemi ardından gelen üç serbest kayıt döneminden oluşmakta. Ayrıca, serbest dönemin ardından yerleştirmeye esas nakil dönemi de bulunuyor. İlk etapta öğrenci LGS sınavından aldığı merkezi sınav puanını (MSP) öğreniyor; bundan sonrası sabrı zorlayan uzun soluklu bir serüven:

Okullar birinci kayıt dönemi için taban puan açıklıyor. Taban puana eşit veya üstünde MSP’ye sahip bir öğrenci ön kayıt başvurusunu okulun web sitesinden online olarak yapıyor (birden çok okula başvurabiliyor). Bir günlük ön kayıt süresi bitiminde, okullar kontenjanları dahilinde en yüksek MSP’ye sahip öğrencileri asil kabul listesinde ilan ediyor. Puan eşitliği önceden ilan edilmiş kriterler yoluyla bozuluyor. Diğer adaylar yedek listeye alınıyor.

Ertesi gün asil listeye giren öğrenci kabul aldığı okullardan en çok tercih ettiğine kesin kayıt yapabiliyor. Kayıt esnasında okul yıllık ücretinin en az yüzde 10’unun ödenmesi isteniyor. Eğer o gün kayıt yapmazsa kayıt hakkını birinci kayıt dönemi için kaybediyor. Birinci kayıt dönemi asil kayıtları bitiminde okullar varsa boş kalan kontenjanlarını ilan ediyor.

Bir sonraki gün yedek listede bulunan öğrencilerin kayıtları MSP sıralamasına göre yapılıyor. Yedek kayıtlar ad okuma yolu ile yapıldığından, velinin kayıt için yedek listede bulunduğu okul(lar)da o gün hazır bulunması gerekiyor. Bir gün önce asil listeden kayıt yaptırmış öğrenci ertesi gün daha çok tercih ettiği bir okula yedek listeden kesin kayıt yapabiliyor. Bu durumda önceki okuldaki kaydını çekmesi gerekiyor ve yatırmış olduğu yıllık ücretin sadece yüzde 10’unu aşan kısmı iade ediliyor.

Birinci dönem yedek kayıtları sonunda boş kontenjanı olan okullar ikinci kayıt dönemi taban puanını ilan ediyor.

İkinci kayıt döneminde yukarıdaki asil ve yedek kayıt işlemleri iki gün içinde yapılıyor.

İkinci kayıt döneminde boş kontenjanları bulunan okullar serbest kayıt döneminde yeni taban puan ilan ederek benzer süreci kontenjanları dolana veya serbest kayıt dönemleri bitene kadar tekrar ediyor. Serbest kayıt döneminde her aşama bir gün içinde sonuçlandırılıyor.

Serbest dönem sonunda kontenjan açığı olan okullar yerleştirmeye esas nakil döneminde kayıt yapabiliyor.

Buraya kadar sabırla okuduysanız, yazının devamında bu sistemin iyi bir sistem olup olmadığına dair saptamalarda bulunacağım. Önce konuya özel okulların kullandığı sistemden çıkıp biraz daha genel bakalım. Elimizdeki problemin ana unsurları şunlar: Okullar, öğrenciler, okulların öğrenciler üzerindeki tercihleri (yerleştirme MSP’ye göre yapıldığı için okulların tercih sıralaması öğrencilerin MSP sıralamasına denk düşüyor), öğrencilerin okullar üzerindeki tercihleri ve kontenjanlar. Amacımız öğrencileri kontenjanlarını aşmayacak bir şekilde okullara yerleştirmek. Buna yerleştirme problemi diyelim. Herhangi bir yerleştirme probleminin sonucuna da eşleşme adını verelim. Bir eşleşmede kontenjanı dolmayan okullar olabileceği gibi, hiçbir özel okula yerleşmeyen öğrenciler de olabilir.

Yerleştirme problemini tanımladıktan sonra bu problemi nasıl çözeceğimizi, yani hangi öğrenciyi hangi okula yerleştireceğimize nasıl karar vereceğimizi sorabiliriz. Burada değişik yöntemler kullanabiliriz. Bu yöntemlerin her birini mekanizma olarak adlandıracağım. Mesela öğrencileri piyango usulüyle okullara rastgele kura çekerek yerleştirebiliriz. Ya da öğrencilerin okullar üzerindeki tercihlerini alıp, öğrencileri MSP’ye göre sıralayıp, sıranın en başından başlayarak öğrencileri kontenjan elverdiği sürece tercihlerine göre en çok istedikleri okula yerleştirebiliriz (merkezi yerleştirme). MEB sınavla öğrenci kabul eden resmi okullara yerleştirmeleri merkezi yerleştirme olarak adlandırdığımız mekanizma ile yapıyor. Ya da yukarıda anlattığımız mevcut sistemi kullanabiliriz. Her mekanizma sonucu farklı bir okul-öğrenci eşlemesi çıkabilir. Peki bu farklı mekanizmaları nasıl değerlendireceğiz? Başka bir deyişle, hangi mekanizmanın daha iyi olduğuna nasıl karar vereceğiz?

İYİ MEKANİZMA NASIL OLMALI?

Daha iyi mekanizmayı belirlemek için “iyi” sıfatının içini dolduracağımız bir dizi kritere ihtiyacımız var. Bunun için dört kriter tanımlayacağım: Rasyonel, ziyankar olmayan, etkin ve adil.

Yerleştirme sonunda çıkan okul-öğrenci eşleşmelerinde eğer hiçbir öğrenci okumak istemediği bir okul ile eşleşmiyorsa, bu eşleşme öğrenci için rasyoneldir. Bu ilk bakışta gereksiz bir kriter gibi gözükse de, mesela yukarıda bahsettiğimiz piyango mekanizmasında öğrenci tercihi göz ardı edileceği için ortaya çıkan eşleşme rasyonel olmayabilir.

Ziyankar olmayan bir eşleşmede, eğer bir öğrencinin nihai yerleştirmede eşleştiği okula tercih ettiği okullar varsa bu okulların kontenjanı nihai yerleştirmede dolmuş demektir. Eğer dolmamışsa, bu durumda bu eşleşme ziyankardır. Çünkü, daha çok tercih edilen pozisyon doldurulmamıştır.

Bir diğer kriter etkinlik. Herhangi bir yerleştirme probleminin iki farklı eşleşme sonucunu ele alalım, A ve B eşleşmeleri. Eğer A eşleşmesi altında hiçbir öğrenci B eşleşmesine göre daha kötü durumda değil ve en az bir öğrenci daha iyi durumda ise (daha tercih ettiği bir okul anlamında), A eşleşmesi B eşleşmesinden etkinlik açısından üstündür denir. Eğer bir yerleştirme sonucunda oluşan eşleşmeye üstünlük taslayan başka hiçbir eşleşme yoksa, bu eşleşme etkindir. Bizim ele aldığımız yerleştirme probleminde bir eşleşme etkinse aynı zamanda rasyonel ve ziyankar olmayan bir eşleşmedir.

Eğer A öğrencisi B öğrencisinin yerleştiği okulu nihai eşleşmede yerleştirildiği okula tercih ediyor ve B öğrencisinden daha yüksek MSP’ye sahip ise ortaya çıkan eşleşme adil değildir. Bu adaletsizlik, yani sizden daha düşük MSP’si olan bir öğrencinin sizin tercih listenizde daha yüksek sıraladığınız okula yerleşmiş olması, haklı bir isyana yol açar.

Elbette, kullanacağımız mekanizmanın basit, anlaşılabilir ve taraflara mali külfeti olmayan bir mekanizma olmasını da isteriz. Şu ana kadar size yerleştirme için kullanabilecek üç farklı mekanizma -(i) piyango, (ii) merkezi yerleştirme ve (iii) mevcut sistem- ve bu mekanizmaları değerlendirmek için kullanılabilecek (i) rasyonel, (ii) ziyankar olmayan, (iii) etkin ve (iv) adil olmak üzere dört farklı kriter sundum. Aşağıdaki tablo bu üç mekanizmayı dört kriter açısından değerlendirmektedir. Tabloda (+) değerler mekanizmanın kriteri sağladığını, (-) değerler ise sağlamadığını ifade eder.

.

Eğer bir mekanizmanın değerlendirmesinde kullanmak üzere yukarıda verdiğim kriterleri anlamlı buluyorsanız bu tablo çarpıcı bir resim ortaya koyuyor. Mevcut sistem ve piyango dört kriterden sadece birini sağlıyor ama merkezi yerleştirme bütün kriterleri sağlıyor. Merkezi yerleştirmenin neden adil ve etkin (dolayısı ile rasyonel ve ziyankar olmayan) bir eşleşme ile sonuçlanacağı ortada. Mevcut sistemin neden üç kriteri sağlamadığına ise daha ayrıntılı bakalım.

Öncelikle mevcut sistem rasyonel, çünkü hiçbir öğrencinin gitmek istemeyeceği bir okula başvurmasını beklemeyiz. Ancak, mevcut sistem ziyankar bir eşleşme ile sonuçlanabilir. Mevcut sistemde önceden belirlenmiş sayıda kayıt dönemi var. Üç tur serbest dönemin ve ardından gelen nakil dönemlerinden sonra öğrencinin yerleştirildiği okula tercih ettiği ve henüz kontenjanı dolmamış okul varsa eşleşme ziyankar olacaktır. Halbuki merkezi yerleştirme ya tüm okulların kontenjanları dolana ya da en düşük puana sahip öğrencinin açık kontenjanı olan okullardan en çok tercih ettiğini seçmesine kadar devam eder.

Bilindiği üzere, mevcut sistemde öğrencilerin kesin kayıt yaparken belli bir ücret ödemeleri gerekiyor. Mesela, A öğrencisi ilk kayıt döneminde X okuluna kesin kayıt yaptırmış olsun. İkinci kayıt döneminde X okuluna tercih ettiği Y okulunda kendisine yedek sıra gelince X okuluna yatırdığı kayıt ücretini yakarak (bu parayı karşılayabilecek maddi gücü olsun) Y okuluna kayıt yapmayı seçsin. Serbest kayıt döneminde Y okuluna tercih ettiği Z okulunda kontenjan açılıp kendisine sıra geldiğinde, Z’ye kayıt yaptırmayı istesin ama bu sefer bunu karşılayacak mali gücü olmasın. Bu durumda A öğrencisinin Y okuluna tercih ettiği Z okuluna kendisinden daha düşük MSP’ye sahip olan bir öğrenci kayıt olabilecek ve dolayısıyla eşleşme adil olmayacaktır. Sonuçta, öğrencilerin kesin kabul kararlarını ancak bir maliyet üstlenerek erteleyebildikleri aşamalı ilerleyen mevcut sistemde bu maliyetin üstünden kalkamayan öğrenciler için nihai eşleşme adil olmayacaktır. Üstelik kayıt ücretinin yanı sıra mevcut sistem azımsanamayacak boyutta işlem maliyetleri de barındırmaktadır. Sistem merkezi olarak yürütülmediği için okulların kontenjan, taban puan, asil kabul listesi, açık kontenjan gibi bilgilerine kendi web sitelerinden ulaşılmakta, her okula ön kayıt için ayrı başvuru yapılmakta, her kayıt bizzat okula gidip gerekli evraklar teslim edilerek yapılmaktadır. Ayrıca, yedek kayıtlar başarı puanı sıralamasına göre ad okuma usulü ile yapıldığından, birden fazla okulun yedek listesinde bulunan bir öğrenci velisinin aynı anda birden fazla okulda hazır bulunması için vekalet vererek başkalarını kayıt işi için görevlendirmesi gerekmektedir. Elbette bütün bunların üstüne zaman ve bu işlerin peşinde koşuşturmanın psikolojik maliyetlerini eklediğimiz zaman büyük ölçüde işlem külfetleri ortaya çıkmaktadır.

Peki mevcut sistem öğrenciler açısından etkin mi? Eğer mevcut sistem ziyankar bir eşleşme ile sonuçlanıyorsa, öğrenciler açısından etkin olamaz. Çünkü eğer eşleşme ziyankar ise, öğrencinin yerleştirildiği okula tercih ettiği ve boş kontenjanı olan bir okul vardır. Öğrenciyi mevcut eşleştiği okul yerine boş kontenjanı olan okula yerleştirdiğimizde bu öğrencinin durumunu iyileştirirken diğer öğrencilerin durumunu kötüleştirmemiş oluruz. Diyebilirsiniz ki, böyle bir okul-öğrenci ikilisi kayıt dönemlerinden birinde elbet buluşacaktır. Evet ama buluşmanın gerçekleşmesi için üstlenilmesi gereken maliyeti de unutmayalım.

Yukarıdaki analiz, bize sağladığı arzu edilebilir kriterler bakımından merkezi yerleştirmenin mevcut sisteme göre daha üstün olduğunu gösteriyor. Üstelik uygulaması çok daha basit, anlaşılabilir ve öğrenciye/velilere yüklenen maliyeti en aza indiriyor. Bu durumda neden “iyi” bir sistem “kötü” bir sistemin yerini almıyor?

NEDEN MERKEZİ YERLEŞTİRME KULLANILMIYOR?

Acaba yaptığımız analizin göz ardı ettiği ve merkezi yerleştirmenin altından kalkamayacağı noktalar mı var?

Özel okullara yerleştirme merkezi olarak yapıldığında doğal olarak akla bunun resmi okul yerleştirmeleri ile beraber yapılması geliyor. Bu bir sorun teşkil eder mi? Hayır. Bilindiği üzere, mevcut sitemde resmi ve özel okullara yerleştirmeler ayrı ayrı yapılıyor. Halbuki, üniversite yerleştirmelerinde vakıf ve devlet üniversiteleri aynı merkezi yerleştirme sistemi içinde öğrenci alıyor. Liseye geçişte bu problem üniversite yerleştirme probleminden daha basit, çünkü bütün okullar başarıyı tek ölçüte göre ölçüyor: MSP.

Tanımladığımız yerleştirme problemine esas unsurlardan biri öğrencilerin okullar üzerindeki tercihleri. Öğrencilerin okulları en çok tercih edilenden “hiç yoktan iyidir”e kadar sıralamaları gerekli. İlk bakışta bu tercih sıralamasını yapmak zor gibi görünüyor. Ama, mevcut sistemde bu sıralamayı gelen kabul kararları arasından en iyisini seçerek aslında yapıyoruz. Öte yandan, mevcut sistemin faydasının açıklanan taban puanların tercih yapmamızı kolaylaştırması olduğu söylenebilir. Ancak, okulların kayıt yapan öğrencilerin taban puanlarına göre sıralamaları bir yıldan diğerine durağan seyrediyor. Bir önceki yıla dair taban puanlar da tercihlerimizi oluşturmamıza yardımcı olabilir ve bu puanlara erişmek çok kolay.

Tercihler ile ilgili varsayımımızda ikinci kritik unsur tercihlerimizin salt okullar üzerinde değil de, bu okullarla eşleşen öğrenci kümeleri üzerinde olma olasılığıdır. Pek çok öğrenci/veli için gidilen okul kadar o okula kabul edilen diğer öğrencilerin “kalitesi”nin de tercihlerde önemli rolü olabilir. Mevcut sistemde okullar her aşamada taban puan ilan ederek öğrenciye kabul edeceği öğrenci kümesi hakkındaki bilgiyi sinyal olarak göndermiş oluyor, her kayıt döneminde kabul listeleri açıklandığında o okula kayıt yaptırması muhtemel öğrencilerin puanlarını öğreniyoruz böylece. Ancak, bu bilgiye bir önceki senenin verisinden ulaşmamız da pekala mümkün. Okullar web sayfalarında bir önceki senenin tavan ve taban puanlarını, kabul edilen öğrencilerin ortalama MSP’lerini ve en son kontenjanı dolduran öğrencinin yüzdelik dilimi gibi bilgileri paylaşıyor.

Özel okul başvurularında öğrencilerin tercihini etkileyen bir önemli faktör burs. Burslar ihtiyaç veya başarı temelli olabilir. Burs başvurusu yapan öğrenciler yüksek taban puanlı okullardan aldıkları kabul kararını daha düşük puanlı okullara burslu kabul edilmek için kaldıraç olarak kullanabilir. Benzer bir şekilde orta seviyedeki okullar bursu yüksek puanlı öğrencileri cezbetmek için kullanabilir. Merkezi yerleştirmede öğrencinin burslu ve paralı kontenjanları ayrı pozisyonlar olarak tercih listesine yazması mümkün, aynen üniversite tercihlerinde olduğu gibi. Okullar bursluluk kararını öğrencinin MSP’si belli olduktan ancak öğrenci tercih listesini oluşturmadan önce belirleyebilir ve öğrenci tercih listesini bu bilgi altında oluşturabilir. Okul burs miktarını ve burslu kontenjanını artırarak iyi öğrencileri çekebilir.

Okulların bir amacı da kontenjanlarını en yüksek puanlı öğrencilerle doldurmak. Mevcut sistemde bunu kontenjanı kesin kayıt ile doldurana kadar taban puanı düşürerek yapıyor. Merkezi yerleştirmede okul kendini tercih eden en iyi öğrencileri almayı garantiliyor. Dolayısı ile bu amaç açışından merkezi yerleştirme mevcut sistemden kötü bir performans sergilemiyor. İki sistemde fark yaratan unsur ilkinde kesin kayıtların peyderpey alınması, merkezi yerleştirmede ise kesin kayıtların eşleşmeler belli olduktan sonra yapılması. Mevcut sistemde olduğu gibi, merkezi yerleştirmede de belli bir süre zarfında kayıt işlemini tamamlamayan öğrenci kayıt hakkından vazgeçmiş sayılır. Boşalan kontenjanlar, ek yerleştirme ile yeniden tercih alınarak doldurulabilir. Merkezi yerleştirmede öğrenciler tek bir okul ile eşleşeceğinden ilk yerleştirme sonunda şimdiki ölçekte bir kontenjan boşluğu yaşanması beklenmez. Aynı zamanda, mevcut sistemde öğrencilerin daha iyi okullara aşamalı ve her seferinde ancak yüksek bir bedel ödeyerek ulaşmasının maliyeti de ortadan kalkmış olur.

Mevcut sistem düşük puan alan öğrencilere yarar sağlayabilir. Hatırlarsanız mevcut sistemin adil olmayan eşleşmeler ile sonuçlanabileceğini söylemiştik. Düşük puanlı bir öğrenci merkezi yerleştirme mekanizması altında kendi tercihine göre iyi bir okula giremeyecekken, mevcut sistemde bir başka öğrencinin hakkını çalarak girebilirler. Bu öğrenci grubunun sistemin sürdürebilirliğini sağlama gücü olabileceği makul bir sebep olamaz.

Sonuç olarak, okulların öğrenciler üzerindeki tercihlerinin tek bir kritere -LGS sınav sonucuna- dayandırıldığı bir yerleştirme probleminde neden daha kolay, anlaşılır ve öğrenci açısından maliyeti düşük olan merkezi yerleştirme hem özel hem de resmi okullar için beraber kullanmıyor?

Bu arada, bu yerleştirme probleminde kullanılan tek kriterli -LGS puanı- başarı puanı sıralaması da sorgulanabilir. Okullara yerleştirmede LGS puanının da değerlendirmede kullanıldığı ama tek faktör olmadığı, öğrencilerin bir başvuru dosyası üzerinden farklı kriterlere göre değerlendirildiği bir yerleştirme sistemi düşünülebilir. Bu sistemde nasıl bir mekanizma kullanılmasının daha iyi olacağı başka bir yazının konusu.

*Ekonomi Bölümü, Boğaziçi Üniversitesi