Köpük: Dünyaya bir köpeğin gözlerinden bakmak

Liz Behmoaras’ın 'Köpük' adlı yeni romanı, İthaki Yayınları etiketiyle yayınlandı. Anlatıcının Köpük isimli bir köpek olduğu kitap, bizi bildiğimiz dünyaya farklı bir yerden bakmaya davet ediyor.

Google Haberlere Abone ol

Süleyman Turna

Daha önce hiç hayvanlarla konuşmak istediniz mi? İster en mutlu anlarında ister hastalık yahut huysuzluk nedeniyle beklenmedik tepkiler gösterdiklerinde onlarla gerçekten konuşup anlaşmanın hayalini kurdunuz mu hiç? Eminim ki pek çoğumuz bu gibi şeyler düşünmüştür. Hem de imkânsız olduğunu bile bile. Ancak iyi ki edebiyat var!

Hayvanların konuştuğunu muhtemelen ilk kez çizgi filmlerde duymuş olsak da yüzlerce filmde ve kitapta hayvanlar konuşmaya devam ediyorlar. Geçtiğimiz günlerde bu kitaplara bir yenisi daha eklendi: Köpük. Liz Behmoaras’ın yazdığı 'Köpük', İthaki Yayınları etiketine sahip. Kitaptaki çizimlerse Aysun Altındağ’a ait.

Köpük, Liz Behmoaras, 88 syf., İthaki Yayınları, 2023

14 YAŞINDA BİR KÖPEK

Behmoaras bu kitabında farklı bir şey deneyerek köpeği, yani Köpük’ü anlatıcı haline getirir. Peki kimdir bu Köpük?

Köpük 14 yaşında, hasta ve yaşının getirdiği ağırbaşlılığa sahip Golden Retriever cinsi bir köpektir. 5 Mart 1997’de Pendik’teki bir çiftlikte doğar. Anne ve babası İngiliz’dir. Çiftliğe gelen bir aile tarafından, onca “yakışıklı” kardeşi arasında seçilip götürülür. Maks olan adı da, daha el kadarken, Köpük olarak değiştirilir.

Köpük eve ilk geldiğinde, evdeki diğer büyük köpekler tarafından az hırpalanmaz ama gün gelir, herkes gider, bir o kalır. Evin en kıdemli hayvanı olur. Bir de Mesut isimli bir kedi vardır tabii. Onun da yaşı 13’tür. İki “ihtiyar”, evdeki hayvanlara ve insanlara göz kulak olarak yaşar giderler.

BİR ARADA YAŞAMAK

Tabii bütün bunları bize Köpük’ün kendisi anlatır. Romanın açılışında onu hasta ve yaşlı haliyle görürüz. O da bizi kâh geçmişe götürüp kâh şimdiye getirerek, hayatına, arkadaşlarının ve ailesi bellediği sahiplerinin içine sokar.

Kimler kimler yoktur ki içlerinde. Burnundan kıl aldırmayan kedi Mesut baştadır elbette. Sonra “Zeliş adında koca kulaklı, üç renkli bir kızımız var; annesi bahçede, kendisi bizde yaşayan Bilbo adında, rengi pudra pembesi, biraz vahşice gençten bir oğlumuz; geçen ay sokak kapısının önüne bir kolide bırakılmış Aslan Leo ve Sarı Sam diye isimlendirilen iki tane de sarman yavrumuz var" diye anlatır Köpük. Tabii bunlar şu andakilerdir.

Vaktiyle gelip geçen onlarca kedi köpek olmuştur. İçlerinden en unutamadığı ise kendisine çiftleşmesi için getirilen Papatya’dır. Ancak ne hikmetse Papatya günün birinde battaniyeye sarılıp götürülmüş bir daha da geri dönmemiştir.

Aklında kalan bir diğer köpekse Cambaz’dır. Cambaz, Kuzguncuk sokaklarında herkesle içe içe yaşadığı sıralarda biri iki kişiyi ısırdığı için belediyeye haber verilir. Köpük’ün kadın sahibi onu alıp apar topar çiftliğe götürür. Ne yazık ki diğer köpek seslerinden korkup araçtan fırlayan Cambaz yoldan geçen arabaların altında can verir.

Bunlar dışında eceliyle ölenden, kaybolup dönmeyenine kadar daha nice hayvanı anlatır Köpük. Hepsi türlü anlaşmazlığa rağmen bir şekilde beraber yaşamışlardır. Onların esas dertlerinin başındaysa insanlar gelir.

ŞİDDETE KARŞI YASAL YAPTIRIM

Köpük, kitabın önemli bir kısmında, insanların hayvanlara uyguladıkları zulümden bahseder. Kendisi şanslıdır şanslı olmasına ama ya dışarıdakiler, ya sokak hayvanları?

Sokaktaki hayvanların gün aşırı şiddet gördüğünden, zehirli mamalarla öldürüldüklerinden, zaman zaman da toplanıp ya dağ başına aç biilaç bırakıldıklarından ya da barınaklarda daracık ve sağlıksız koşullarda ömürlerini tükettiklerinden bahseder. Hepsi birbirinden beter olan bu durumların önüne geçmek için de yasal bir yaptırımın bulunması gerektiğini söyler. Böylece toplumsal anlamda da önemli bir yaraya parmak basar…

Behmoaras bu kısa romanında bizi bildiğimiz dünyaya farklı bir yerden bakmaya davet ediyor. Başka canlılarla empati kurmak ve onlara olabildiğince özgür bir yaşam alanı sunabilmek için Köpük iyi bir basamak olarak kabul edilebilir.