Devletler hiçbir gerekçeyle şiddete göz yumamaz

Kadınlara ve çocuklara yönelik vahşet, eziyet ve şiddet artıyorsa bunun nedeni İstanbul Sözleşmesi değil, bu sözleşmeyi uygulamayan iktidar ve iktidara bağlı kolluk güçleri ve yargıdır. Şiddet olaylarının önlenmesi isteniyorsa yapılacak şey İstanbul Sözleşmesi'ni iptal etmek değil, sözleşmeye karşı kimi dini çevrelerin yürüttüğü karalama kampanyasının gerçeklere dayanmadığını deşifre etmek ve sözleşmeyi uygulamaya sokmaktır.

Google Haberlere Abone ol

Binnaz Toprak*

Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve vahşet olayları giderek artarken, kimi dini cemaat ve basın yayın organlarınca gündeme getirilen İstanbul Sözleşmesi’nin iptali istemini ve bunun AKP iktidarı tarafından düşünülüyor olmasını kaygıyla karşılıyorum.

İtirazların temelinde, İstanbul Sözleşmesi’nin Batı tarafından Türkiye’ye dayatılmış olduğu, ailenin dağılmasına yol açtığı, eşcinselliği teşvik ettiği, örf-adet ve geleneklerimize uygun olmadığı gibi sözleşmenin hiçbir maddesinden çıkarılamayacak, kamuoyunu yanıltmaya yönelik iddialar bulunmakta.

Oysa, bu Avrupa Konseyi sözleşmesi, Türkiye’nin aktif katılımıyla hazırlanmış ve 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul'da imzaya açıldığı için İstanbul Sözleşmesi adını almıştır. İktidar partisi AKP’nin önerisiyle TBMM gündemine gelen sözleşme, 14 Mayıs 2012 tarihinde Meclis'te grubu bulunan AKP, CHP, MHP ve BDP milletvekillerinin oybirliğiyle kabul edilmiş ve sözleşmeyi ilk onaylayan devlet, Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.

Sözleşme; kadınlara karşı fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddeti önlemek için, taraf olan devletlere yükümlülükler getirmekte, kadınların güçlendirilmesini ve eşit yurttaşlar olarak kabulünü öngörmekte, alınacak önlemlerin ayrımcılık olarak sayılamayacağını belirtmekte ve kültür/töre/din/gelenek/namus gibi kavramların şiddet eylemlerine gerekçe kabul edilmeyeceğini vurgulamaktadır. Aynı zamanda, evrensel insan hakları ilkeleri çerçevesinde ayrımcılığa karşı durmakta ve başta çocuklar olmak üzere farklı din/dil/etnik köken vb. kimlikleri, engellileri, göçmenleri, mültecileri ve cinsel yönelimi farklı kişileri de kapsamaktadır.

Anlaşılan o ki, sözleşmenin 4. maddesinde geçen yukarıdaki listenin cinsel yönelimi de içeriyor olması, başka hiçbir maddede bu kavram geçmediği halde kimileri tarafından eşcinselliği teşvik olarak yorumlanmakta. Aynı şekilde, kültür/töre/din/gelenek/namus gibi kavramların şiddete gerekçe kabul edilmeyeceğini belirten maddeye istinaden sözleşme örf, adet ve geleneklerimize aykırı bulunmakta! Sayıca az ancak sesi çok çıkan kimi grupların, gerçekleri saptırarak gündeme getirdikleri itirazlar; sadece kadın örgütleri tarafından değil, yapılan kamuoyu yoklamalarına göre toplum çoğunluğu tarafından da kabul görmemektedir. Sözleşmenin iptali, AKP seçmenleri de dahil olmak üzere çoğunluk tarafından onaylanmamaktadır.

Devlet, toplumdaki herkesin güvenliğini ve yaşam hakkını korumak zorundadır. Örf, adet, din, gelenek gibi gerekçelerle şiddete göz yumamaz. Ülkemizde kadınlar her gün öldürülmekte; vücutları parçalanıp çöplüklere atılmakta, cesetleri ateşe verilip yakılmakta, bidonlara tıkılıp üstlerine beton dökülmekte. Küçücük kız çocukları evlendirilmekte; tabu kabul edildiği için dillendirilmese de ensest mağduru olmakta; kendilerine cinsel tacizde bulunmuş erkeklerle evlenmeye zorlanmakta. Erkek çocuklar devletin denetiminden uzak yatılı kurslarda cinsel tacize uğramakta. Doğuştan cinsel yönelimi farklı kişilere, eşcinsellere yaşam hakkı tanınmamakta. Biz bu tabloyu mu din, gelenek, örf ve adetlerimize uygun bulup benimseyeceğiz? Aile kurumu, bu ihlaller görmezden gelinerek ya da failleri koruyarak mı güçlenecek?

Kadınlara ve çocuklara yönelik vahşet, eziyet ve şiddet artıyorsa bunun nedeni İstanbul Sözleşmesi değil, bu sözleşmeyi uygulamayan iktidar ve iktidara bağlı kolluk güçleri ve yargıdır. Şiddet olaylarının önlenmesi isteniyorsa yapılacak şey İstanbul Sözleşmesi'ni iptal etmek değil, sözleşmeye karşı kimi dini çevrelerin yürüttüğü karalama kampanyasının gerçeklere dayanmadığını deşifre etmek ve sözleşmeyi uygulamaya sokmaktır.

*Prof. Dr. Boğaziçi Üniversitesi/24. Dönem İstanbul Milletvekili, CHP