YAZARLAR

Körfez’de Putin neden ‘çar’ gibi karşılandı?

Rusya’nın Orta Doğu’ya dönüş hikâyesi Suriye’deki savaşla başlasa da Putin, Ukrayna’nın getirdiği tahrikatın ortasında bölgeyi yeniden fethe çıkmış gibiydi... Ukrayna’dan sonra masadaki destenin yeniden karıştırılmasına sebep olan güncel faktör Gazze... 'Gazze savaşı en fazla kime yaradı' diye sorulursa yanıt Rusya’dır.

Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’ın Doha’ya inişte uçağın kapısında yarım saat bekletilip rezil edildiği Körfez’den bu sefer bir ‘Çar’ geçti. ABD ve AB’nin Ukrayna savaşı nedeniyle paryaya dönüştürmeye çalıştığı Rusya lideri Vladimir Putin 6 Aralık’ta Abu Dabi ve Riyad ziyaretinde ‘çar’ gibi karşılandı. Putin’in Moskova’dan ayrılırken merdivenleri koşar adım çıktığı başkanlık uçağına dört Su-35 jeti eşlik etti. Abu Dabi’de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid (MbZ) tarafından karşılandı. Kasr el Vatan Sarayı’nın yolunda konvoyuna süvariler eşlik etti, top atışı yapıldı ve BAE jetleri gökyüzünde Rus bayrağı çizdi. Aynı gün geçtiği Riyad’da Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la (MbS) arkadaşça tokalaştı. Onurlandırıldı. Neşesine diyecek yoktu.
Rus tarafının çıkardığı sonuçlar:
- Rusya uluslararası denklemden dışlanamaz.
- Rusya’ya saygı duyulmalı ve hesaba katılmalı.
- Rusya tecrit edilemez. Şubat 2022’den beri Amerikalı yetkililer dünyayı dolaşıp Rusya ile ilişkilerin kesilmesini isterken tecrit Batı ile sınırlı kaldı.
- Rusya yaptırımlarla çökertilemedi, çökertilemez.
- Ukrayna cephesindeki durum Rus liderin dış gezilerine engel değil. Rusya savaşın ikinci yılına endişesiz giriyor.
Yani Ruslar açısından vaziyet berkemal.
Yine de Putin’in kendisi hakkında 17 Mart'ta yakalama kararı çıkartan Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taraf olan herhangi bir ülkeyi ziyaret etmediğini hatırlatalım. Ağustosta Güney Afrika’daki BRICS zirvesine de gitmemişti.
***
Rusya’nın Orta Doğu’ya dönüş hikâyesi Suriye’deki savaşla başlasa da Putin, Ukrayna’nın getirdiği tahrikatın ortasında bölgeyi yeniden fethe çıkmış gibiydi. Son bölge turunu 2019’da yapmıştı. Öncesinde 2017’de Suudi Kralı Selman’ı ağırlamıştı. Bu ziyaret ilişkiler için milattı. Ertesi yıl MbS Moskova’daydı. MbZ’yi de haziranda St. Petersburg’daki ekonomi forumunda ağırlamıştı. Suud-Emirlik ikilisiyle kurulan ilişkiler, Ukrayna bağlantılı ABD-AB cenderesini hafif sıyrıklarla atlattı. Özellikle Çin ve Rusya ile yakın temaslar özellikle Suudilerin ABD’ye karşı elini güçlendirdi. Alternatif dünyaların varlığı Riyad’a ABD ile yeniden müzakere edilen stratejik ortaklık ilişkisinin içini biraz daha kendi çıkarlarına göre doldurma imkânı yarattı. Dolup dolmadığı ayrı bir konu.
Putin’i onurlandıran görüntüleri besleyen bir dizi faktörden bahsedilebilir.
“Biz aradan çekilirsek İran sizi bitirir” ya da “Ekonomik istikrarınız bizim dolarımıza bağlı” önermeleriyle kurulan denklem pörsüdü. MbS “Başka kapılar da var” derken Çin’in arabuluculuğuyla İran’la da el sıkışarak ‘siyasi korkuluğu’ aradan çıkardı. Kuşkusuz İran’ın Irak, Suriye, Yemen, Lübnan ve Filistin’i kapsayan bölgesel rolü Suudiler için hala kırmızı çizgi. Ama ilişkileri çatışma zemininden diyaloğa çekmeleri önemliydi. Bu şekilde ABD’ye de rest çektiler.
Koşullar dayatan ya da emir kipiyle konuşan stratejik ortaklığın hükmü yavaşça geçiyor. Ya da bu tarz artık fazla rahatsız edici bulunuyor. Rusya ve Çin’in başkalarının içişlerine karışmama ya da çatışmacı ve dışlayıcı politikalar gütmeme yönündeki hassasiyetleri karşılık buluyor.
ABD’nin taahhütlerindeki çelişkilere ve yıkıcı politikalarına bağlı olarak Rusya’ya karşı yaptırımlara direnç oluşuyor.
***
Ukrayna savaşından bu yana BAE, Rusya’nın Arap dünyasındaki bir numaralı ticaret ortağı haline geldi. 2022'de ikili ticaret hacmi yüzde 67 artışla 9 milyar dolara ulaştı. Rakam 2023'ün ilk dokuz ayında 8.8 milyar doları buldu. Rus-Suudi ticaret hacmi de yüzde 20 arttı.
OPEC+ grubunda Suud-Rus koordinasyonuyla üretimin düşürülmesi kararı korundu ve Amerikan baskısı geçersiz kılındı.
ABD petrol ve kaya gazında keyfine keder üretim artışına giderek Körfez’deki üreticilere karşı üstünlük taslarken Rusya ambargolara rağmen OPEC+ kararlarına bağlılığını korudu. “Son yedi yılda ilişkiler nitelik kazandı ve görülmemiş düzeye ulaştı” diyen Putin’in ziyaretinin en önemli başlığı da enerjideki ortaklık ve koordinasyondu. Rusya mart sonuna kadar günlük üretimdeki kesintiyi 300 binden 500 bine çıkarmayı taahhüt etti. Suudiler de kesinti taahhüdünü 1 milyon varile çıkardı. Putin OPEC+ ile işbirliğinin semeresinden memnun ve MbS’ye minnettar. İki ay önce “Koordineli üretim kesintileri olmasaydı fiyat varil başına 50 doların altına düşebilirdi” demişti. Ruslar petrolün varili 85 dolar seviyesinde olursa işlerin tıkırında gideceğini, 60 dolar seviyesinde sorunların başlayacağını, 40 dolar seviyesinde çöküşün başlayacağını öngörüyor. Şu sıralar Brent petrol 74-75 dolar sularında seyrediyor.
BAE, Suudi Arabistan ve İran’ın ocaktan itibaren resmen BRICS’e üye olması ilişkileri çeşitlendirme eğiliminin net sonucu. Bu süreç Rusya’ya top çevirecek alan açarken ABD’yi kasıyor. Amerikalılar ortaklarla ilişkileri gözden geçirmekle meşgulken Gazze tufanına yakalandı.
***
Ukrayna’dan sonra masadaki destenin yeniden karıştırılmasına sebep olan güncel faktör Gazze. Batı’nın, İsrail’in yürüttüğü soykırım savaşına sarsılmaz desteği yeni bir kırılma yaratıyor. Evet petrol zengini Körfez İsrail’i durduracak araçlara sahip ama kullanmaktan korkuyor ya da işine gelmiyor. Pek çoğu İran’a Filistin dosyasına girme kanalı açtığı için Hamas’a kızgın ve bir şekilde yok edilmesini istiyor. Fakat Gazze’deki soykırım karşısındaki eylemsizlik Arap rejimlerini kendi halkları nezdinde madara ediyor. Bölgesel savaş riski de hepsini korkutuyor. İran’ı da içine alacak bir savaşın Körfez’i yakacağını çok iyi biliyorlar. Hürmüz Boğazı’nda seyrüsefer güvenliğinin kalmaması çok şey ifade ediyor. Haliyle İsrail’e karşı kendilerinden sadır olmayan baskıyı Rusya ve Çin’den bekleyen bir acziyet kendini ele veriyor. ABD’nin İsrail’i sınırlayan klasik çizgisinden sapmış olması ümitsizliklerini artırıyor. ABD, İsrail’in yalanlarına sözcülük yaparak, soykırım emellerine garantörlük sunarak, savaşa karşı itirazları işgalci gücün olmayan “meşru müdafaa” hakkıyla bertaraf ederek Ukrayna ile başlayan müttefikler arasındaki erozyonu büyüttü.
Geçmişteki çatışmalarda İsrail’e ateşkes çağrılarında tereddüt etmeyen AB’nin katliamlar karşısında körü körüne İsrail’in arkasında durması da dostluk havasını bozdu. Bu durum Batılı müttefiklerin küresel doğu ve güneyi kendi politikalarına ortak etme kapasitesini yok ediyor. Bundan sonra ABD yeniden Ukrayna’ya dönse bile destek toplaması kolay olmayacak. Batılı ülkelerin stoklarında Ukrayna için ayrılan barut ve paranın sonuna gelindi. Şimdi Rusya için bataklık olarak kurguladıkları Ukrayna’ya yolun sonuna gelindiği söyleniyor. “İşgal altındaki toprakları unut, Rusya ile müzakereye otur, belki küçülmüş Ukrayna toprakları üzerinden NATO’ya da girersin” minvalinde telkinler yapılıyor. Amerika'nın Ukrayna için öngördüğü yardımın Kongre’ye takılması “Rusya’nın zaferine izin veremeyiz” diyen cephedeki dağılmayı kanıtlıyor.
Buna mukabil Rusya, Filistin politikasındaki klasik çizgisini koruyarak puan topluyor. Hamas’a kapılarını açsa da 7 Ekim saldırısını kınıyor; İsrail’le iyi ilişkilerine rağmen ‘sivil katliama dur’ diyor; bütün bu çatışma sarmalının iki devletli çözümden uzaklaşıldığı için yaşandığını söylüyor. Gazze’ye dua, İsrail’e gemi gönderen Türkiye gibi tutarsızlığın kitabını yazmıyor. İsrail’i orantısız güç kullanmak ve sivilleri katletmekle suçlarken Dağıstan’da havaalanını basan yüzün üzerinde kişiye idari hapis ve para cezası keserek “Rusya’da antisemitizme geçit yok” mesajı veriyor.
***
'Gazze savaşı en fazla kime yaradı' diye sorulursa yanıt Rusya’dır. Tam da South China Morning Post’ta Hagai Segal’in dediği gibi: “ABD'nin Gazze'deki savaşı için İsrail'e aktardığı her dolar ve her mermi, Ukrayna'ya gönderilmeyen bir dolar ve bir mermi anlamına geliyor… Gazze'deki savaşın Orta Doğu’ya yayılma tehdidi ABD için şimdiden stratejik bir baş ağrısı haline geldi ve Ukrayna'ya yönelik uluslararası odakta ilk büyük çatlağı açma tehdidi taşıyor.”
Beri tarafta Araplar arasında Rusya’nın İsrail’le ilişkilerini kullanarak Tel Aviv’i etkileme beklentisi de var. İran ve ABD savaşın bölgeselleşmesinin ikisi açısından da kötü sonuçları olacağı konusunda çakışsa da tehlike geçmedi. Haliyle Amerikan-İsrail eksenine yatırım yapmış Suudi-Emirlik ikilisi büyük savaşı önlemek için Rusya ve Çin gibi aktörlerin yüzüne bakıyor. Fakat bu ikiliden ateşkes tasarılarını BM Güvenlik Konseyi’ne getirmenin ötesinde ciddi inisiyatif gelmedi. Savaşı durdurmak için ya İsrail’i hedef alacak ya da ABD’yi çıkarlarından yakalayacak yaptırım ve önlemlerin alınması gerekiyor ki henüz bunu formüle edebilecek bir güç ya da bir blok çıkmadı.
Sonuç olarak hem Ukrayna hem Filistin’de savaşı tek yol olarak gören müşterek Batı’nın bundan böyle öteki dünyalar için pazarlayabileceği bir hikayesi kalmıyor. Herkes Ukrayna ile Gazze arasındaki bariz çifte standardı gördü.
Fakat Rusya’nın önünü açan yeni koşulların, Körfez’in ABD ile ortaklığında bir gerilemeye yol açması da beklenmiyor. Bu beklenti Rus tarafında da yok. “Ya bizdensin ya onlardan” mantığı da güdülmüyor. Yeni bir denge kurulurken Rusya bunun tadını çıkarıyor. Riyad, Rusya’ya Araplara açılan bir pencere, Abu Dabi-Dubai de yaptırımlardan kaçış koridoru işlevi görebilir. Çatışmacı bir denklemin ortasında yer aldığı için Şam kapısı Ruslar için Arap dünyasına açılımda aynı misyonu yerine getiremiyor.


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.